HSYK’da Ergenekon şoku
Biliyorsunuz, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), her yıl rutin olarak haziran ayı sonunda açıkladığı yaz kararnamesini, bu yıl geciktirdi.
Bu gecikmeyle ilgili Başkent kulislerinde dile getirilen iddialardan biri, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar ve davanın görüldüğü mahkeme heyeti üyelerinin görev yerlerinin değiştirilmesi girişimiydi.
Bu gelişmeyi, yargı muhabirimiz Lütfü Kaplan’ın imzasıyla 6 Temmuz günü ‘İnanılması güç bir söylenti’ manşetiyle okuyucularımıza aktardık.
Haber, özü itibariyle doğruydu. Ancak HSYK ile Adalet Bakanlığı arasında henüz masaya yatırılmamıştı.
O nedenle gazete yönetimi ironik başlık kullanmayı tercih etti.
Ne var ki, algılama güçlüğü çeken kimi yazarlar, ironik başlık üzerinden Star’a sataşmayı yeğlediler, zeka pırıltısı taşımayan ifadelerle suçladılar. Bunların başında Hürriyet Yazarı Mehmet Yakup Yılmaz geliyordu.
Maalesef, o söylenti gerçekleşti.
HSYK’da Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı ve mahkeme heyetini değiştirme girişimi, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den döndü. Görüş ayrılıkları giderilemeyince 2 binin üzerinde hakim ve savcının beklediği atama kararnamesi gecikti.
Ergenekon davasına müdahale
HSYK’daki kararname görüşmesinde bir üye, radikal önerilerde bulundu:
1-Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların görev yerlerini değiştirelim.
2-Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün ve bir hakim üyeyi başka mahkemeye atayalım.
3-KCK operasyonlarını yürüten savcıları Diyarbakır’dan alalım.
4-Faili meçhul cinayetlerle suçlanan Jandarma Albay Cemal Temizöz’le ilgili soruşturmayı yürüten Diyarbakır’daki savcıları başka yere alalım.
Bu ifadeler bire bir böyle değil aslında. Öneride, KCK ve Ergenekon gibi isimler geçmiyor.
Ancak Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel, Ercan Şafak, Murat Yönder, Fikret Seçen ve Nihat Taşkın’ın görev yerlerini değiştiren teklif sunulunca, bakıyorsunuz hepsi Ergenekon soruşturmasında görevli savcılar.
Niyet anlaşılıyor.
Aynı şekilde, görev yerleri değiştirilmek istenen savcıların yürüttüğü soruşturmalara ve hakimlerin dava konularına bakınca KCK operasyonu, faili meçhul soruşturması ve Ergenekon davasını anlamak güç olmuyor.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman, bu önerilere tepki gösterdi. Kararnamedeki gecikmenin en önemli nedenlerinden biri, budur.
Tutuklama kararına başkası baksın
HSYK üyesinin başka önerileri de oldu. Mesela, Ergenekon soruşturmasında verilen tutuklama kararlarına özel bir mahkeme heyetinin bakmasını, nöbetçi mahkeme uygulamasının kaldırılmasını istedi.
Bu öneriye bakan ve müsteşarın yanı sıra 2 üye de karşı çıkınca, maksat hasıl olmadı. Öneri, 3’e karşı 4 oyla reddedildi.
Aynı üyenin diğer ilginç önerisi ‘operasyon ve tutuklama kararlarını ilgili illerdeki özel yetkili mahkemelerin vermesi’ yönünde oldu.
Sözgelimi, Ergenekon soruşturması kapsamında bir isim Ankara’da gözaltına alınacaksa, bu kararı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermesi gibi...
Bu öneri de HSYK’da kabul görmedi.
HSYK’nın rotası neden değişti?
12 Haziran 2007 tarihindeki Ümraniye baskınıyla başlayan Ergenekon soruşturma sürecinde savcılara yönelik baskının hesabı yoktur. Defalarca görevden alınmaları istendi. Ama HSYK, bu taleplere, iddia o ki, kamuoyu baskısı yüzünden pek yanaşmadı.
Şimdi birden bire, hem de kapsamı genişleterek son dönemin en derin operasyonlarına imza atmış savcıları ve hakimleri görevden alma niyetinin bu şekilde ifade edilmesinin çok özel anlamı vardır diye düşünüyorum.
Daha doğrusu, HSYK’da bazı üyeleri bu kadar cesaretlendiren ne oldu? Bu soruya verilecek cevap çok önemli. Biliyorum, ilk aklınıza gelen, ‘CHP’yi cesaretlendiren neyse, HSYK’yı cesaretlendiren de odur’ cevabıdır.
Doğruysa, çok vahimdir. Böyle bir durumda; askere sivil yargı yolunu açan yasaya tepkili TSK’nın 28 Şubat sürecindeki gibi tüm güç odaklarını harekete geçirmek istediği algısı oluşur ki, buna inanmak istemem.
İlk manşetimizdeki gibi, ‘inanılması güç bir söylenti’ demeyi yeğlerim.
Ama aksi olursa, yani söylenti doğrulanırsa, hükümet, Ağustos Şurası’nda büyük bir operasyona ihtiyaç duyabilir. Bazı komutanlara emeklilik yolu gözükebilir.
Şimdi ne olacak?
Adalet Bakanlığı, HSYK Başkanvekilinin önerilerine şiddetle karşı. Böyle bir kararnameye imza atmak niyetinde değil. Çünkü, böyle bir karar, Ergenekon ve diğer davaları Susurluk’a, Şemdinli’ye dönüştürür.
Bakan ve müsteşar dışında 5 üye, istediği kararı çıkarma çoğunluğuna sahip. Ancak, HSYK, bakanlığın temsil edilmediği toplantıda karar alamıyor. Bakanlık, çoğunluğa tesir edemese de bu ‘altın’ oyu sayesinde sürece yön verebiliyor.
Uzlaşma olursa, kararname bugün yarın yayınlanabilir. Aksi halde, 2 binin üzerinde hakim ve savcının dört gözle beklediği kararname, tümden riske girebilir.
Bir bakarsınız, bu yıl kararname hiç çıkmaz.
İki ayrı açıklama
BİRAND’IN AÇIKLAMASI
Mehmet Ali Birand aradı. Kaliteli gazeteci, yayıncıdır. Mesleğe yeni başlamış muhabir heyecanıyla sürdürür işini. Dedi ki; ‘Metin Uca ile üç aylık bir sözleşme yaptık, sözleşmesi bitince program da bitti. Öbür işi bilmem, bizimle hiçbir alakası yoktur.’
‘Öbür iş’ dediği, sürpriz bir kararla istifa eden Tümamiral Baha Eren’le irtibatıdır. Ben de ‘Ağabey boş verin bilmeseniz daha iyi olur’ dedim. O da ısrar etmedi, defteri orada kapattık.
ARIBOĞAN’IN AÇIKLAMASI
Kanaltürk’e para aktaran kuruluşlardan biri Bahçeşehir Üniversitesiydi. Rektör Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan aradı.
Şöyle dedi: ‘Yaptığınız mücadeleye saygım var ama üniversitemizin Ergenekon’la ilişkilendirilmesi bizi rahatsız etti. Kanaltürk’e ödenen paralar, Süheyl Batum’un rektörlüğü döneminde imzalanan sözleşme gereği kira bedelidir. Kanaltürk’e ait binanın bir kısmını üniversitemiz kullanıyor.’
Deniz Hanım’ın iyi niyetinden hiç şüphem yok. Süheyl Batum adını duyunca, sonra Kanaltürk’e ait binanın zaten kira olduğunu hatırlayınca, daha fazla söze hacet olmadığını düşündüm.
Çünkü, kiradan kira yaratmak maharet ister.