Osmanlı ve Ankara...
“Ankara Adalet Sarayı”na işim düşmese, Sıhhiye’deki Altınsoy geçidinin altındaki Osmanlı Camii’nden haberdar olmayacaktım...
Üzerinden demiryolu ve karayolu geçen bitişik iki köprünün altında Osmanlı Camii, muhtemelen iş günlerinde öğle ve ikindi vakitleri kalabalık sayıda cemaatin uğrağı oluyordur. Esasen bu camii, yeni Ankara’nın “mabedsiz”lik fiyakasını bozan yeraltı camilerinden sonra, köprüaltı camii olarak bir merhaleyi ifade ediyor. Ankara adliyesinin hâkim-savcı personeli muhtemelen bu camiden haberdar değildir. Onların bu yaya yolunu kullanarak şehrin içlerine doğru gittiklerini sanmıyorum. Araç ile girilip çıkılan kapılardan, evlerine gidiyor olmalılar. Adliye’nin karşısında Ankara’nın ilk üniversite yapısı olan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi vardır. Muhtemelen cami bu fakültenin talebelerine de hitab ediyordur.
Neden “cumhuriyet”le cami bir arada bulunmaz? Neden hiçbir yerde “Cumhuriyet camii”ne rastlanmaz? Eski modernist âlimlerimiz cumhuriyetin islâmî bir kavram olduğunu Cumhuriyet’in kuruluş dönemlerinde sık sık tekrarladıkları halde? Bu sorunun cevabını düşünürken, Ulus’ta 2. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bitişiğinde “Osmanlı Mescidi”ne rastlamayayım mı?
Cumhuriyet, ilk Meclis binasında ilân edildi. Fakat Osmanlı aleyhine en ağır sözler, 2. Meclis binasında sarfedildi! Şimdi o Meclis’in bahçesinin bitişiğinde Osmanlı Mescidi var! Bu kısım esasen eski bahçenin bir parçası olmalı. Ankara’nın batı ve güney yönlerine hareket eden dolmuşlar için sanki bahçede yer açılmış ve buraya kim ve nasıl yaptıysa bir Osmanlı Mescidi konduruvermiş!
Ankara bir zamanlar Osmanlı düşmanlığının en kavi merkezi olmuştu. Şimdi onun merkezinde Osmanlı camii, Osmanlı mescidi, çarşısı vs. ile karşılaşmak nasıl bir dönüşüm olmalı?
Osmanlı ve Ankara bahsi elbette bir hayli geniştir, bize göre. Ankara, Osmanlının kuruluş döneminde ve yükselişinde çok mühim rol oynadı. Ahilik Osmanlı’nın kuruluşunda merkezi bir yere sahip, Ankara ise, ahiliğin yönetimde olduğu bir merkez. Ankara eğer Osmanlı’nın kuruluş sürecinde Osmanlı’yı değil de Karaman’ı veya Akkoyunlu’yu tercih etse idi, Anadolu’nun tarihi farklı yazılacaktı. Ankara hep Osmanlı’dan yana tavır aldı. İstanbul’un fethinde büyük rol oynadı. Osmanlılar da Ankara’ya gereken önemi verdi. Ankara uzun süre Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi idi. Karaca Bey’in 2. Murat devrinde yaptırdığı imaret, gerçekten şehrin bu parçasının, yani Hacettepe’nin varlık sebebi olmalıdır. Şimdi külliyeden cami ve türbe ile hamam ayakta. Kanunî devrinin Anadolu beylerbeyi Cenabî Ahmet Paşa’nın camii de 5 asırlık geçmişine rağmen Ankara’da hâlâ “yeni cami” diye anılıyor. Neden “yeni cami”? Çünkü Ankara’nın erken Osmanlı sonrası yapısı bir eser bu camii. Mimar Koca Sinan eseri. Zarif kubbesi ve minaresi ile geçmişte tek başına olmadığını bize hatırlatıyor.
Ankara’daki Osmanlı eserlerinin listesini vermek uzun sürer. Şehrin iktisadî hayatında büyük yeri olan, Fatih devri sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından yaptırılan bedesten (Şimdi Anadolu Medeniyetleri Müzesi) ve hanı zikretmekle yetinelim. 1907 yılına mahsus Ankara Vilayet Salnamesi’ni karıştırırken, Hacıbayram Camii’nin Kanunî devrinde Mimar Sinan eliyle yeniden yapıldığını okudum.
Ankara bahsi açıldıkça, bir türlü lâfın sonunu getirmediğimi gören bir ahbabımın şaşkınlığı üzerine, Ankara ile ilgili bir kitap dolusu yazım var, derleyip toparlayıp yayınlamak istiyorum, demiştim. Geçen sene ekim ayında bu sohbet geçerken dostum, “önümüzde belediye seçimleri var. Şimdi böyle bir kitap yayınlaman, mevcut başkanlardan aday olanlar tarafından husumet olarak değerlendirilebilir” demesin mi?
Elbette yaşadığım dönemlerin Ankara’sı ile ilgili, belediye başkanlarını da yakından ilgilendiren söyleyeceklerim vardı. Kitabın yayınını tehir ettim. İnşaallah bu senenin ekiminde nasib olur.
Ankara merhum Turgut Özal zamanında Büyükşehir olalıberi, büyük fizikî gelişme gösterdi. Mehmet Altınsoy merhum, arada nutukçulukla müştehir Karayalçın duraklaması istisna edilirse, ondan sonra Melih Gökçek yeni Ankara’nın gerçek mimarlarıdır. Elbette Ankara’nın büyükşehir belediye başkanları dışında da değerli başkanları vardır. Bunlardan birisi son seçimde, aday olmadı. Biri çantada keklik görürken, kazanamadı. Bir diğeri, Ankara’nın daha küçük bir kazasına başkan oldu. Mamak Belediye reisimiz, Gazi Şahin, Mamak’ın bugünkü çehresini almasını sağladı. Şimdi Elmadağ belediyesi başkanı olarak hizmet veriyor.
“Ankara’nın kendini başbakandan muktedir addeden bir ilçe belediye başkanı var” desem, herkes burun kıvırır. Bu sözümde hilaf yoktur. Oturduğu koltuğun geçiciliğini düşünerek tevazuyu seçmesi gerekirken, kibri heykelleştiren bir başkan. Peki o kim? O’nun kendini bilmesini bekliyorum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.