Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sürgün, Şehzade ve Filistin

Sürgün, Şehzade ve Filistin

Osmanlı hanedanlığı veya ana gövde yıkılsa da bazı kolları İslam aleminin diğer parçalarında yaşayabilir miydi? Organ nakli suretiyle ölünün böbrek ve bazı organlarının başka vucutlarda yaşaması gibi. Bu nazari ve teorik olarak mümkün. Buna dair bazı akim girişimler de olmuş. Aynen Emevilerde olduğu gibi merkezi henedanlık yıkılsa da onun bazı kolları sair aktarlarda yaşayabilirdi. Nitekim 92 yıllık Emevi saltanatının yıkılması sırasında bazı Emevi emir ve prensleri kaçarak Mısır ve Kuzey Afrika üzerinden Endülüs'e kadar ulaşmış ve Emevi devletinden sonra Endülüs Emevi Devleti'ni asırlar boyu orada yaşatmaya muvaffak olmuşlardı. Osmanlı sonrasında da böyle bir gelişme yaşanabilirdi. