İran rejimi değişti mi?
Yabancıların müdahalesi varsa da yoksa da İran'da yanlış giden bir şeyler var. Bu yanlışlardan birisi seçimlerde tezvirat ve hile yapıldığı iddiasıdır. Tezvirat yapıldıysa 11 milyon oy tezvirata kurban gitti demektir. Hamaney ve Muhafazakarlar rakamın büyüklüğünü de göz önüne alarak bunun imkansız olduğunu savunuyorlar. Bu takdirde, bu taraf tezvirat yapmadıysa karşı taraf yani Islahçılar yalan söylüyor ya da iftira ediyor. Seçimlerin öncesindeki kampanyada da böyle bir durum vardı. Buna göre Nejad başta Rafsancani olmak üzere karşı kamptaki bütün sembol isimleri yüz kızartıcı ithamlarla suçlamıştı. Rafsancani ve ailesinin elinin uzun olduğunu ve petrol kaçakçılığı vesaireden keselerini doldurduklarını ileri sürmüştü. Bu suçlama doğruysa İran rejiminin en önemli ayaklarından olan ve 8 yıl cumhurbaşkanlığı yapan ve Rejimin Maslahatını Teşhis gibi kurumların başında bulunan Rafsancani yolsuzluklara bulaşmış yanlış bir adam olmalıydı. Nejad'ın anlattıklarından Rafsancani hakkında Demirel gibi bir adam sonucu çıkarmak mümkün. Bu durumda Rafsancani'nin sahasını aklayacak olursak- ki, Hamaney bunu yapıyor- bu durumda Nejad teseppütten uzak ve Rafsancani'nin deyimiyle yalancı ve müfteri bir adam oluyor. Bu durumda yalancı ve müfteri bir adamın cumhurbaşkanlığı makamında ne işi var? Bunun ötesinde herkesin birbiri hakkındaki iddialarını doğru kabul edecek olursak ortaya ya sistemin yanlışlığı ya da sistemin yanlış adamların eline düştüğü gerçeği ve sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yabancı müdahalesi günahların asıldığı bir askılık mıdır? Obama bir ay önce Kahire'de 1953 müdahalesinden dolayı özür diledikten sonra bir ay sonra aynı şeyi niye yapsın? Elbette bu ABD'nin sahasını aklamak değil.
Hasan el Benna'nın damadı ve Tarık Ramazan'ın babası Said Ramazan, el-Muslimun dergisinde Müslümanların birbirlerinin hukukunu payimal etmesini gündeme getirerek ' eyne uhuvvetü'l İslamiyye/ İslam kardeşliği nerede ?' diye bir makale yazar. Ardından Suriyeli Müslüman Kardeşlerin önde gelen isimlerinden Mustafa Sıbai iç kamplaşma veya iç çekişmeleri gündeme getiren makaleye çok ağır bir cevap yazar. Bu yazı ve cevap karşısında İhvan mensupları da iki kısma ayrılırlar. Dolayısıyla bizim yanlışlarımız başkalarının yanlışı değildir. Malik Binnebi gibi sosyologlar daha da ileriye giderek sömürülen ülkelerde sömürgeciliğe yatkınlığı (kabiliyetü'l hezime) gündeme getirirler. Düşmanın durumu vucuttaki mikrop dengesi gibidir. Vucut sağlıklı olduğunda direnci sağlamdır ve mikrop vucudu bitap düşüremez. Lakin vucut direncini kaybettiğinde mikroplar vucudu istila eder. Hayatta her şey böyledir. Hezimet bundan dolayı harici olmaktan ziyade dahilidir. Harici faktör ikincildir. Dolayısıyla iç dengeler dış dengelerden daha önemlidir. Bundan dolayı Gazali'yi anlamaya çalışanlar onun iç cihatla yani mücahede ile ilgilendiği kadar neden dış cihatla ilgilenmediğini soranlara iç yapının onarılmasının önemine dikkat çekmişlerdir.
Yabancılar seçimlerden sonra gerçekleşen olaylarla birlikte İran rejiminin kimyasının değiştiğini ileri sürüyorlar. Bu bağlamda, yaşanılanları darbe olarak görenler ve tasvir edenler çok. Burada Mir Hüseyin Musavi'nin tahlilini hatırlamakta fayda var. İnternet sitesinde, '11 milyon oy farkı hile olamaz' diyen Ali Hamaney'i, isim vermeden, 'İslam cumhuriyetinin cumhuriyetçi özelliğini tehdit etmek ve yeni siyasal bir sistem dayatmayı amaçlamakla' suçladı. Peki, rejim değişikliği ne anlama geliyor? Yabancı basın da bu mesele üzerine yoğunlaşmış durumda. Teşhis koymaya çalışıyor. Buna temas eden birçok yabancı makale var. Iran's Hidden Revolution (By DANIELLE PLETKA and ALI ALFONEH Published: June 16, 2009) başlıklı yazıda yaşanılan olaylar 'silent coup d'état/sessiz devlet darbesi' olarak nitelendiriliyor. Bunu yapan da Hamaney ile Nejad ikilisine bağlı olan Devrim Muhafızları ile milis güçlerini temsil eden Besiç olduğu ileri sürülüyor. Hamaney'in Cuma hutbesindeki kalabalıkları oluşturanların da yine Besiç güçleri olduğu ileri sürülüyor. Danielle Pletka ve Ali Alfoneh The New York Times'daki ortak makalelerinde bu darbe ile birlikte İran'ın teokratik bir devlet modelinden ve yapısından çıktığını askeri diktatörlüğe geçtiğini ileri sürüyorlar. Muhammed Şeraiti gibi Mir Hüseyin Musavi yanlıları da kısmen bu görüşlere katılıyorlar ve seçimlerle ilgili komplonun aylar öncesinde hazırlandığını ve maksadın yenilikçileri veya Islahçıları dışlamak olduğunu ve bunun rejimin kırmızı çizgisi haline geldiğini savunuyorlar. Bizim de belalılarımızdan birisi olan Michael Rubin de İngilizcesi Revolutionary Guard olan Devrim Muhafızları'nın yeni dönemle birlikte Praetorian Guard haline geldiğini ve bu vasfa uygun hizmet yürüttüğünü ileri sürmektedir. Yani Devrim Muhafızları bu durumda Seçkinlerin Muhafızları veya Osmanlılardaki ifadesiyle Hassa Ordusu haline gelmiş oluyor. Bu bakış açısına göre, Hamaney son seçimlerde hakem olmaktan çıkıp taraf olduğu gibi Devrim Muhafızları'nın da bu yeni rejim çizgisine uymuş olduğu görünüyor. Veya başka bir ifadeyle karşı tarafın algısı bu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.