M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ezana hıyanet

Ezana hıyanet

BİRKAÇ futbol sahası kadar bir arazi düşünün. Bunun çeşitli yerlerine direkler dikmişler, her birinin üzerine beş altı hoparlör koymuşlar. Altlarında şarkıcılar var, aynı anda okumaya başlıyorlar. Yüz tanesinden birinin sesi güzel ve musiki biliyor. Hepsi de aynı şarkıyı okuyor ama her biri başka makamdan; bazısı makam falan bilmiyor avaz avaz bağırıyor. Şarkı sonuna kadar açılmış yüzlerce hoparlörden karmakarışık bir şekilde okunuyor. Dehşetli bir karışıklık, korkunç bir curcuna. Binaların camları zangır zangır titriyor. Kulakları ve vicdanları rahatsız edecek bir ses kirliliği. Şarkı başlayınca bebekler ağlayarak uyanıyor, hastaların durumu kötüleşiyor.

Le Courrier International'da (26 Haz. 2009) okudum, Endonezya'da ezanların kötü okunmasından dolayı bir kısım halk şikayetçiymiş. Adım başında yeni bir cami yapılmış, minarelerine güçlü, çok güçlü, en güçlü hoparlörler takılmış ve hepsi bir anda hep birden çok yüksek sesle ezan okuyorlarmış.

Soruyorum: Böyle ezan okunur mu? Böyle bir ezan okuma dine, mukaddesata, bizzat ezana saygısızlık değil midir?

Bendeniz bir Müslüman olarak böyle ezan okunmasına karşıyım ve protesto ediyorum.

Ezan bağrılmaz, avaz avaz haykırılmaz, usûlüne göre güzel okunur.

Dar bir bölgede çok cami varsa, bunlardan müezzini iyi ezan okuyanın hoparlörü, yeteri kadar ve akustik ilim ve tekniğine uygun olarak açılır, ötekiler hoparlörsüz okur.

Ezan okunmasını bilmeyen kimselere ezan okutulmaz. İlle de okuyacaklarsa kısık sesle kısa kısa okurlar.

Şu ana kadar ezan konusunda, hoparlörün suistimali (kötü kullanılması) konusunda onlarca yazı kaleme aldım. Başkaları da yazdı, mesela Mehmet Barlas bey...

Tekrarlıyorum: Ezan, hoparlörü sonuna kadar açarak okunmaz. Böyle bir durumda müezzinin sesi çok güzel olsa ve okumasını çok iyi bilse bile ezan bozulur. Bu gerçeği anlamayan ve kabul etmeyenler geri zekalıdır.

Bendeniz Sultanahmet semtinde oturuyorum. Burada çok sayıda cami var. Namaz vakti gelince hepsinin hoparlörleri sonuna kadar açılıyor ve avaz avaz ezan okunuyor. Böyle bir şey İslâm'a, Ezana, mukaddesata saygısızlıktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, İstanbul Müftülüğü'nün ve Fatih Müftülüğü'nün bu aksaklığı düzeltmesi gerekir.

Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış şu İstanbul'da doğru dürüst, güzel ve düzgün ezan okutamıyorsak yazıklar olsun bizlere!..

İslâm dini çok yüksekmiş, binaenaleyh ezan da çok yüksek okunmalıymış... Böyle düşünenler varsa onlar zeka özürlüdür.

Ezan, öyle okunmalıdır ki, gayr-i müslim vatandaşlar, turistler bile heyecan ve zevk içinde dinlesinler.

İyi ve güzel okunan ezan ruhları titreşime getirir, gözlerden yaş döktürür, bazılarının hidayetine vesile olur.

Bed sesle, avaz avaz, usûl erkan bilmeden okunan ezan tesirli olmaz.

İstanbul ezanı diye bir ezan üslubu vardı. Nadir istisnâlar dışında tarihe karıştı. Milyarlarca dolarla oynayan Müslümanlar, niçin bu ezan meselesine el atmıyorlar? Niçin sesi müsait Müslüman gençlere güzel ezan okuma dersleri verilmiyor, bunların çok istidatlı olanları niçin konservatuvara gönderilmiyor.

İstanbul Cerrahîleri ezan konusunda hizmet verebilir. Niçin onlardan yardım istenmiyor?

Ezan-ı Muhammedî konusunda vazifelerini yapmayan sorumlulara bir Müslüman olarak hakkımı helal etmiyorum.

İyi ve güzel okunan ezanlar dinlemek istiyorum. Belki bu kudsî davetleri dinlerken zaman zaman ağlarım, açılırım, huzur bulurum. Bunu biz Müslümanlardan niçin esirgiyorlar?

DİNÎ HİZMETLERİN PARAYA ENDEKSLİ OLMASI

İSLAMÎ hizmet ve faaliyetler paraya, maddî menfaate, zenginleşmeye endeksli olmasın, onlara âlet edilmesin.

Yanlış anlaşılmasın...Hizmet edenler geçimleri için maaş ve ücret almasınlar, herkes bedava çalışsın demiyorum.

Tekrar ediyorum: Kutsal dinimiz için yapılan hizmetlerin niyeti, amacı para olmasın, menfaat olmasın, zengin olma hırsı olmasın.

Kırk yıldan beri birtakım İslâmî hizmet ve faaliyetler zenginleşme, ün kazanma, prestij elde etme gibi süflî (alçak) beşerî hırslara âlet edilmektedir.

İslâm'da iman, İslâm, Kur'ân, mukaddesat hizmetleri para için yapılamaz.

Vatanî askerlik hizmeti para için mi yapılıyor? Hayır!.. İslâmî ve imani hizmetler de parasız yapılmalıdır.

Bir cami imamı, çoluk çocuğunu geçindirmek için elbette maaş alacaktır. Lakin imamlığı para karşılığında yapmayacaktır.

Maaş alan bir imamın arkasında namaz kılmaya evet... Para için imamlık yapanın arkasında namaz kılmaya hayır...

Türkiye İslâm toplumu içinde imanî, İslâmî, Kur'ânî, dinî hizmetleri parasız, ücretsiz, maddî menfaatsiz yürüten bir "Has Hizmetkârlar" kadrosu bulunmalıdır.

Eskiden Üstad BediüzzamanSaid Nursî hazretlerinin has talebeleri böyle çalışıyordu.

Bazılarını şahsen görmek şerefine ermiş olduğum nice gerçek ulema ve meşâyih ve onların talebeleri ve müridleri böyle çalışıyorlardı.

İmana, İslâm'a, Kur'âna, mukaddesata ücretsiz hizmet etmek en büyük ve mânen en kârlı ticarettir. Allah ile yapılan ticaret...

Müslüman kesimde son otuz kırk yıl içinde dinî yayınlar çok gelişmiş ve ilerlemiştir.

Bazı telif ücretlerinin dağıtımı ile acayip dedikodular yapılmaktadır.

Birtakım reformculara, bid'atçilere telif ücreti olarak çok yüksek, astronomik ücretler ödendiği söylenmektedir.

Te'lif ücretine evet; anormal, garip, acayip te'lif ücretlerine hayır.

Sırf te'lif ücreti almak için alelacele, şişirme, şuradan buradan intihal Kur'ân tercümeleri ve tefsirleri yapanlar, hadîs külliyatları hazırlayanlar, din kitapları yazanlar büyük bir hıyanet içinde olduklarını bilmelidir.

Böyle kitaplar ısmarlayan yayıncılar da büyük vebal altındadır.

1300 seneden beri gerçek ulema, fukaha, müfessir ve muhaddisler para kazanmak, te'lif ücretiyle zengin olmak, köşeyi dönmek için kitap yazmamıştır.

Yakın tarihimizde olmuş bir vak'a anlatayım:

Şöhret yapmış bir zat, bizzat kendisinin hazırlamadığı bir kitaba isminin, imzasının konulması için para almıştır.

Para için, ücret için, zengin olmak için te'lif ve tasnif edilen, yazılar din kitaplarının; meâl, tercüme ve tefsirlerin, hadîs külliyatlarının, din ve ahlak kitaplarının bereketi ve feyzi olmaz. İşin başı ihlastır. Peygamberimiz (salat ve selam olsun ona) "Ameller niyetlere göredir" buyurmuşlardır. Allah rızası için yazılan din kitapları (müellifleri ehil ve sahihü'l-itikad olmak şartıyla) feyizli, bereketli, tesirli olur.

Şu soru yöneltilebilir: Sen de yayıncılık yapmıyor, dinî kitapları para ile satmıyor musun?

Cevap: Yayınevleri ticarî müesseselerdir. Dinî kitapları basmak yayınlamak ve bunları para mukabilinde satmak suç ve ayıp değildir. Bu işi zengin olmak, köşeyi dönmek, voli vurmak için yapıyorsam tabiî ki, benden alçak ve sefil kimse olamaz.

Bir insanda iki din birden olmaz. Bir kimsenin dini imanı para, zenginlik, maddî menfaat, benlik ise onun Müslümanlığı yüzeyseldir.

Yahova Şahitleri,Mormonlar, evangelistler, Katolik misyonerleri nasıl çalışıyorlar, tedkik edelim ibret alalım, utanalım.

İslâmî kesimde dönen bazı dolapları yazamıyorum. Buna gücüm ve takatim yetişmez.

Bilhassa dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, Tarihsellik, light ve ılımlı İslam, AB standartlarına uyan yeni bir İslâm, yeni bir din türetme faaliyetleri için ödenen yüksek, anormal, acayip, astronomik te'lif veya telef ücretlerine dikkat etmeliyiz.

Ne mutlu iman, İslâm, Kur'ân, Sünnet, Şeriat hizmetlerini muhlisen lillah (ihlasla), hasbeten lillah, garazsız ivazsız yapan has hizmetkârlara. Ellerinden öperiz, dualarını bekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi