Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İyimserlik ve pozitif bakış

İyimserlik ve pozitif bakış

Mevlana’yı Mevlana yapan en önemli özelliklerden birisi Allah’a dayalı olarak geliştirdiği iyimserlik anlayışı veya felsefesidir. Bu anlamda, Bediüzzaman ‘Allah var her şey var’ demektedir. Bazıları ise Allah varken trajedi olmayacağını söyler. Bazıları ise kainatta karşılaşılan nisbi şerri görerek ‘Allah varken bu kadar kötülük nasıl oluyor?’ diye sormaktadırlar. Dolayısıyla ilahiyatta şer problemi diye bir problem vardır. Halbuki, Mevlana Moğol meselesine bile iyimserlik zaviyesinden baktığından dolayı kimileri havsaları almadığı için onu Moğol işbirlikçisi veya ajanı olarak tanımlamışlardır. Bu suçlamanın nedeni Mevlana’nın mantığını ve dayandığı iyimserliğin kaynağını anlamamaktandır. Esasında İslam ulemasına göre şer nisbi ve hayır umumidir ve şer hayırlar arasındaki dönüşüm için gereklidir. Bundan dolayı Kur’an ‘innemeal üsri yusran’ buyurmaktadır. Yani şer iki hayır arasında geçişi ve hayrın tanımını sağlar. Sistem buna göre kurulmuştur. Şeytan olmadan melekleri anlamak mümkün değildir. Keza fıtrat dairesinden veya ontoloji dairesinden şeriat ve hukuk dairesine indiğimizde de karşımıza yine hayrın çeşitliliği ve umumi olması çıkmaktadır. Sözgelimi haram sınırlıdır ve mahduttur; helal ise umumidir. Peygamberimiz insani alana yani mübah alana daha fazla sınır kalması için yeni kurallarını vazetmemiş veya vazetmekten kaçınmıştır. Sözgelimi bunlardan birisi teravih namazıdır. Peygamberimiz bir iki defa teravih namazını cemaatla kıldırmış lakin daha sonra evinde münferiden ve ferdi olarak kılmıştır. Dolayısıyla revatip sünnet yapmak istememiş lakin bilahare Hazreti Ömer bu namazın füyuzatını ve bereketini görerek Peygamberimizin bu yöndeki cemaatla kılma sünnetini ihya etmiştir. Dolayısıyla Mevlana’yı Buda gibi zevatın seviyesine yükselten ve bütün milletleri hayran bırakan tarafı hayata iyimser tarafından bakması ve bu iyimserliğin mutlak olduğunu keşfetmesidir. Bu ise kuruyan sinelere ve gönüllere tiryak ve merhem gibi gelmiştir.
¥
Günümüzde bu üslubu kullanan ve tefrit çizgisine kaçmayan insanlar da aynen Mevlana gibi manevi çağlar açıp manevi çağlar kapatmaktadırlar. Bunlardan birisi de Aiz el Karni’dir. Geçenlerde Obama ile alakalı olarak iyimser bir yazı kaleme almıştır. Bu yazının muhtevasına katılmasam da üslubunu da yabana atamıyorum. Aiz el Karni’nin Obama ile ilgili yazısı bana Mevlana’nın Moğollar’la alakalı ve gelecekte İslamiyete dehalet edecekleriyle alakalı öngörüsünü hatırlattı. Esasında İbni Teymiyye de Moğollar’la alakalı olarak tebşiratta bulunmuş ve gelecekten haber vermiş lakin bu tebşirat ve müjde Müslüman komutanların ve ordunun onlara yönelik olarak 702 hicri yılında zaferiyle alakalıdır ve gerçekten de aynı tarihte Müslümanlar Moğollar’a karşı zafer kazanmışlardır. Bir nevi günümüzün Mevlana’sı olan ve ona benzeyen tarzıyla dikkat çeken Aiz el Karni de tefeül sanatıyla bezediği kitaplarıyla ümitsiz gönüllere ümit dağıtmaktadır. Bundan dolayı La Tahzen/Üzülme gibi kitaplarıyla milyonlara hitap etmiştir ve bu ve benzeri kitapları dünyanın çeşitli dillerinde satış rekorları kırmakta ve yaralı bilinçleri tedavi etmektedir. Keza Aiz el Karni gibi Selman Avde de aynı şekilde Mevlana’nın izinden giderek tefeül sanatıyla ruhlara inşirah veren yazılar yazmaktadır. Hayatın güzel taraflarını nazara vermekte ve insanların ilgi ve dikkatini güzelliklere çekmektedir.
¥
Bu yeni ümit aşılayan ve tefeül dağıtan ve sinerji ve pozitif enerji saçan isimlerden birisi de Mısırlı yeni kuşak vaizlerinden Amr Halit’dir. Onun da Gazali gibi Filistin meselesinden bahsetmediğini söylüyorlar ve eleştiriyorlar. Amr Halit’in Filistin meselesinden bahsetmemesi bir nakise ve kusur mudur? Bilinmez. Lakin umumi irşad eksenli faaliyet yürüten Gazali ve Geylani gibi zevat bu gibi meselelere doğrudan girmemişlerdir. Bu alana girmemeleri Filistin meselesine dolaylı olarak hizmet etmediklerini göstermez. Belki tam tersi. Umumi hizmet belki de nokta hizmetlerden daha fazla bu meselelerin hizmetindedir. Bunun ispatı Macid Arsan Geylani’nin Hakaza Zahare Cilu Selahaddin ve Hakeza Adet el Kuds kitabıdır. Bu kitapta yazar, Kudüs’ü fetheden neslin Gazali ve Geylani manevi ekollerinde yetişen zevat olduğunu ve bunların Selahaddin Eyyübi’nin çevresinde ve halkasında yer aldıklarını ispat etmiştir. Amr Halit de böyle olmalıdır. Mısır rejimi onu kullanmak istemiş ama imtina etmiştir. Zindan adlı kitabın yazarı Ahmet Raif rejimle İhvan arasında pazarlık kanalı gibi çalışmış lakin İhvan pazarlığı reddetmiştir. Öbür taraftan ise Amr Halit’e Mısır’da kalması karşılığında iktidar partisi Hizb-i Vatani’ye girmesi ve aynı şekilde İhvan aleyhinde konuşması istenmiş o ise Hazreti Yusuf gibi cevap vermiştir. Hazreti Yusuf Zeliha’nın teklifi karşısında zindan benim için daha sevimlidir derken, Amr Halit de rejimin adamı olmaktansa ve hiç gereği yokken İhvan aleyhinde kullanılmaktansa Londra’da ikameti Kahire’ye tercih etmiştir. Batılılar bu iyimserliğe wishfull thinking diyorlar. Eskilerin tefeül hallerinden birisi de Kur’an açmak ve ona bakmak iken bazıları da Hafız’ın Divanı’na bakar ve hüsnü talihlerini okumaya çalışırlarmış. Evet, dinimizde fal yok ama tefeül var. Kötümserlik veya bedbinlik yok ama nikbinlik yani iyimserlik var.
Bediüzzaman; “Ümitvar olunuz: Şu istikbal inkilabatı içinde en gür seda İslam’ın sedası olacaktır” diyor. Mevlana da kendi döneminde aynısını söylemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi