Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Vakit için açtıkları çukura kendileri düşenler!

Vakit için açtıkları çukura kendileri düşenler!

Toplumun genelinde şöyle bir “yanlış kanaat” vardır... İnsanlar zanneder ki; “gazete”lerin “etkili” olabilmesi için, “çok satmaları” şarttır!.. Çok satmak, adeta “büyük” olmanın şartıdır!.. Oysa, bir gazetenin “tirajının yüksek” olması, yani “çok satıyor” olması, onun “büyük” ve “etkili” olduğu anlamına gelmez... Nice “çok satan” gazete vardır ki, “suya-sabuna dokunmayan” ve “kokmayan-bulaşmayan” haberleriyle ne “tartışma” gündemine gelirler, ne “gündem” belirlerler... Ve ne de “çözüm”e katkıda bulunurlar!.. Oysa; “az sattığı” sanılan nice gazete vardır ki; hem “iş bitirir”ler, hem “olayların tartışılması”nı sağlarlar... Ve tabiî; “gerçeklerin ortaya çıkması”nı sağlayıp, “çözüm”e katkıda bulunurlar...
Çünkü bu kulvardaki gazetelerin “gazetecilik”ten başka bir amaçları yoktur!.. Onlar “sadece ve sadece gazetecilik” yaparlar... Yani, “denge hesabı” yapacakları “holding”leri, “kovalayacak ihale”leri, “bekledikleri kredi veya teşvik”leri yoktur!..
Dolayısıyla da;
“Bağımsız”dırlar!..
“Bağlantısız”dırlar!..
“Güdümsüz”dürler!..
VAKİT RAHATSIZ EDİYOR, ÇÜNKÜ!
Böyle bir gazeteden, birçokları çekinir!.. Tabiî, özellikle de “güç” ve “servet” sahipleri!.. Çünkü, güç ve servet sahiplerinin “eleştiri”ye tahammülleri yoktur!.. Onlar, “dikensiz gül bahçesi” isterler!.. Kovanlarına “çomak” sokulup da, “konfor”larının bozulmasını hiç istemezler!..
Onların gözündeki “ufak”(!) gazeteler ise; gerek “yayın” yoluyla, gerek “yargı” yoluyla ezilmeye, linç edilmeye ve ortadan kaldırılmaya çalışılır!..
Ki, “eleştiri” yapamasınlar!..
Ki, “yamuk”ları deşifre edemesinler!..
Ki, “tekerlerine taş” koyamasınlar!..
Vakit, işte böyle bir gazete... Evet, “kovanlara çomak” sokan, “tekerlere taş” koyan, “yamuk”ları deşifre eden ve dolayısıyla “kafa konforları”nı bozan bir gazete!.. “Güçlü”lerin, “egemen”lerin ve “buyurgan”ların “ezmeye” çalıştıkları “küçük”(!) bir gazete!..
Gelin, görün ki;
Gücünü “Hak”tan ve “halk”tan alan, “Halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi” olmayı şiar edinen Vakit; kendilerini “halkın üstünde” görüp, halka “buyruk”lar yayınlayan “güçlü”lere karşı bugüne kadar hep “dik” durdu!.. Karşılarında “hazırol”a geçmedi!..
Açıkçası, onlara “kök söktürdü!”
Bunu en iyi bilenlerden biri de Aydın Doğan olmalıdır... Kendisini “imparator” olarak gören Aydın Doğan, “Vakit’i susturmak” için, hemen her yolu denedi!..
“Televizyon ve gazeteleri” ile saldırdı!..
Malûm güçlere “hedef” gösterdi!..
En ufak bir “eleştiri”de hemen mahkemelere koşup “trilyonluk tazminat dâvâları” ve “ceza” dâvâları açtı!..
Hâlâ da açıyor!..
PARA YERİNE AVUÇLARINI YALARLAR!
İşin garip tarafı;
“Lüks bir yaşam” karşılığı “kiraladığı” ve ellerine kalem tutuşturduğu “çemkirmen”leri, zaman zaman “tetikçi” olarak kullanıp Vakit hakkında “aslı astarı olmayan yazı”lar yazdırttı!..
Meselâ, dedirtti ki;
“Aydın Doğan’dan sürpriz bir mesaj geldi: Vakit gazetesinden kazandığı onlarca tazminat davası parasının binde birini nihayet tahsil edebilmiş! Aydın Bey, ilettiği mesajda bana, “Bu parayı beraber yiyelim” teklifinde bulunuyor... Vakit’ten zorla alınan parayı yemenin tadı başka olur!”
