Gök Sultan, Ulu Hakan, Büyük Halife Sultan İkinci Abdülhamid Hân
SULTAN Abdülhamid’in ölümünden bu yana 90 yıl geçmiş... Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun, o Müslümanların Halifesi, Türklerin Hakanı idi. Osmanlı devletinin ve halkın yapısı müsait olmadığı için hürriyet vermemiştir ama asla zulm etmemiştir. çok şefkatli ve merhametli idi. Otuz üç yıllık saltanatı esnasında birkaç ana baba katili veya çok vahşi câni dışında kimseyi idam ettirmemiştir. Muhaliflerini, yasal hakkını kullanarak sürüyordu. Sürüyordu ama uzak vilayetlerde genellikle kendilerine iş veriyor, hem hizmet etmelerine hem de çoluk çocuklarıyla geçinmelerine imkân tanıyordu. Gazeteci, yazar, tarihçi Ahmet Midhat Efendiyi Rodos’a sürmüştü. üstad orada öğretmenlik yapmış, serbest bir hayat sürmüş, haysiyeti ile yaşamıştır.
Sultan Abdülhamid’in sözde zulümleri, istibdatı, “Kızıl Sultanlığı” G.Y’lerin, beyinsiz Jön Türklerin, İslâm düşmanlarının, Masonların, mürtedlerin düzmeleridir.
Onun bir insan olarak elbette hataları, yanlışlıkları olmuştur. Lâkin o bizdendi. Beş vakit namazını kılardı. Başta Şazelî tarikatı olmak üzere birkaç mübarek yere intisabı vardı. Büyük şeyhi Muhammed Zâfir el-Medenî hazretleriydi. 1960’lı yıllarda Sultan Abdülhamid’in kızı merhume Şâdiye Sultan’ın ziyaretine gitmiştim. “Babam sık sık Şeyh Zafir Efendiyle görüşürdü. Ya şeyh Saray’a gelirdi, ya babam gizlice tekkeye giderdi...” demişti.
Suriyeli Rıfaî şeyhi Ebü’l-Hüda es-Sayyadî hazretleri Yıldız Sarayı’nda bulunurdu. Padişahın danışmanları ve yardımcıları içindeydi. Bu zat Türkçe ve Arapça yüzlerce değerli kitap yazmıştır.
Sultan Abdülhamid hazretleri tesettüre çok dikkat eder, 11 yaşına gelen kızlarını çarşafa sokardı.
Ona Ermeni komitacıları sövüp sayıyor. Halbuki o devlete sadık Ermenilerin de velinimeti idi. 60’lı yıllarda, Ankara caddesindeki Zaman Kitaphanesi’ne gitmiştim. Sahibi devr-i Hamidî’den kalma yaşlı Misak efendi, Padişahın adı geçince derin bir ah çekmiş ve o ne iyi bir sultandı demişti.
1909’da düzmece 31 Mart vak’ası ile tahtından indirilmemiş olsaydı, Balkan Harbini kazanırdık ve Rumeli-i şahaneyi utanç verici bir şekilde kayb etmezdik. Sultan Abdülhamid düşmanı Tahsin paşa, Selanik’i, emrindeki 18 bin Osmanlı askerine bir kurşun attırmadan Yunanlılara silâh ve cephaneleriyle birlikte teslim etmiştir.
Sultan Abdülhamid tahtta kalmış olsaydı, Osmanlı devleti birinci dünya savaşına girmez ve feci şekilde parçalanıp yıkılmazdı.
Osmanlı devleti küçülür müydü? Küçülürdü ama İttihatçıların küçülttüğü gibi küçülmezdi. Elimizde Rumeli’nin bir kısmı, Ortadoğu’nun bir kısmı kalırdı. Ege denizindeki adaların en az yarısı bizde olurdu.
Sabataycılar, Siyonistler, Jön Türkler, Ermeni komitacıları, Dönmeler, İslâm düşmanları Sultan Abdülhamid’i sevmiyorlarmış... Bu onların bileceği bir iştir. Biz Müslümanlar, merhumu çok severiz, çok iyi biliriz ve rahmet okuruz. Merhum şair Filozof Rıza Tevfik, Sultan Hazretlerine uzun yıllar muhalefet etmişti. Bilahare, hem memleketin, devletin ve milletin, hem kendisinin başına gelenlerden sonra pişman olmuş ve “Sultan Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat” isimli harika şiirini yazmıştır. Henüz okumadıysanız, mutlaka okuyun, hattâ ezberleyin derim.
DOMUZA DİKKAT!..
İNTERNETTE okuduğum iki haberi dikkatinize sunmak istiyorum. BİRİNCİSİ: Güney bölgemizdeki iki 5 yıldızlı otelde müşterilere yaban domuzu eti yedirildiği anlaşılmış ve otellere ihtar cezası verilmiş. Yemek listesinde etlerin domuz eti olduğu yazılı değilmiş... İKİNCİSİ: Büyük bir şehrimizde her gün sığır sayısı kadar domuz kesiliyormuş. Bu domuz etleri, domuz etiketi ile satılmadığına göre... üçüNCü haberi bir lokantacı dostumdan öğrendim, güvenilir bir insandır, yalan söylemez. Bir tacir Trakya bölgesini kamyonuyla dolaşarak avcıların vurduğu yaban domuzlarını alıyor ve şehre getiriyormuş. Sonra ne oluyor? Söylemeye lüzum yok. Sucuk oluyor, kıyma oluyor, köfte oluyor.
Müslüman bir ülkede böyle şeyler olur mu demeyin sakın. Birkaç gün önce oldu, bütün gazeteler yazdı, adam anasını öldürmüş, başını kesmiş ve top gibi caddeye atmış. Bundan sonra bu memlekette her şey olur.
Bazı lüks marketlerde açıkça, etiketli olarak domuz satılıyor. Birtakım dinsiz, zenginler alıp yiyor. O marketlerden helâl et alınır mı? Bence alınmaz. çünkü sığır kıyması ile domuz kıyması aynı makinelerde çekiliyor. Necis ve haram etlerle, helâl etlerin birbirine hiç karışmaması mümkün değildir.
çok ucuza sucuklar, sosisler, salamlar satılıyor. Normal ve helâl etle bu fiyata üretilmeleri mümkün değil.
Merhum Ahıskalı Şeyh Ali Haydar Efendi hazretlerinin ölümünden yıllarca önce “Artık İstanbul’da kesilen etler yenmez...” demiş olduğunu duymuştum.
Hiçbir yerden kesinlikle hazır kıyma almayınız.
Kıymayı gözünüzün önünde yaptırınız.
Şüpheli sucuk, sosis, salam almayınız.
Güvenmediğiniz yerlerde yemek yemeyiniz.
Her hâl ü kârda et tüketimini azaltınız. Et yerine balık yiyiniz.
Tavuk eti işinde de çok şüpheler var. Tüylerinin kolay yolunması için, içi temizlenmeden sıcak suya atılan tavuk murdar olur ve yenmez. Kuru yolunmuş tavuk yemek gerek.
Az et yemek sağlık için daha iyidir. Et yerine proteinli kuru sebzeler; kuru fasulye, barbunya fasulye, nohut, mercimek yenilmelidir. Marketlerde soya kıyması satılmaya başlandı. Jenetik değişime uğramamış olması şartıyla soya kıyması ve eti tüketiniz.
Haftada bir iki gün yumurta yemeği yapınız.
ülkemizde son yıllarda büyük sayıda domuz çiftliği açılmıştır. Bu pis hayvanlar bir batında 12 yavru yaparlar ve her şeyi (pislik dahil) yerler.
Unutmayın: Türkiye’nin kurtuluşu, beslenme meselesinin çözümünü domuz yemekte gören dinsiz çağdaşlar vardır.
Musevî vatandaşlarımızın İstanbul mezbahasında vazifeli hahamları vardır. Yahudilerin yiyeceği etleri onlar kendi şeriatlarına göre keser, damgalar.
Eminönü’nde Levi koşer et lokantası var. Orada Hahambaşılık tarafından görevlendirilmiş bir haham, sabahtan akşama kadar nöbet tutar ve lokantaya koşer olmayan yiyeceklerin girmesine engel olur. Yazıklar olsun! Biz Müslümanlar, dindar Yahudiler kadar hassas değiliz.
Bilmeden yenilen domuz, Müslümana zarar verir mi? Elbette verir. Dikkat etmemenin, tedbir almamanın da günahı vardır. İnsan bilmeden arsenik alsa zehirlenmez mi?
Et et et... Bırakın artık bu et oburluğu. Biraz sebze yiyin, zeytinyağlı yemeklere yönelin, balık, helâl olmak şartıyla tavuk...
Aklınızdan hiç çıkartmayın. Dışarıdan da büyük miktarda domuz eti ithal ediliyor. Amerika’dan gemiler dolusu domuz yağı getiriliyor.
Türkiye’yi domuzlar istilâ etmiştir.
Herif dinsiz ya, ben yiyorum, pis gericiler de yesin diyor.
Pastırmaya hile karıştırılmadığı için çok pahalıdır, kilosu 40 YTL.
Hahambaşılık Musevî vatandaşlarımızın, kendi şeriatlarına göre koşer (onların dinine göre helâl) yiyecek tüketmeleri için nasıl çalışıyorsa, bizim Diyanet İşleri Başkanlığımız da Müslümanları uyarmalı ve korumalıdır.
Birtakım habîs herifler ve habîse karılar, helâl gıda lâikliğe aykırıdır diye yaygara kopartabilirler.Bunun lâiklikle maiklikle ilgisi yoktur. Allah belâlarını versin!
Domuz eti yemeyin, domuz yağı yemeyin, domuzdan çıkartılan jelatini tüketmeyin, domuzdan yapılan ilaçları kullanmayın...Haram yemeyin.
(Bir hatıra: Bundan beş yıl kadar önce İç Anadolu’nun batı bölgesindeki bir vilâyet merkezine konferans vermek için gitmiştim. çarşıyı gezerken, kapısı mühürlenmiş lüks bir lokanta/kebapçı gördüm. Niçin kapatıldığını sordum. Müşterilerine eşek eti yediriyormuş.İslâm şeriatı ehlî eşeğin yenilmesini yasak kılmıştır, haramdır... Para hırsı insanları ne hallere düşürüyor...)