Deccallar ve kezzablar
Âhir zamanda zuhur edeceği Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından haber verilmiş olan büyük Deccal'ın mânevî şahsiyeti tahribatına devam etmektedir.Deccal komitaları içimizdedir.
Deccal çeşitli kollardan ve kanallardan çalışır.
Bir taraftan İslâm'a açıktan açığa saldırır, Müslümanları düşman ilan eder.
Öte yandan, sûret-i haktan görünür, İslâm'ı yüceltmek için dinde reform, yenilik, çağdaşlaşma faaliyetleri yapar.
Resulullah Efendimiz asırlar boyunca otuz küsur Decccal çıkacağını, bunların kendilerini (açıkça veya dolaylı şekilde) ya tanrı ya nebi ilan edeceğini bildirmiştir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Şeytan'ın boynuzunun Necid'den çıkacağını bildirmiştir.
Hindistan'da zuhur eden Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî, nebi olduğunu çok açık bir şekilde iddia etmiştir.
Memleketimizdeki birtakım reformcular, Peygamberimizi devre dışı bırakmaya çalışıyor, halkı kendilerinin peşine takılmaya çağırıyor.
İslâm dünyasının yakın tarihinde nice zalim Deccal kendini putlaştırmış, tanrılaştırmış, şeytanî bir cazibe ile halkın bir kısmını peşinden sürüklemiştir.
Resul-i Kibriya Efendimiz sahihhadîs-i şerifinde "Deccallar ve kezzablar" demektedir.
Deccal fitnesi âhir zamanın en büyük fitnesidir.
Nice ahmâk ve gafil vardır ki, kendini mü'min ve Müslüman sanır, lâkin Deccal ve Kezzablara tâbi olduğu, onları putlaştırdığı için dinden çıkar.
Müslümanlar, Deccalların ve Kezzabların fitne ve fesadından korunmak ve imanlarını muhafaza etmek istiyorlarsa, Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin vekilleri, vârisleri, halifeleri olan Rabbanî ve Râsih âlimlere tâbi olsunlar, onların sözlerinden çıkmasınlar.
Allahu Teâlâ biz mü'min kullarına ve bütün insanlığa düstur ve imam olarak gönderdiği Kur'ân-ı Azimüşşan'da "Allah'a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz" buyurmaktadır.
Rabbanî ve Râsih âlimler, bizden olan emir sahipleri zümresindendir. Onlara itaat etmek, onların öğütlerini dinlemek boynumuza borçtur.
Deccallar, Kezzablar, Büyük Deccal, Deccal'ın şahsiyet-i mâneviyesi, Deccal komitaları, deccaliyat konusunda fazla yazamıyorum, ayrıntılara giremiyorum.
Deccal her zaman dine açıktan saldırmaz. Bazen Müslüman görünerek tahribatını yapar; fitne, fesat, nifak, şikak ve gizli dinsizlik tohumları eker.
Deccal fitneleri çok çekicidir, nefs-i emmârelere hoş gelir.
Öyle Deccallar görülmüştür ki, namaz kılar, oruç tutarlar.
Cahil ve gafiller bazı Deccalları müceddid sanır.
Deccal fitnesinden Cenâb-ı Hakk'a sığınırız.
Ulemâ-i su'un ve müteşeyyihin eteklerine yapışanların ayakları kayar.
Rabbanî, râsih, âmil, muhlis, muttaki, zâhid gerçek ulemanın izinden gidenler gaflete düşmez, karanlıkta kalmaz.
Kâmil mürşidler, küfür ve deccaliyet tuzaklarından koruyan rehberlerdir.
Deccal, Müslümanları şaşırtmak için, içinde imana münâfi aykırı yorumlar bulunan meâller, tercümeler ve tefsirler bile çıkartır.
Deccala hizmet eden komitalar vardır.
Herkes imanını kurtarmaya baksın.
Deccalların ve Kezzabların peşine düşenler yandılar.
Kendi düşen ağlamaz.
(Not: Deccal ve Kezzabların bazısından istidrac dahi sadır olur. Bu yazım umum Deccal ve Kezzablar konusunda bir uyarı mahiyetindedir. Yazımın, isim verilerek ölmüş veya diri herhangi bir kimseye mal edilmemesini önemle rica ederim. Büyük Deccal'in bazı sıfatları ve özellikleri: Çok yalancıdır... Kendisini Peygamber yerine koyar...Tanrılık taslar...Çok cazibesi (çekiciliği) vardır... Bir gözü kördür. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.)