Oysa, o “çemkirmen”ler ve onların “tasma”larını ellerinde tutan “kıtipiyoz sahipleri” de gayet iyi biliyorlardı ki; “Vakit’ten tazminat kazandık” demeleri tam bir “palavra”dır!..
Çünkü o dâvâ henüz kesinleşmemiştir!..
Henüz “Yargıtay aşamasında”dır!..
Dolayısıyla;
“Vakit’in parasını yemeyi” düşünenler, “avuçlarını yalamaya” başlasalar, iyi olur!..
Ama biz, bugünlerde “Kıtipiyoz Aydın Doğan’ın parası”nı herhalde alacağız!..
Tamam; eski parayla topu topu “7 milyarcık bir para” ama olsun; “Aydın Doğan’dan ne koparsak kâr”dır!..
Bu para, “anlamlı” bir paradır!..
Çünkü, bu para; “Aydın Doğan’ın Vakit ve yazarlarımız aleyhinde açıp da kaybettiği dâvâların parası”dır!..
Bir başka ifadesiyle;
“Kaybettiği onlarca tazminat dâvâsı”ndan sadece birkaçının yargı masrafıdır!..
Aydın Doğan, bu parayı birkaç gün içinde ödemek zorunda!.. Aksi halde “hukukçu”larımız Aydın Doğan’ın Arnavutköy’deki “malikâne”sine gidip “haciz” işlemi başlatacaklar!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Vakit’ten Aydın Doğan’a haciz” yapılacak!..
Haa, “kıtipiyoz Aydın Doğan”dan “tahsil” edeceğimiz o parayı “yiyeceğimizi” filân zannetmeyin!.. Öyle yerlere “bağış” yapacağız ki; bunu öğrendiğinde Aydın Doğan inşallah fenalaşıp da “hücceten” gitmez!..
AYDIN BEY VAKİT’E NİYE KIZIYOR?
Aydın Bey’den tahsil edeceğimiz, ama eğer vermezse “haciz”le alacağımız 7 Bin Lira’yı nereye bağışlayacağımızı, para elimize geçtiğinde açıklayacağız!..
Dileriz, Aydın Bey o güne kadar “merak”tan filan çatlamaz!..
Biliyorsunuz, “Vakit’in yayınları”nda “Aydın Doğan’ın şahsı” filan değil, onun “iş”leri eleştiriliyor... Meselâ “pornodan sabıkalı” oluşu, mesela “vergi kaçakçılığı”ndan mahkûm oluşu filan!..
Bir de “gazeteleri” veya “televizyonları”ndaki “yalan”ları, “iftira”ları “deşifre” edip, “ahlâksızlık”ları gözler önüne seriyoruz ki; Aydın Bey ve kurmayları, bunlardan elbette “rahatsız” oluyorlar!..
Eh, ne yapalım; işimiz bu!..
Elbette “rahatsızlık” vereceğiz!..
Alın işte; Aydın Doğan’ın Kanal D’sinde yayınlanan “Aşk-ı Memnu” isimli dizi filmde “âhlâksızlık” yapıldığını bir tek Vakit gündeme getirdi ve “Vakit’in uyarısı” üzerine harekete geçen RTÜK, CHP’li üyelerin; “Bu dizide ahlâksız ilişkiler yok!.. Bunlar çağdaş yaşam görüntüleridir” demelerine rağmen, çoğunluğun oylarıyla “kınama” cezası verdi!..
Bu “ahlâksız ilişkiler” bir daha ekrana getirilirse, Aydın Bey, “300 Bin Lira ceza” ödemek zorunda kalacak!..
Sizler de gayet iyi biliyorsunuz ki; Vakit, eğer “halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi” olmasaydı, kısacası “halkın gazetesi” olmasaydı; “RTÜK’ün telefonlarının kilitlenmesi”ne yol açan “tepki ve protesto”ları hiç dikkate alan olmayacak ve bu “ahlâksızlık”lar devam edip gidecekti!..
Şimdi, söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir gazeteyi hiç sever mi Aydın Doğan?..
Böyle bir gazeteyi “saldırılar” ve “dâvâ”larla susturup, “linç” etmek istemez mi?..
Elbette ister!..
Ama Vakit, “kolay lokma” değil!..
Sadece Aydın Doğan medyasına karşı değil, bütün “egemen ve buyurgan”lara karşı, “halkın haklı mücadelesi”ni sonuna kadar sürdürecek!..
Yılmayacak!.. Susmayacak!..
Unutmayacak!.. Unutturmayacak!..
Vakit için açtıkları çukura kendileri düşecek!..
VAKİT’İN ISRARLARI VE CHP’YE DÂVÂ!
