CHP bunu da yaptı...
CHP ne yapmadı ki!.. Her dönemde, her halükârda iktidarda kalabilmek için, bu mümkün değilse iktidarı kontrol altında tutabilmek için her şeyi yaptı, her yola başvurdu... Mesela “AÇIK OY GİZLİ TASNİF” olayına imza attı CHP. 1946 seçimlerinde sahneye koyduğu bu olay dahi, tek başına CHP’nin demokrasiye olan aşkını(!) ispatlamaya yeter de artar...
CHP, tek parti devrini mecburen kapattıktan sonra bir daha halkoyu ile iktidar yüzü göremeyeceğini iyi biliyordu. Nitekim asla göremedi... Fakat “Demokraside çare tükenmez...” sözünün CHP’ye göre anlamı başka idi. Ona göre de bir formül üretti. CHP+ORDU=İKTİDAR... Adı ister otoriter, isterse vesayet rejimi olsun. fark etmezdi. Yeter ki CHP iktidarda olsun! O sebepledir ki, CHP altmış yıldan beri bu formülden vazgeçmek istemedi. Bunu sağlamak için akla hayale gelmedik işler yaptı.
Yeri geldi Sayın Baykal, Ordunun demokrasiye yaptığı müdahaleleri, mesela 28 Şubat Postmodern darbesini, bir “sivil toplum kuruluşu faaliyeti” olarak yutturmaya çalıştı. Hatta Kenan Evren’in hatırlatmasıyla, “Netekim kendisi 27 Mayıs Darbesine de alkış tutmuştur.” Dolayısıyla “12 Eylül’ü yapanlar yargılansın” derken asla samimi olmadığına, sadece birilerinden rol çalmaya çabaladığına dikkat çekiyor Sayın Evren... CHP liderinin asıl gayreti başka zeminlerde. Yeri geliyor “Ergenekon’un avukatlığına” soyunuyor. Orta yerdeki bunca bilgi, belge, silah-mühimmat, hazırlık, plan-program, örgütlenme, tedhiş, provokasyon vb. her türlü delile, binlerce sayfalık iddianameye, yüzlerce sanık ve şüpheliye rağmen, “BU BİR SAFSATADIR...” filan diyebiliyor. Bunu diyebilenden başka şeyler de bekleyebilirsiniz.
Nitekim beklentiler boşa çıkarılmıyor. İşte, demokrasi üzerindeki askerî vesayet gölgesinin kalkmasına CHP liderinin gönlü asla razı olmuyor!.. O yüzden bu istikametteki çalışmalara karşı, “Askerin üzerinden elini çek, çeeek!” diye feveran ediyor. Kendi milletvekilleri, bilerek veya bilmeyerek (Böyle bir şey nasıl olabilir ki...) oy desteği vermiş olsalar da; askerî şahısların ağır cezayı gerektiren suçlarla ilgili olarak sivil mahkemelerde yargılanmasına dair kanun değişikliğini, her zaman olduğu gibi Anayasa Mahkemesine taşıyor, taşıtıyor... Hiç kuşkuya yer yok. CHP’nin gerçek yüzü işte bu.
Fakat bu CHP’nin tükenişidir. Bazı meslektaşların kullandığı ifade ile, intiharıdır... CHP’nin tek umudu vesayet.
Bir kere daha açıkça görüldü ki, CHP’nin demokrasi diye bir tasası yok... Varsın olmasın. Anayasa Mahkemesi ne yönde karar verirse versin. Hiç fark etmez. Sivil ve askerî yargı ile ilgili bu son düzenleme, demokrasinin kökleşmesi yolunda yeni bir kilometre taşıdır. Buradan geriye dönüş mümkün değildir. Hem siz bakmayın bazı apoletli gazetecilerin postal parlatmasına. Onlar yarım asırdan beri hep tetikçilik yaptılar. Lakin ne yaparlarsa yapsınlar, demokrasi kervanı yürüyor. Yürüyecek...