M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hayata Düşman Hayat

Hayata Düşman Hayat

Evinizdeki, büronuzdaki, alış veriş ettiğiniz dükkandaki, marketteki, otomobildeki elektrikli ve elektronik aletler ve cihazların oluşturduğu elektro-manyetik alanlar sağlığınızı ciddî şekilde tehdit etmektedir.

Cep telefonları, televizyonlar fizikî ve ruhî sağlığınızın en büyük iki düşmanıdır.

Yediğiniz beyaz ekmekte sağlığınızı dinamitleyen en az dört kimyevî madde bulunmaktadır. Devamlı olarak beyaz ekmek yemek uzun vâdeli intihardır.

Asfalt yollar, kimyevî boyalar, vernikler zehir saçıyor.

Gıdalarda, içeceklerde AB standartlarına göre 300 çeşit (belki daha fazla) kimyevî madde bulunmaktadır.

Deterjanlar ve diğer kimyevî temizlik maddeleri sağlığın düşmanıdır.

Hormonlu meyveler ve sebzeler tükettikçe zehirleniyorsunuz.

Sunî ve kimyevî gübrelerle yetişen ürünler halkı topyekûn zehirliyor, çürütüyor.

Büyük şehirlerde solunan hava son derece sağlıksızdır. İstanbul'da yeşil alan hemen hemen bulunmadığı için havayı temizleyecek mekanizma yoktur.

Marmara denizi son derece kirlenmiştir. Dibe doğru indikçe sudaki sağlığa zarar veren kimyevî maddeler çoğalmaktadır. Yediğimiz dip balıkları zehirlidir. Yüzeyde yaşayan balıklar biraz daha az zehirli...

Yol kenarındaki bahçe ve tarlaların yola 150 metre yakınındaki ürünler egzos gazlarından zehirleniyor.

Buğday ununu elemek, geriye kalan bembeyaz una kimyevî maddeler karıştırmak sağlık ve beslenme bakımından bir cinayettir.

Aşırı şeker, aşırı beyaz un tüketimi sağlığımızı bombalıyor.

Dev ilaç firmaları üretimlerini, satışlarını, kârlarını artırmak için halka çok, daha çok, en çok miktarda pahalı ilaçlar yutturuyor.

Zengin, varlıklı vatandaşların ve ailelerin gerekenden fazla yemeleri, lüks besin maddeleri tüketmeleri korkunç bir israfa sebep oluyor. Hem de sağlıkları elden gidiyor.

Bu yazımı okuduktan sonra sokağa çıkınız ve insanların yüzlerine bakınız. Büyük bir çoğunluğun renksiz, kansız ve ışıksız (Evet insanların yüzlerinde görülür görülmez bir nur, bir aura olması gerekir) olduğunu göreceksiniz.

Balmumu gibi çehreler.

Ölü çehreleri.

Yürüyen mumyalar.

Çok koyu kirli sarı çehreler.

Çocuklara, gençlere bakınız, dokunsan kan fışkıracak pembe, elma yanaklı kaç kişi bulabilirsiniz?

Halka baktıktan sonra aynaya bakınız. Siz nasılsınız?

Türkiye'nin mikrop bakımından en kirli mekanları hastahane koridorlarıdır.

Hayata düşman bir hayat.

Psikiyatri uzmanları ile görüşünüz, toplumda akıl ve ruh sağlığı bozulmuş kimselerin sayısının hızla, dehşet verici şekilde arttığını öğreniniz.

Toplumun fizikî, aklî, ruhî sağlığının çok bozuk olduğunu, ülkenin kocaman bir tımarhaneye döndüğünü artık biliniz ve kabul ediniz.

Bu bataklıktan nasıl çıkacağız?

Bu memlekette doğru dürüst ve sağlıklı bir şekilde yaşamak mümkün mü?

Sağlığa yararlı tabî ve ekolojik gıdalarla beslenmek mümkün mü?

Temiz ve sağlıklı hava solumak mümkün mü?

Zehirli kaplar içinde satılan ölü sulardan kurtulup canlı su içmek mümkün mü? (Bu konu çok derindir.Canlı su ve ölü su konusunu iyi bilen bir uzman çıksa da toplumu aydınlatsa...)

