Çevik Bir ve Erdoğan’a suikast plânı!
Dürüst olacak ve doğrusunu söyleyeceğim... “28 Şubat Süreci”nde, bir yandan “DGM’ler”, bir yandan “ceza mahkemeleri” derken, haftada 2-3 günüm “mahkeme”lerde geçti... Hakkımda o kadar çok dâvâ açılmıştı ki; “bazı dâvâlara yetişemediğim” için, sık sık “gıyabî tutuklama” kararları bile verildi... Öyle zannediyorum ki; sayın hakimler “mahkemeyi önemsemediğimi” filan düşündüler de o yüzden verdiler “gıyabî tutuklama” kararlarını!.. Oysa ben aynı saatlerde olması dolayısıyla, bazı duruşmalara “yetişemediğim” için katılamıyordum... Bu yüzden, zaman zaman maruz kaldığım “polis çevirmeleri” sonunda “kısa süreli gözaltılar” bile yaşadım...
Dedim ya; dürüst olacak ve doğruyu söyleyeceğim... “28 Şubat Süreci”nde yargılandığım dâvâların çoğunun altında, o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Org. Çevik Bir’in imzası vardı!..
Çevik Bir; gazetemizin bahçesinden bir kuş kalkıp uçmaya başlasa, hemen “suç duyurusu”nda bulunurdu...
Sözün özü, o dönemde nefes bile alamaz olmuştuk... Dâvâdan dâvâya, duruşmadan duruşmaya koşmaktan bîtab düşmüştük...
İşte bunun için diyorum ki; gördüğümüz Çevik Bir kaynaklı onca “manevi zulüm”e rağmen, şimdi yazacaklarımın, kesinlikle o günlerle ilgisi yoktur!..
Bu yüzden de; “insaflı” olacağım, “objektif” olacağım... Asla ve kat’a “düşmanca hisler”le yazmayacağım!.. Bunları özellikle belirtiyorum ki; “eline fırsat geçti, intikamını alıyor” diyen olmasın!..
TANIK DEĞİL, ŞÜPHELİ!
Efendim, dün de yazdığım gibi; Radikal’den Avni Özgürel’in, “Pazarlığını yaptı, kimsenin dokunmayacağının garantisini aldı, şimdi sessiz-sedasız köşesinde oturuyor” dediği Çevik Bir, malumlarınız olduğu üzre; “köşesinde” değil, Perşembe günü “savcının karşısında” idi!.. “İfade” veriyordu!.. Hem de “tanık” sıfatıyla değil, “şüpheli” sıfatıyla!..
Bu ifade verme olayı, Anadolu Ajansı’ndan, Perşembe günü saat 19.23’te geçen haberde şöyle dile getiriliyordu:
“Emekli Orgeneral Çevik Bir ve eski MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in, ele geçirilen bir suikast belgesine ilişkin “şüpheli” sıfatıyla ifadelerine başvurulduğu öğrenildi.
Çevik Bir ve Nuri Gündeş, “Ergenekon” soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz’e ifade verdikten sonra İstanbul Adliyesi’nin Levent’teki ek hizmet binasından ayrıldı.
Bir ve Gündeş’in, ele geçirilen bir suikast belgesine ilişkin “şüpheli” sıfatıyla ifadelerine başvurulduğu belirtildi.”
SUİKAST PLANI VE ÇİFTLİKTEKİ SİLAHLAR!
AA’nın bu haberini okuduktan sonra; şaşkınlık geçirip; “Allah, Allah” dedim; “Ne suikastı, ne Ergenekonu?”
Derken, ortalıkta, “Uçak, Sabotaj, Başbakan” ifadeleri dolaşmaya başlayınca, biraz araştırıp, “olayın ayrıntısı”na ulaştım...
Meğer olay neymiş, biliyor musunuz;
Ergenekon operasyonunun 12. dalgası kapsamında gerçekleştirilecek gözaltı işlemleri ve aramalar için çıkarılan mahkeme kararında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan bir eylem planı da yer alıyormuş...
Kararda, bir süre önce, bir gizli tanığın anlatımları doğrultusunda, Bursa Gemlik’teki bir çiftlikte yapılan aramada, ABD malı uçaksavar mermisine ulaşıldığı belirtilmiş...
