Bir anı
Bu yazıyı yazarken herhangi bir beklentim yok ve intikam duygusu bana yabancı. Son günlerdeki psikolojik savaşın aktörlerini anlamamıza yardım edeceğini umduğum için yazıyorum.
28 Şubat sürecinde yaşanan andıcın iki şöhretli gazeteciyi hedef aldığı yaygın bir kanıdır ama önemsiz bir yazar olarak ben de andıç nedeniyle yazarı olduğum Aktüel dergisindeki işimden çıkarıldım. Birkaç yıl sonra andıcın mimarı olan kişiyle baş başa bir yemek yedik ve ona bana neden bu muameleyi reva gördüğünü sordum. Şu cevabı verdi: ‘Kardeşim Mahir, görevli olduğum süre içinde senin hakkında hiçbir olumsuz rapor almadım ve seni belgeye ben dahil etmedim. İsmin metne basında eklendi.’
Bir dava nedeniyle savcının karşısına çıktığımda savcı Şemdin Sakık’ın hakkımda ne söylediğini görmem için ifadesini bana uzattı. İfadede benim devletin onların arasına soktuğu birisi olduğum yazılıydı ve bu resmi bir belgeydi ama bu ifadeye dayanarak benim PKK’dan aldığım para karşılığı yazı yazdığım söylenmişti. Psikolojik savaşta dürüstlük, ahlak gibi ilkeler geçersizdi ve istediğini söyleyebilirdin. Amaçları Kürtleri de kendisi gibi bu ülkenin vatandaşı sayan ve kardeşler arasında bir çatışma olmamasına çalışan bir kişiyi saf dışı etmekti. Çünkü o dönemde çatışma uluslararası bir gereksinimdi. O dönemde basınla ordu iç içeydi ve kimin kimi yönlendirdiği belli değildi.
Ülkede yabancıların operasyonuna karşı vatandaşları koruyan bir kurum vardı. MİT böyle durumlarda gerçeği ortaya çıkarır ve vatandaşların mağduriyetini önlerdi. Bir anım bu düşüncemin de yanlış olduğunu ortaya çıkardı. Bir MİT mensubu hakkımdaki sözlerden üzüntüye kapılmış ve o zamanki yetkililere şunu sormuş: ‘ Mahir bey benim akrabam sayılır, söylenenler doğru mu?’ Aldığı cevap ‘bunlar söylenti değil ispatlamış gerçeklerdir’ olmuş.
Mağdur rolü oynamama ailem şiddetle karşı çıkar. Bunları kendimle ilgili bir amaç için yazmıyorum. Psikolojik savaşın niteliklerini anlatmaya çalışıyorum.
Şu sırada çok yönlü bir psikolojik savaş yaşıyoruz. Kimseye ne suçlu ne de masum diyemem ve dememek gerekir. Hepimiz gerçeğin ortaya çıkarılması temenni etmeliyiz ve bunun için çalışmalıyız. Bugün taraflardan biri haline gelen ve demokrasiyi savunduğunu söyleyenler özellikle dikkatli olmalıdır. Eğer yaptıkları böyle bir savaşın unsurları olursa ilerde demokrasi savunanlar şüpheyle karşılanır. Bununla demokrasiyi savunmayın demek istediğimi söylerlerse zaten onları bu savaşın bir askeri sayarım. Özellikle dindar kesim her iddiayı gerçek gibi algılarsa, bunların içinde masum olan ama hedefe ulaşmak için karalananlar varsa sadece sözleri değil inançları da şüpheyle karşılanır. Doğruluğu henüz ispatlanmamış iddialar karşısında biraz temkinli olmak, savunulan düşünceleri kişileri dahil etmeden soyut düzeyde tartışmak en doğrusudur. Gerçekler ortaya çıktığında yüzünüz kızarırsa savunduğunuz düşünceler de yara alır. Bugünlerin inançların da samimiyetinin denendiği ve haksızlıkların inançları da yaralayacağı unutulmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.