En büyük direnç, yüksek yargıdan mı gelecek?
Ergenekon davasının nasıl bir mihenk taşı haline geldiğini her geçen gün biraz daha görüyoruz. Bu davanın, Türkiye'de adalet için en büyük sınav olduğunu bilelim. Bu dava statükonun taşlarını yerinden oynatıyor, ezberleri bozuyor, CHP; akşam desteklediği kanunu, gündüz olunca Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor.
Yargıtay Başkanı, kanun Anayasa'ya aykırıdır diye ihsası reyde bulunuyor. Barolar Birliği başkanı, CHP'nin safında yer alıyor. Hiç şaşırmayalım. Neyin ne olduğu, kimin aslında kim olduğu hep bu Ergenekon davası sürecinde anlaşılıyor. Bu direnç devam edecek. Çünkü sivil irade üzerindeki vesayet rejimi çöküyor. Devleti, hukuk dışına çıkmış yapıların esir aldığı, askerî vesayetin bu yapılar marifetiyle sürdürüldüğü anlaşıldıkça, adaletin tecellisine karşı direnç daha da artacaktır. Demokratikleşmenin, insanca yaşamanın; hukukun üstünlüğünü sağlamanın elbet bir bedeli var. Fakat bu yokuş bitecek. Çünkü Türkiye'nin başka alternatifi yok. Bu ülke, içine kapatılarak, Baas rejimi benzeri bir baskı ve zulümle yönetilemez. İşte Nabucco Projesi. Sadece medeniyetler köprüsü değil, enerji köprüsü bir Türkiye var. Küresel aktör olma yolundaki Türkiye'nin önü bir kader denk noktasında gİderek açılıyor. Avrupa Birliği yolunda, Türkiye'nin stratejik önemi, daha da kabul görüyor. En son Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun geciken kararlarını ele alınız. Öğreniyoruz ki Adalet Bakanı ve Müsteşar ile birlikte 7 üyesi olan bu kurulda, bazı üyeler, Ergenekon savcılarının tayinini ve mahkeme heyetinin değiştirilmesini istiyor. Adalet Bakanı, sırf geciken bu kararlar yüzünden yurtdışı gezisini erteliyor. Duruma şaşırmamanız için İtalya'daki Gladyo davasının sürecini hatırlatmak istiyorum. Ergenekon davasının bir benzeri, biliyorsunuz, İtalya'da Gladyo davasıydı. Davanın ünlü savcısı Felice Casson, Zaman Gazetesi'nden Ali İhsan Aydın'a (26 Ocak 2009) neler söylemişti hatırlayalım:
"Soru: Operasyon düzenlediğiniz kişiler arasında yüksek yargı mensupları da bulunuyor muydu?
"Casson: Evet. Yargı mensupları da bulunuyordu. Bir cumhuriyet savcısı olduğunu hatırlıyorum, başka yargı mensupları da vardı. Bu son derece karmaşık ve çok özel stratejide bu mümkün, özellikle de, Propaganda Due (P2) mason locası söz konusu olduğunda. Bu konuda soruşturma yapan yargıçlar; Roma'dan, Floransa'dan yüksek yargı mensuplarının işin içinde olduğunu gördüler.
"Soru: Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
"Casson: Soruşturmanın başında sorgu yargıcıydım, daha sonra cumhuriyet savcısı oldum. Büyük bir baskı hissettim. Başlangıçta, yüksek yargı mensuplarıyla sorun yaşadım. Bana, soruşturmayı bırakmamı, yapılacak bir şey olmadığını söylüyorlardı. Bu durum, görevimin ilk iki yılında büyük sıkıntı verdi. Başlarda, soruşturmanın önündeki en büyük engel, yüksek yargı mensuplarından kaynaklanan problemlerdi. Sorun, yargının içindendi. Fakat devam ettim. Sonunda, beni göndermeyi denediler. Bir ara, Venedik'ten alınıp başka bir yere tayinim istendi. Çünkü bazı konularla ilgili soruşturma yapılması istenmiyordu. Ama İtalya'da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Konseyi var. Konsey, müdahale etti ve soruşturmaların çok mükemmel gittiğini açıkladı. Problem kalktı ve gizli servisler, generaller ve aşırı sağ terörizmi üzerinde araştırma yapmaya devam edebildim. Hâkim ve Savcılar Yüksek Konseyi, beni destekledi. Bu sayede soruşturmaya devam edebildim ve beni başka bir mahkemeye tayin ettirmek isteyenler kaybetti.
"Soru: Sizi kim Venedik'ten göndermek istedi?
"Casson: Venedik İstinaf Mahkemesi başkanı. Bölgenin en üst düzey yargıcı bana karşıydı. Venedik'in genel savcısı da."
Demek engeller olsa da, direnç büyüse de sonunda kirli ve kanlı yapıların sahipleri kaybediyor.
Hiç şüpheniz olmasın, bizde de öyle olacaktır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.