Askerin açıklamaları neden ikna edici olmuyor?
Taraf gazetesinin, "AK Parti'yi ve Fethullah Gülen'i bitirme planı" başlığı ile manşetten verdiği belge, Genelkurmay'ın önceki günkü açıklaması ile yeni bir aşamaya geldi. Açıklamada özetle, o belgenin karargâhta düzenlenmediği, ortada bir fotokopi olduğu, kovuşturmaya gerek bulunmadığı söyleniyor. Ve dosya sivil savcıya gönderiliyor.
Ama kamuoyu ikna olmuş değil. Belge fotokopi de bunun aslı nerede? Genelkurmay Karargâhı'nda rastlanmadı deniyor, Silahlı Kuvvetler'in başka birimlerinde hazırlanmış olabilir mi? İmza benzediği halde Albay Çiçek hakkında neden kovuşturmaya gerek yok? Bu kadar çabuk nasıl ikna olundu?
Belgenin muhtevasıyla ilgili yayın yasağı devam ettiği için bu belgenin neden çok önemli olduğu ikinci planda kaldı. Hâlbuki ortada ülkeyi, işin içine Alevi-Sünni çatışması, masum insanları terörist gibi göstermek için evlere silah konulup sonra o evlere baskın yapılması ve meşrû hükümeti devirmek için bir sürü entrikanın yer aldığı bir plan var.
Başta CHP olmak üzere, Ergenekoncuların destekçileri, konuyu yine bir kutuplaşma vesilesi yapmaya çalışıyorlar.
Şahsen benim üzüldüğüm nokta, Genelkurmay'ın demokrasi konusunda net ve kararlı bir duruş sergileyememesidir. Temelde tartıştığımız nedir? Yani özünde bu Ergenekon davası nedir? Silahlı Kuvvetler bünyesinde, 60 yıldan beri demokrasiye müdahale eden, üstüne vazife olmadığı halde ülkeyi idare etmek isteyen, bize nizamat vermeye kalkan, çabalayan ve bundan asla vazgeçmeyen cuntaların varlığından duyulan rahatsızlıktır. Ergenekon davasına genel olarak bakıldığında ne görülüyor? Bu işin içinde astsubayından orgeneraline kadar emekli ve muvazzaf subaylar var. En çıplak gerçek bu. Pekiyi bu durumdan en fazla rahatsızlık duyan, üzüntü duyan ve artık bu hukuk dışı yapıdan kurtulmak için varını yoğunu ortaya koyan bir Genelkurmay karargâhı olması gerekmiyor mu?
Tamam, Silahlı Kuvvetler, kurum olarak yıpratılmadan yapılsın bu. Tamam, ülke bir kaosa sürüklenmeden yapılsın bu. Ama yapılsın... Öyle, yapıyoruz gibi yapıp top taca atılmasın. Durumdan vazife çıkartılıp hedef saptırılmasın, masum insanların varlığından rahatsızlık belirtileri sergilenmesin...
Soru çok net: Silahlı Kuvvetler, bünyesini cuntacılardan temizlemeye karar verecek mi, vermeyecek mi? "Genelkurmay Başkanı, 29 Nisan'daki iletişim toplantısında söz verdi, bu yetmiyor mu?" denebilir. Yetmiyor, çünkü ikna olamadık. Neden ikna olamadık? Çünkü aynı toplantıda Sayın Başbuğ'a, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'le ilgili "darbe günlükleri" sorulduğunda, aynen şu cevabı vermişti: "Bu kavramların, kelimelerin tartışılması bile bizi rahatsız ediyor. TSK olarak demokrasiye bağlıyız ve saygılıyız. TSK bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette bulunan kimse barınamaz. Buna müsaade etmeyiz. Bu konulara ilişkin TSK'nın kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Herhangi bir inceleme ihtiyacı da yoktur. Günlükler konusu, 12 Nisan 2007'de Yaşar Büyükanıt'a soruldu. Yanıtı hatırlatayım: Genelkurmay Başkanlığı'nın elinde bu konuyla ilgili hiçbir belge yoktur. Ben de aynı cümleyi aynen tekrarlayayım. Resmî nitelikte herhangi bir belge bizde yok. Yargı sürecini bekleyeceğiz. Hatırlarsınız, Özden Örnek de günlüklerin kendine ait olmadığını söyledi."
Ama bu konuşmadan çok değil üç gün sonra gazetelerde çıkan haber şuydu: Ergenekon iddianamesinin eklerine giren bilirkişi raporuna göre 2003-2004'teki darbe girişimlerini ortaya çıkaran günlükler Örnek'e ait. Dört bilirkişi, günlüklerin kaynağını "Donanma komutanı"nın bilgisayarı, yazarını "Amiral Örnek" ve son kaydedenini de "Deniz Kuvvetleri komutanı" olarak saptadı. Kimse tartışmaları, asıl mecrasından saptırmasın. Türkiye'nin demokratikleşmesi isteniyor mu, istenmiyor mu? Bu kadar basit...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.