Türkiye’de yuh, Avrupa’da alkış!
Elbette aklıma Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki meşhur iç karartıcı sahne geldi: Bülent Ecevit “Bu kadına haddini bildirin!” diye bas bas bağırıyor. Bayan Ecevit ve partisinin vekilleri de “dışarı! dışarı!” diye tempo tutuyor. Ecevit, “burası devlete kafa tutulacak yer değildir!” diyor, Meclis’i kastederek...
Vekillerin “dışarı, dışarı” çığlıkları Meclis’in çatısını aşıyor, koridorlara, sokaklara, caddelere kadar yayılıyor... Milletin hafızasına kazınıyor.
Dışarı dışarı! Haddini bildirin! Haddini bildirin!
Seçilmiş, hakkıyla milletvekili olmuş bir kadına, hakkı teslim edilmiyor da haddi bildiriliyor! Hadise devletin utanç vesikası olarak kayıtlara geçiyor.
Merve Kavakçı hadisesi, cumhuriyet tarihinin kadın hakları efsanesini yerle bir ediyor!
1930’larda, Türkiye Büyük Millet Meclisi kadın vekillerle tanıştı. Millî Şef, bu defa kadınların da Meclis’e girmesini uygun bulmuştu. Listeler yapıldı. Bir köylü kadının milletvekili olması için Şef bilhassa uğraştı. Bu Ankara’ya yakın bir köyde yaşıyan Satı kadındı. Meclis’te köylü kadın da olacaktı! Satı kadın köyünden alındı, kılığı kıyafeti değiştirildi; hatta adı bile değiştirildi, Satı “Hatı” oldu!
Kadın veya erkek, sizin formatınıza uyuyorsa, yanaşık düzen gösteriyorsa, fark etmiyor. Seçiyorsunuz, Meclis’e sokuyorsunuz. Kararlar oybirliği ile alınmaya devam ediyor. Bu da nasılsa kadın haklarında devrim oluyor! Ama kadın kendi kimliği ile geliyorsa, kıyamet kopuyor. O zaman anlaşılıyor ki, maksat kadın hakları değildir.
Türkiye’de bir kadın kendi seçtiği kıyafetle seçime girdi, halkın tasvibini aldı, Meclis’in kapısından girdi. Genelkurul salonuna kadar geldi. Fakat, bu salondan geri çevrildi! Bu işi tezgâhlayanlar, yapanlar unutulacak. O gün Meclis tarihinin utanç günü olarak asla unutulmayacak.
O gece kürsünün arkasındaki “Hâkimiyet Milletindir” yazısı sapır sapır döküldü. Türkiye’de bütün kadınların değil, bazı kadınların seçme ve seçilme hakkı olduğu tescil edildi. Örtülü kadınların ise sadece seçme hakkı vardı!
Dışarı! Dışarı! Dışarı!
Yıl 2009. İçeride hakkını alamayan Türk kadını, dışarıda aldı!
Bu sahneyi Bülent Ecevit göremedi! Görseydi, daha önce yaptığı şaklabanlıklardan ötürü pişman olur muydu dersiniz?
Belçika'da en genç milletvekili olarak Meclis’e giren 26 yaşındaki Mahinur Özdemir Meclis’in kâtiplik makamına oturdu, yemin töreni için vekillerin ismini okudu. Son olarak da kendi adını okudu ve yemin etti! Kıyamet kopmadı, alkış koptu!
TBMM’de tek yuhalanan örtülü kadın milletvekili idi.
Belçika parlamentosunda tek alkışlanan örtülü kadın milletvekili oldu. Batıcıların kıblesi çöktü! Bizimkiler, Belçika ergenekonunun hiç olmazsa cılız bir protestosunu beklediler durdular! Heyhat!
Belçika Meclisi’nde dün Ecevit yoktu! Bu sebeple örtülü bir kadının haddi bildirilemedi! Böyle işler Türkiye Ergenekon Cumhuriyeti’nde olurdu!
Acaba, Türkiye’nin Meclis başkanı, bir zamanlar Meclis çatısı altında cereyan eden bu hicab verici hadise ile ilgili bir açıklama yapar mı? “O zaman yapılan bir hataydı, milletin reyleriyle seçilmiş bir temsilcinin Meclis’ten atılması kabul edilebilir bir şey değildir!” der mi?
Hatta bir gün Merve Kavakçı hanımı dâvet edip, kapıda karşılayıp makamında ağırlar ve bu hatadan ötürü özür diler mi?
Elbette bu, ileriyi gören ve bugünden, bugünün hâkim güçlerinden korkmayan gerçek büyük bir başkanın işi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.