Ülkemizde sinsi bir soykırım uygulanıyor.

Türkiye halkının tamamı tehdit altındadır.

"Abartma!.. Fazla ileri gitme!.. Bu kadar paranoyak olma!.."

Cevap: Önce aynaya bakınız... Sonra sokağa çıkınız halka bakınız...

Balmumu çehreli adamlar...Yürüyen mumyalar... Kirli koyu sarı çehreler...

Hastanelere gidiniz...

Dev adımlarla gelişen ilaç sanayiine bakınız.

Adım başında bir hastahane...

Bakınız bakınız bakınız... Kör değilseniz göreceksiniz.

ZÜBEYDE HANIMIN MEKTUBU

İSTANBUL MÜZAYEDE'nin 22 Mart 2009 tarihinde Dedeman Oteli'nde yapılan müzayede ile ilgili kataloğunun 59'uncu sayfasındaki bir mektup dikkatimi çekti. Mektubun altında "Mustafa KemalPaşa'nın validesi Zübeyde" imzası var, tarih yok. Zübeyde hanımın okuma yazması var mıydı bilmiyorum, mektubun yazdırılmış olduğunu sanıyorum. Metni şu:

"Huzura... Muhterem oğlum Ekrem bey...Son derece hastayım ve sıkıntı içindeyim... Sizin gelmenizi muhakkak şimdi isterim ve hanenizden bir hanım da birlikte olursa pek memnun olurum. Cümlenize mahsus selâmlar ederim. Şayet büyük hanım Ramazan münasebetiyle buyuramaz ise muhakkak Cemile hanımı beklerim...Mustafa Kemal Paşa'nın validesi ZÜBEYDE."

Mektup filigranlı kağıda yazılmış. Mühür kullanılmamış. Tarih de yok.

Ekrem bey hangi Ekrem beydir, Cemile hanım kimdir, mektup hangi tarihte yazılmıştır?..

Zübeyde hanım son derece hasta olduğunu ve sıkıntı içinde bulunduğunu yazıyor. Bu sıkıntı maddî midir?

Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa ile validesi Zübeyde hanımın araları iyi değildi. Paşa, annesi İzmir'de vefat ettiğinde cenazesine gitmemiştir. (Bu hususta benden bilgilisi Engin Ardıç'tır...)

Zübeyde hanım sağlığında İstanbul'daki Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye'ye maddî yardım yapmış ve ölümünden sonra ruhu için Darüşşafaka öğrencileri tarafından Kur'ân okunmasını vasiyet etmiştir.Tabiî ki, bu vasiyet de unutulup gitmiş ve hükümleri yerine getirilmemiştir.

Türkiye'nin yakın tarihinin en tanınmış şahsiyeti olmasına, hakkında on binlerce kitap, risale, makale yazılmış olmasına, yurt çapında milyonlarca portresi, heykeli, büstü bulunmasına rağmen Mustafa Kemal hâlâ büyük bir bilinmeyendir.

Defalarca "Millî Mücadele ve Mustafa Kemal Araştırmaları Enstitüsü" kurulmasını teklif ettim.Herhangi bir teşebbüs olmadı.

Filistin'de İngiliz mandası zamanında basılan iki ciltlik İbranice bir kitap vardır. İtamar ben Avi'nin hatıraları... (Yeniden basılmamıştır, piyasada mevcudu yoktur. Hiç olmazsa bu kitaptaki M.KemalPaşa ile ilgili kısımlar tercüme edilip yayınlansın, tahlili, tenkidi ve yorumu yapılsın.)

Ağzı bozuklara uyarı: Zübeyde hanım Müslüman bir hanımdı. Şeriatımızda, bir kadına iftira edilir ve isbat edilemezse, müfteriye(lere) kazf haddi tatbik edilir, yâni seksen sopa vurulur ki, bazen bu cezayı yiyenin kalıbı yerde kalır.
(Katalogta mektubun açılış fiyatı 2 bin lira yazılmış.Kim aldı bilmiyorum.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi