Çin bilmecesi
Çin’i bir bilmece olarak tanımlamak yerine onun bir çelişkiler yumağı olduğunu söylemek daha doğru olur. Komünist bir parti tarafından yönetilen bu ülkede hem üretim tarzı hem de sosyal yapı kapitalizme özgüdür. Önümüzdeki yıllarda ABD’yi ekonomik açıdan geçeceği, askeri açıdan onunla boy ölçüşeceği söylenen Çin’in rekor büyümesi ABD’nin kontrolünde olduğu söylenen küresel sermayenin büyük katkısıyla gerçekleşmiştir. Bu durumda ABD’nin intihar ettiği ve silahın Çin olduğu söylenebilir. En yeni çelişki Sn. Abdullah Gül’ün bu ülkeye yaptığı ve olumlu sonuçlar elde edildiği söylenen ziyaretten çok kısa bir süre sonra Doğu Türkistan’daki olaylar ve bunun sonucu olan Çin karşıtlığıdır.
Gerçekte bu çelişkiler Çin’in konumundan kaynaklanmıyor. Biz analizlerimizi değişen kavram ve değer yargıları yerine eskilerini kullanarak yaptığımız için bir çelişki olduğunu sanıyoruz.
Çin’i anlamak için küresel sermayeyi anlamak gerekir. Bu aynı zamanda günümüzde kurulmak istenen düzeni ve buna kimin karşı çıktığını, daha açık bir ifadeyle günümüzdeki büyük mücadeleyi anlamamıza yarar. Cevaplandırılması gereken ilk soru küresel sermayenin Çin’in kalkınmasına neden destek verdiğidir.
Küresel sermaye herhangi bir coğrafyayla özdeşleştirilemez. Bu nedenle onun ABD ya da başka bir ülkenin kontrolünde olduğu söylenemez. O bir dünya yapılanmasıdır ve her ülke onun için aynıdır. Onun ideolojisi var olan ideolojilerden farklı ve onların üstünde sayılır. Bu nedenle herhangi bir ülkenin ideolojisiyle ilgilenmez ancak bu ideolojilerin kapitalist ekonomi görüşünü benimsemesini yeterli sayar. Mesela İslam ülkelerinde de bu inançla çatışmaz aksine kapitalizmi benimsemiş Müslümanları kendinden kabul eder.
Çin ve benzeri ülkelerden beklentisi onların ucuz emekle mal üretmeleri ve tasarruflarını küresel sermayenin havuzuna aktarmalarıdır. Artan üretimin sağladığı refah halkı tatmin edecek, bu malların satışından elde edilecek karlar ve halkın tasarrufları onun dünya üzerindeki egemenliğinin aracı olacaktır.
Rakibi ulus devletlerdir. Bu nedenle onların zayıflamasından yanadır. Devletler bölündükçe ulus devletlerin gücü azalacağı için ikili bir politika izler. Bir yandan var olanları etkisizleştirirken diğer yandan bölünmeleri destekler. Söylediklerim bir eleştiri değil bir tespitten ibarettir. Siyasetçi olsaydım tarafımı belirtirdim.
Küresel sermayenin yeni stratejisi şudur. Çin ve benzeri ülkelerin, mesela Japonya ve Güney Kore’nin yarattığı ve kendisinin kontrol ettiği fonları Ortadoğu ve Afrika’ya yatırmak, bölgeyi ekonomik ve siyasi açıdan kontrol etmek, böylece baş belası saydığı ABD ve Rusya gibi devlet yapılarını etkisiz hale getirmek.
Düşman olmalarını beklediğimiz ABD ve Rusya’nın kucaklaşmasının sebebinin küresel sermaye karşıtlığı olduğunu ve dünyadaki yeni dengenin askeri güç kriterine göre kurulacağını, küresel sermayenin tasfiye edilerek yerine devlet kontrolünde oluşturulacak sermayenin konulacağını düşünüyorum. Çin’deki son olaylar Türkiye’nin küresel sermaye kontrolüne girmesini engellemek için yapılan bir operasyondur ve dış kaynaklıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.