Gizli tanığın, Ergenekon örgütünün uçaksavar mermisini, Erdoğan’ın uçağına yönelik eylemde kullanmayı amaçladığı bilgisini verdiği ifade edilmiş.
İstanbul’daki nöbetçi mahkemenin gözaltı ve arama kararında zanlıların işlediği iddia edilen suçlar, “Ergenekon silahlı terör örgütü içinde faaliyet göstermek, örgüte üye olmak ve örgüte yardım etmek şüphesi” şeklinde sıralanmış!..
Malûm; Emniyet’in Ergenekon yapılanması için “terör örgütü” tanımını yaptığı belirtilen kararda, örgütün eylemleri şöyle özetleniyordu:
- 2006’da Cumhuriyet’e atılan el bombaları.
- 2006’da Danıştay 2. Daire eyleminde Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi.
- 2007’de Ümraniye’de 27 adet el bombası ele geçirilmesi.
- 2007’de Eskişehir’de Fikret Emek’in evinde silahlar ve patlayıcılar ele geçirilmesi.
- Yargıtay mensupları, Başbakan, birçok gazeteci ve yazara yönelik suikast planları.
- Eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin’in evinden çıkan S-1 belgesi ve suikast planları.
- Şahin’in evinden çıkan krokiler doğrultusunda yapılan kazılarda bulunan silahlar.
- Emekli Orgeneral Şener Eruygur’da ele geçirilen askeri darbe planları ile, gazeteci Mustafa Balbay ve emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerindeki bilgilerin benzerlik taşıması.
Bu gerekçeler, elbette yeni değildi...
Çünkü bu gerekçeler, Ergenekon operasyonunun önceki dalgaları için verilen mahkeme kararlarında da yer alıyordu.
Ancak, son kararda, önceki kararlarda yer almayan bir gerekçe daha dikkati çekiyordu!..
Kararda, şu ifade yer alıyordu:
“Gizli bir tanığın beyanlarında, Gemlik’te yapılan aramada Başbakan Erdoğan’a yönelik, ‘uçağının inişe geçtiği sırada” yapılacak saldırıda kullanılmak üzere saklanan bir ABD menşeili uçaksavar mermisinin ele geçirilmesi.”
Bu bulgulara, bir gizli tanığın ifadesiyle ulaşılmıştı!.. Gizli tanık, savcılığa, Gemlik’in Engürücük köyündeki bir çiftlik evinde, Erdoğan’a yönelik eylemde kullanılmak için silah saklandığını bildirmişti!..
İşte bu ihbar üzerine 6 Nisan’da çiftlikte yapılan aramada, uçaksavar mermisi ile bir tabanca ve çok sayıda mermi ele geçirilmişti!.. Anadolu Ajansı’nın duyurduğu haberde; söz konusu çiftlikte bir roketatar bulunduğu belirtilmişti.
ARTIK, O DA BİR ŞÜPHELİ!
İşte efendim; Çevik Bir ve Nuri Gündeş’in ifadelerinin alınmasına sebep olan olay budur!..
Çünkü, “ihbar”da bulunan gizli tanık; sözkonusu “sabotaj” ve “suikast” eyleminin içine, her ne hikmetse Org. Çevik Bir ve Nuri Gündeş’i de dahil etmiştir!..
İlgileri var mıdır,
Yok mudur?..
Belgelerin “kâğıt parçası” olarak görüldüğü, “eylem planları”na “sahte” damgası vurulduğu bir Türkiye’de “süikast iddiası”nın doğru olup olmadığını bilmem elbette mümkün değil!..
Savcı Zekeriya Öz’e ne gibi bir ifade verdiklerini, nasıl bir savunma yaptıklarını da bilmem mümkün değil!..
Bildiğim bir şey varsa;
“Savcı karşısında ifade verme”nin ne menem bir şey olduğunu, sonunda Çevik Bir de öğrendi!..
Daha düne kadar “burnundan kıl aldırmayan” bir adam, bugün “burnundan fitil fitil getirileceğini” gördü ya, sırf bu “panik” ve “korku” yeter ona!..
BİR GÜN DEPREMİ DE SORARLAR!
Yatıp kalkıp dua etsin ki;
“17 Ağustos’taki depremde gösterdiği ihmal” veya “kasıt”ın sebebi sorulmamış kendisine!..