Hasbihalimizin en başında dedik ya; “150-200 binlik tirajı”na rağmen Vakit’i hâlâ “küçük” görmek isteyenler olsa da; önemli olan sadece “tiraj” değil, önemli olan “etkinlik”tir!.. “Cüsse büyük, etki küçük” ise, yapılan “gazetecilik” gözden geçirilmelidir!..
Çünkü gazetelerin fonksiyonu sadece “haber vermek” değil, aynı zamanda “ses getirmek”tir!..
Verilen bir haber “ses getiriyor” yani “tartışılıyor” ve hele de “çözüme katkı sağlıyor” ise, amaç hasıl olmuş demektir!..
Hatırlarsınız... 4 Temmuz Cumartesi günü “sürmanşet” ve “manşet”ten 2 haber verdik... Açık ve net söyleyelim; “CHP’ye trilyon dâvâsı” başlıklı manşet haberimiz, “Vakit’in ısrarlı takibi” sonucu oluşmuştur!..
Vakit, “RP’ye dâvâ açılırken, CHP’ye niye dâvâ açılmıyor?” diye “ısrarla” sormasaydı, herhalde CHP’ye bu dâvâ açılmazdı!..
Gelelim, “sürmanşet”ten verdiğimiz “Albay açığa alınmalı” başlıklı haberimize!..
Malûm... “AK Parti’yi devirmek, Fethullah Gülen’i bitirmek” amacıyla “eylem plânı” hazırladığı iddia edilen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek hakkında Genelkurmay Askerî Savcılığı “kovuşturmaya gerek yok” kararı vermiş, Ergenekon savcılarının “tutuklama” talebi üzerine ise Albay Çiçek 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanıp “cezaevi”ne gönderilmiş, avukatlarının yaptığı itiraz üzerine ise, “tutuksuz yargılanmak” üzere tahliye edilmişti!..
KIZAK GÖREV AYRI, AÇIĞA ALMAK AYRI!
İşte bu karar üzerine Vakit, bir teklifte bulunmuştu:
“Soruşturmanın selameti açısından Albay Dursun Çiçek açığa alınmalıdır!”
Bu teklifimiz üzerine; bazı meslektaşlarımız; “Vakit’in talebi doğru ve yerinde” demişler, ama eklemişlerdi:
“Albay zaten açıkta!..
Vakit, bunu ya bilmiyor, ya da bilmezden geliyor!”
Hayır, bu doğru değil!..
Yaptığı haberleri “kılı kırk yararcasına” ve “en ince ayrıntısına” kadar inceleyen Vakit Yayın Kurulu, söz konusu haberinde de “albayın açığa alınması”nı teklif ederken, onun “kızak bir görev”e atandığını biliyordu!..
Ama “kızağa çekilmek” ayrı bir şeydir, “açığa alınmak” ayrı bir şey... Meslektaşlarımız, bu iki kavram arasındaki ince farkı öğrenirlerse, herhalde “Vakit’e haksızlık” yaptıklarının farkına varacaklardır!..
Çünkü Vakit, çok iyi biliyor ki;
Albay, eğer “açığa alınmış” olsaydı; şu anda “maaşının üçte ikisini alıyor” olacaktı... Ve ayrıca “görevde” değil, “evinde oturuyor” olacaktı!..
Oysa, Albay Dursun Çiçek’in, şu anda “evinde oturmadığını” biliyoruz... Evet, kendisi “pasif bir görev”e atanmış görünmektedir ama “hâlâ görevde”dir!..
Unutmayalım ki;
“Çöpçü” ve “temizlikçi” kadrolarında görünmelerine rağmen, “üst düzey görevler”de bulunan binlerce “belediye memuru” vardır!..
Albay Çiçek’in “kızak görev”de olması, pekâla böyle bir “görüntü” olabilir!..
Biz, işte bunun için dedik;
“Albay açığa alınsın!”
Çünkü biraz önce de ifade ettiğimiz gibi; “kızak göreve atanmak” ayrıdır, “açığa alınmak” ayrı!..
Yine de, ifade edelim ki;
“Tartışılmak” güzel şey!..
“Gazetecilik” mesleğinin en güzel tarafı da bu olsa gerek;
“Eleştirilmek!.. Tartışılmak!.. Gündeme gelmek!.. Gündem oluşturmak!.. Çözüme katkıda bulunmak!”
Kısacası, “ses getirmek!”
Tabii, bu arada bütün bunlardan “rahatsızlık” duyup, bizi “linç” etmek isteyenler de olacaktır!..
Ama dedik ya;
“Vakit, kolay lokma değildir!”
Yutmak isteyenlerin boğazına takılır!..
Bunu, herkes öğrenmelidir!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi