Yüksekten korkmak
Yaz Yükseklik korkusu sık sık işittiğimiz ya da şahit olduğumuz fobik bir durumdur. Buna dayalı olarak bir çok kişi uçağa binmekten, yüksek mekanlarda kalmaktan korkar ve bu tür yerlerden uzak kalmaya çalışır. Arkadinamiklere baktığınızda ise korkunun, korunmaya yönelik olarak Allah tarafından verilmiş içgüdüsel bir güç olduğunu görürsünüz. Kişi hayatını tehdit edecek ve yaşam alanını daraltacak iç ya da dış faktörlerden uzaklaşmak ve varoluşsal bütünlüğünü korumak için bazı savunmalarda bulunur ki, korku da bunlardan biridir. Bu yönden baktığınızda korkunun güçlü bir koruyucu faktör olduğunu görürsünüz ve korkularınızdan korkmazsınız, korkularınızın doğal olduğunu kabul eder ve bunu dengede tutmaya çalışırsınız...
İnsanın yaşama, hayatta kalma isteği onu çeşitli reflekssel eylemlere itmekte ve kişi bu alanda bedensel ve ruhsal varlığını korumaya yönelik olarak hareket etmektedir.
Yırtıcı hayvanlardan, doğal afetlerden, kazalardan, hastalıklardan, acıdan, yoksulluktan, yoksunluktan korunmaya yönelik olarak alınan tedbirlerin arkasında hep bu etken vardır.
Yüksek mekanlardan korkmak da böyle bir şeydir. Burada kişi, aşağı düşeceğinden, belki de bedenin kırık bir vazo gibi savrulup yok olacağından, acı çekeceğinden, öleceğinden korkmaktadır. Bunun için düşmeye karşı hassaslaşmakta ve kendini geri çekmektedir...
Bütün düşmeler bir travmayı da beraberinde getirir. Araçtan düşmek, yolda düşmek, yere düşmek, ağaçtan düşmek, merdivenden düşmek, düz yolda düşmek... Nerede olursa olsun insaoğlu düşmeyi sevmez, düşmekten korkar düşmeye karşı tedbirlerini alır... Çünkü düşmek, kaybetmeyi, zorlukları ve acıyı çağrıştırır... O yüzden düşmeyi istemeyiz, düşmeye karşı korunmaya çalışırız, düşmemek için bir bastona yapışırız...
Ama yere saplanmak düşmenin de ötesinde bir şeydir... Düşünce kalkar ve kaldığınız yerden yolunuza devam edebilirsiniz ama saplanmak öyle değildir... Biz Müslümanlar asıl bundan korkarız. Saplanmaktan, özümüzden uzaklaşıp başkalaşmaktan korkarız... Yere saplanmak, sahip olduğunuz en değerli şeyleri kaybetmek, yolunu şaşırmak ve yüzünü düz yoldan aşağı uçuruma doğru çevirmektir. Bu hem meşakkatli hem de sıkıntılı bir yolculuktur. Çünkü sonunda sizi bekleyen bir uçurum vardır ve bilerek oraya doğru gitmektesinizdir. Düşünce kalkabilmek mümkün olabilir, düşünce ellerinizi dizinize koyarak yavaşça doğrulabilirsiniz bu mümkün. Ama saplanmak artık geri dönüşün zor olduğu, nereye ve hangi alana gittiğinizin bile ayırdında olmadığınız bir kaostur. Aslolan düşmekten de saplanmaktan da korunmak ve düz yolda yürümeyi başarabilmektir ama yine de saplanmak çok daha vahim bir durumdur... Doğru yürüyüş ise birçok zorlukları beraberinde getiriyor ki, yürürken eteklerinizin batmaması ve ayaklarınıza kirlerin bulaşmaması için büyük bir mücadele veriyorsunuzdur. Yol temizdir ama kıyılarında kir, karanlık ve bataklığın tortusu vardır. Ve siz eteklerinizi kaldırmadan bu bataklığa da saplanmadan düz yolda yürümek, bunu başarmak zorundasınızdır. Bu gerçekten zor bir yürüyüştür. Etekleriniz zaman zaman kıyıya değiyor ve siz bulunduğunuz yerden irkilerek kendinizi korumaya çalışıyorrsunuzdur. Ama zor da olsa bunu başarıyorsunuz ve düz yolda yürüyerek çevrenizi kuşatan karanlıktan ve sizi sürükleyerek bataklığa taşıyacak itici güçlerden uzak kalabiliyorsunuz... Evet gerçekten bunu başarabiliyorsunuz...
Ama bunu daim kılmak için bilincinizi uyanık tutmalısınız... Eteklerinizi yere dokundurmadan Lütfen, ayaklarınızı aydınlığa doğru çevirin Ve tutunarak güneşe yavaş yavaş ilerleyin
Bunun çok zor olduğunu söyleyecekler ve bir kez daha saplanmaya sürükleyeceklerdir... Ve... Şimdi gönlünüzün lambalarını açın ve bütün bu çığırtkan sesleri, karanlık dehlizleri birbir geçerek yılmadan ilerleyin. Burada ölseniz de bataklığa tenezzül etmeyin, yönelmeyin, yüzünüzü çevirmeyin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.