Avni Özgürel, şöyle anlatmıştı o olayı:
“Kahramanımız beklendiği gibi ve teamüle uygun olarak İstanbul’a gitti. Gitti gitmesine ama ertesi yıl işler beklediği gibi gitmedi.
Bir numara ve onun destek aldığı diğer önemli kişiler ‘Bundan kurtulmamız lazım’ dediler ve onu emekliye sevk etmeye karar verdiler.
Ancak tam bu sırada 17 Ağustos günü İstanbul büyük bir felâket yaşadı. Merkez üssü Adapazarı olan deprem İstanbul’u da vurdu...
Önemli kurumun böylesi durumda derhal ve bütün imkanlarıyla kurtarma faaliyetine katılması beklenirdi ama bağlı birimler kahramanımızın emriyle yerlerinden kıpırdamadılar.
Onbinlerce insan enkaz altında yardım beklerken bir zamanlar kurumunun göz bebeği olan kişi ‘fırsat bu fırsat’ diyerek Ankara’ya sıkıyönetim ilanı için şantaj yapıyor; ‘Sıkıyönetim ilan edin kurtarayım İstanbul’u’ diyordu.
Dediği yapılsa olağanüstü halin gereği olarak hakkındaki emeklik kararı yürürlükten kalkacak, önü bir daha engellenemeyecek şekilde açılacaktı. Köşeye sıkışmıştı ‘Bir numara’ ama, kısa bir tereddütün ardından resti görmeye karar verdi.
Kahramanımızın emeklilik tebligatı yazılıp zarflandı ve görevi devralacak kişinin eline verilip yollandı.”
İşte bu “kasıt” veya “ihmal” sorulsaydı kendisine, “bir kapris yüzünden görevini ihmal edip, birçok insanın ölümüne sebep oldun!” denilseydi, acaba ne cevap verirdi?!?..
Ama, dedim ya;
“Deprem”den dolayı değil, “Ergenekon”dan dolayı sorgulandı... “2 saatlik sorgu” esnasında neler söylediğini, “suçlama”lara ne gibi cevaplar verdiğini; bir gün gelir, herhalde öğreniriz!..
Umarım, o gün uzak değildir!..
Çünkü ben; birçok insanı “sanık sandalyesi”ne oturtan Çevik Bir ve “28 Şubatçı paşalar”ın, bir gün gelip, aynı “sanık sandalyesi”nde ifade verdiklerini görmeyi çok arzu ediyorum!..
Gerek “deprem”den, gerek “Ergenekon”dan!..
İstiyorum ki, onlar da yaşasın;
“Sanık” olma duygusunu!..
Uzun lâfın kısası;
Bir “Balans ayarı” da onlara yapılsın!..
=================
Kadınlar “gerçek” ise!
Türkiye, İhanet Plânı hazırladığı iddiasıyla; bir yandan Albay Dursun Çiçek’i, diğer yandan da Çevik Bir’i konuşurken, önceki günkü “duruşma”yla pek fazla ilgilenen olmadı...
Efendim; Ankara Zir Vadisi’nde bulunan “bomba”ların yerini gösteren “kroki”lerin evinde ele geçirildiği ve Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Yarbay Mustafa Dönmez, Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesi’nde önceki gün hakim karşısına çıkmış!..
Mahkeme Başkanı; krokilerin Emniyet ve Jandarma’da yapılan kriminal incelemelerinde Dönmez’in el ürünü olduğunun belirlendiğini açıklamış!.. Yazılı ve sözlü savunma yapacağını dile getiren Yarbay Dönmez ise iddiaları reddetmiş!..
Dönmez, söz konusu krokileri, polisin çizip koyduğunu ileri sürmüş!.
Ajandalarda bahsedilen “kadın”larla ilgili olarak da, “Onlar benim hayâl ürünümdür” demiş... Mahkeme Başkanı; “Savcı, bahsedilen bazı kadınlarla görüşmüş. O kadınlarla ilişkin olduğunu kabul etmişler” hatırlatması üzerine de “Konunun dışındadır” demiş!..
Benim anladığım şu:
Kadınlar “hayâl değil, gerçek” olduğuna göre; “kroki” de gerçektir.