Hizmet ve hezimet
Bu düzen ve sistem zalimdir, kötüdür, çarpıktır, bâtıldır. Onun yerine âdil, iyi, doğru, dürüst, hak bir düzen getirmek için çalışmak gerekir.
Muhalefet yaparken, ellerinde imkân ve güç yok iken, bu düzenin aleyhinde bulunan; sonra ellerine fırsat geçince bozuk düzenin haram ve kirli nimetlerine tâlip olup saldıranlar haindir. İslâm dini adaleti emr eder. İslâm dini haram yemeyi kesinlikle yasak kılmıştır.
Bozuk düzenin haram, kirli, kara rantlarına talip olanlar, bunları devşirenler hıyanet içindedir.
Vaktiyle Hz. Ömer'in adaleti edebiyatı yapıp, sonra ellerine fırsat geçince deveyi hamuduyla yutanlar haindir.
Emanetlere hıyanet edenler, emanetleri ehline vermeyenler namaz da kılsalar emanet hainidir.
Kibir ve gurur büyük günahlardandır. Kibirliler ve mağrurlar yüksek Müslüman değil, alçak Müslümandır.
Müsrifler (israf yapanlar, saçıp savuranlar), ihtişam delileri beyinsizdir. Kur'ân israf yapanları "Şeytanın kardeşleri" olarak vasıflandırıyor.
Milyonlarca Müslüman sefalet ve sıkıntı içinde sürünürken kendileri Nemrud ve Firavun gibi debdebe, şaşaa, ihtişam, gösteriş, gurur, kibir, "ben neyim be" içinde lüks hayat sürenler haindir.
Fâsık-ı mütecâhir (Şeriatın yasakladığı büyük günahları açıkça ve küstahça işleyenler) merduttur.Böyle adamlardan köy olmaz kasaba olmaz.
Bir Müslüman ancak zaruret miktarı taqiyye yapabilir. Zaruret yoksa hiç yapamaz.
İslâm'a hizmet eden kimselerin temiz ve şeffaf olmaları birinci şarttır. Bulaşık, kirli, bulanık kimseler hizmet edemez, hezimet üretirler.
İslâm'ın temel emirlerinden biri de istikamettir, yani dosdoğru ve dürüst olmaktır. Kur'ân'da "Sana nasıl emr olunduysa öylece dosdoğru ol" emri verilmiştir. İslâmî hizmetlerde birinci ilke doğruluk, dürüstlük, samimiyet, niyet halisliğidir.
Hela süpürgesiyle cami temizliği yapılamaz. Ahlaka, fazilete, hikmete ters düşen metotlarla İslâm'a hizmet edilemez.
İslâm dininin prensiplerinden biri de şudur: "Helalin hesabı, haramın azabı vardır."
Dinimize, vatanımıza, halkımıza, devletimize (bozuk düzene değil!) doğru dürüst ve düzgün hizmet edenlerin ellerinden öperiz.
Hizmet perdesi ardında sömürenlere yazıklar olsun.
AÇIK MEKTUP
Pek muhterem kardeşimiz,
Kelama başlamadan önce size ve bütün kardeşlerime esselamu aleyküm diyorum.
Önce sizi ehliyet ve liyakatinizden, hizmet ve başarılarınızdan dolayı tebrik ediyorum. İnşaallah bunlar size güzel bir ecir olur.
Bundan sonra, sizi bazı konularda uyarmama müsaade buyurmanızı istirham ederim.
Lütfen itikadınızı tashih buyurunuz ve küçük veya büyük bid'atlardan uzaklaşınız.
Hoca ve rehber olarak kabul ettiğiniz zat maalesef hayli konuda orta ve doğru yoldan çıkmıştır. Lütfen kendinize hem ilim, hem de ahlak bakımından Cadde-i Kübrada, Sevad-ı Azam'da olan gerçek ve kamil bir mürşid bulunuz. Bu, hem sizin için, hem de hizmetleriniz açısından bütün halk ve ülke için hayırlı olur.
Açıkça söylemiyorsunuz ama özel bir konuşmada Buharî'de mevzu hadîs bulunduğunu beyan etmişsiniz. Bu yalnız sizden değildir (çünkü din alimi ve muhaddis değilsiniz), eteklerini tuttuğunuz bid'atçilerden bulaşmıştır. İyi biliniz ki, Ehl-i Sünnet'e göre Sahih-i Buharî "Esahhü'l-kitab ba'de Kitabillah"tır, yani Kur'ân'dan sonra kitapların en doğrusudur.
Çok nâçiz bir Müslüman olarak size birtakım İslâmî Sektleri, bid'atçi tarikatları bırakmanızı ve Cadde-i Kübra'da yürüyen milyarlarca Müslüman'ın oluşturduğu Sevad'ı A'zama katılmanızı tavsiye ediyorum.
İslam'da din ve dünya, ruhanî ile cismanî ayırımı yoktur ama İslâm siyasî bir sistem değildir, öncelikle dindir.
İslâm bir ideoloji değildir.
İslâm ile İslâmcılık birbirinin aynı değildir.
Aktivist Müslümanlar İslâm'ı ve Ümmet'i temsil etmezler.
İslâm'ı modernleştirme, çağdaşlaştırma çabaları boştur. İslâm çağlar üstüdür.
İyi biliniz ki, Dinler arası Diyalog hareketi 1960'lı yıllarda Vatican tarafından fabrike edilmiş gizli ve yıkıcı bir misyonerlik planıdır.