Gürûh-İlâyüflihûn
Dökülenler... Sapıtanlar...Mukaddes dâvâyı deve yapanlar... Hıyanet edenler...Dinleri para olanlar...Yalancılar...Taqiyye yaparak iman kardeşlerini aldatanlar...Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışıp âhireti unutanlar...Namazı terk edip şehvetlerine uyanlar...Riba yiyenler...Rüşvet alıp verenler...Her türlü emanete hıyanet edenler...Nefs-i emmâresini put edinenler... Allah'ın yap dediklerini yapmayan, yapma dediklerini yapanlar...Haram yiyenler...Parayı kenz edenler, istifleyenler... Lüks ve israf sergileyenler...Mü'min kardeşlerine sırt çevirip kâfirleri dost ve velî edinenler... Nifak, şikak, tefrika çıkartanlar...Gurur ve kibir içinde yüzenler...Küçük dağları ben yarattım diyenler...Riyaset ihtirası ile yanıp tutuşanlar... Herkesi muhtî, kendilerini mâsum görenler...Yeryüzünde zemini titretircesine azamet içinde yürüyenler...Lüks ve israf kurbanları... Kanaat ve tevazudan nefret edenler...Bin kere ben deyip bir kere biz demeyenler... Rühbanlarını ve baronlarını erbab haline getirip putlaştıranlar... Otuz iki dişleri ve küçük dilleri görünecek şekilde kahkaha ile gülenler...Göz yaşsızlar...Başsız başsız adamlar...Yaşayan ölüler... Bozuk düzenin haram rantlarına ve yağlı kemiklerine köpek gibi saldıranlar...Dünya cifelerine kilâb gibi tâlip olanlar... Mürüvvetsizler...Fütüvvetsizler...Nifakın bütün alâmetleri kendilerinde zâhir olanlar... Komşusu aç iken kendisi tok yatanlar...Merhametsizler...Vicdansızlar... Nâbekârlar... Mideleri büyük, beyinleri küçük olanlar...Komşularına eziyet edenler... Dünya sarhoşları...Gafiller...Cahiller...Echeller... Yalakalık, yağcılık, dalkavukluk, meddahlık yapanlar...Vicdanlarını ve kalemlerini kiraya verenler... Uğursuzlar...Meymenetsizler... Hayırsızlar...Küfre kuyruk sallayanlar... Zalim uşakları... Para ve mal hammalları... Gıybetçiler... Nemmamlar... Nemrud ve Fir'avn taslakları...
Uykudasınız şimdi... Ölünce uyanacaksınız... Şaşkına döneceksiniz...
Bunlar kimdir amaçları nedir?
Yakın tarihimizde Kürt kökenli vatandaşlarımızı çileden çıkarmak, küstürmek, bir kısmını dağa çıkartmak, devlete düşman etmek için akla ve hayale gelen bütün habasetler, hainlikler, şeytanlıklar kasıtlı ve planlı olarak yapılmıştır. Gaye neydi? Bu ülkenin iki temel unsuru olan Türklerle Kürtlerin aralarını açmak onları çatıştırmak...
Yine Sünnîlerle Alevîleri birbirine düşman etmek ve çatıştırmak için iblisâne planlar, programlar, kışkırtmalar yapılmıştır. Kahramanmaraş olayları, Sivas Madımak facası, Başbağlar katliamı ve daha nice üzücü kahredici olaylar hep bu planların neticesidir.
Dindarlarla laiklerin, muhafazakarlarla çağdaşların çatışmaları da böyledir.
Sağcılar solcular... Şucular Bucular...
Bu planları yapanlar ülkede sosyal ve millî barış ve uzlaşma olmasını istemiyorlardı. Düşman kamplara, kesimlere ayrılmış, çekişen ve tepişen bir Türkiye istiyorlardı.
Bu istedikleriyle Türkiye'nin bölüneceğini, parçalanacağını, perişan olacağını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı... Zaten böyle olması için bunları istiyorlardı.
Türkiye'yi seven, bu ülkeyi vatan bilen, bu halkı kendi halkı olarak kabul eden bir zihniyet Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, Dindar-Lâik, Sağcı-Solcu, Şucu-Bucu çatışması çıkartmak ister mi? Kesinlikle istemez.
Peki, böyle isteyenler, böyle yapanlar kimlerdir?
Türkiye'yi sevenler, Türkiye'nin bütünlüğünün korunmasını isteyenler, ülkede barış ve uzlaşma olmasından yana olanlar, Türkiye'nin kalkınma bakımından Ortadoğu'nun Japonya'sı olmasını hedefleyenler, bu topraklardaki bütün halkın kardeşçe yaşamasını hayal edenler yukarıdaki sorunun cevabını mutlaka bulmalıdır ve öğrenmelidir.
Tekrar ediyorum: Bu ülkeyi bu hale hangi zihniyet, kimler getirmiştir?
Diyarbakır Cezaevi'nde bir Kürt tutukluya (veya mahkuma) diri bir fare yedirenler ve daha bir sürü iğrenç, korkunç, feci işkenceler yapanlar kimlerdi? Hangi akla hizmet etmişlerdi? Amaçları neydi? Etnik kökenleri neydi? İki kimlikli mi idiler? Bir ülkede, o ülkenin vatandaşına niçin diri bir fare yedirilmiştir? Bu cinnetin sebebi nedir?