Kur'ân, Yahudileri İslâm'a çağırmıyor iddiası korkunç bir hatâdır.
Kur'ân, Nasranîleri İslâm'a çağırmıyor iddiası da öyledir. Kur'ân, Yahudileri ve Hıristiyanları Tevhid'e ve İslâm'a çağırmaktadır.
Hz. Peygamberin risaleti kendisine haber verilmiş olduğu halde bunu kabul etmeyenler kurtuluş ve Cennet ehli değildir. Fazlurrahman'ın tarihsellik fırkası çok bozuk bir fırkadır, Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ile kesinlikle bağdaşmaz.
Sayın kardeşimiz!.. Bid'atçileri, reformcuları, sahte müctehidleri, sekter düşüncelileri kendinize rehber ve kılavuz olarak seçerseniz, nefsinize (ve hizmetleriniz dolayısıyla) ülkeye ve Müslümanlara zulm etmiş olursunuz.
Dinimizin değişime, reforma, yeniliğe ihtiyacı yoktur, biz Müslümanların vardır. Dinimizi kendimize değil, kendimizi dinimize uydurmamız gerekiyor.
Muhterem kardeşimiz!.. Bozuk düzen ve sistemin nimetlerinden, fetva ve ruhsat verilmişse ancak zaruret miktarı alabilir veya yiyebilirsiniz. Zaruret miktarından fazlası büyük vebal olur.
Bozuk düzen ve sistemi tarsin etmek (güçlendirmek) gibi bâtıl bir niyet ve hedeften uzak durmanızı min gayri haddin tavsiye ediyorum.
Makamlar, mevkiler, koltuklar gelip geçicidir. İnşaalah, Din-i Mübîn-İslâm'a rıza-i ilahî ve rıza-i Peygamberî dairesinde hizmet ederek ve bu fanî kubbede bir hoş sada bırakarak zamanı geldiğinde dünyaya veda edersiniz.
Bilvesile ihtiramat-ı fâikamı takdim ile sıhhat, selâmet ve afiyet dilerim...
CEHENNEM CEZAEVLERİ
Taraf gazetesinde Van, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa cezaevleriyle ilgili korkunç yazıları okudum; mahkum ve mevkuflara (hükümlü ve tutuklulara) nasıl cehennem azabı çektirildiğini öğrendim.
Hapishanenin, mahkumluğun ne olduğunu bana sorunuz, çünkü ben yattım, yaşadım, iyi bilirim.
Hapishanelerimiz tıklım tıklım doluymuş. 500 kişilik cezaevinde bin kişi yatıyormuş.
Hani her yeni okulun açılışından sonra bir cezaevi kapanacaktı!..
Tam tersine tam tersine... Ne kadar çok okul yapılırsa o kadar çok hapishane gerekiyor.
Okullar açıldıkça zindanların kapanması hak, doğru, dürüst, iyi eğitim sistemi olması şartına bağlıdır. Bugünkü eğitim sistemiyle yeni bir okul açıldığında, iki de yeni hapishane kurulması gerekir.
Dediklerinin tam tersi oluyor...
Rüzgar ekersen fırtına biçersin... Fırtına ekersen kasırga... Kasırga ekersen tayfun ve tufan...
Dinsizlik, küfür, azgınlık, fısk, fücur, dalalet ekenler; huzur, güvenlik, iyilik, barış, mutabakat biçemezler. Tam tersine tam tersine...
Doğudaki büyük bir cezaevi binası çürükmüş, yıkılabilir raporu verilmiş, Ankara'ya defalarca yazılmış. Hiç ses seda yok. Yıkılırsa yıkılsın, altta kalanın canı çıksın.
Yemekler yetmiyormuş... Yıkanmak için su yokmuş... Ziyaretçilere kan kusturuluyormuş... Sağlık hizmetleri iyi değilmiş... Mahkumların bir kısmı yerde yatıyormuş... Helaya gitmek bile bir azapmış...
Sorumlulara hatırlatıyorum. Men Dakka dukka... Etme bulma dünyası... Gün gelir, siz de bu durumlara düşebilirsiniz.
Harp esirlerinin bile hakları var. TC kimliği taşıyan hiç kimseye düşman muamelesi yapılamaz.
Büyük Millet Meclisi'nden heyetler bazı cezaevlerini ziyaret etmişler, durumun iyileştirilmesi için raporlar yazmışlar. Takan, ilgilenen olmamış.
Ey Türkiye tımarhanesinin sakinleri!.. Halinize şükr ediniz. Sizden beteri var. Mahkum ve mevkuf vatandaşlarınız, kanun ve nizamlara aykırı olarak eziyet çekiyor, sürünüyor, ağlıyor, inliyor. Sadece onlar değil, yakınları da, anaları, eşleri, kardeşleri de...
Meclis lokantası ne kadar hoş bir yer. Vekiller ve ziyaretçiler neş'e içinde yiyor. Yemekler leziz mi leziz, fiyatlar ucuz mu ucuz... Afiyet olsun baylar bayanlar...
Hapishanelerden feryatlar, figanlar, hıçkırıklar, ahlar oflar, şikayetler âsümana yükseliyor.
Yeni yeni okullar açıldıkça yeni yeni cezaevleri de açılıyor. Efendiler, hapishaneler konusunda sakın geri kalmayın, her yeni okulun ve üniversitenin temelini atarken yanına bir de görkemli zindan binası yapın.
Resmî ideolojiyi çok sıkı şekilde okutun, genç ve körpe beyinleri ideolojik sularla yıkayın temizleyin.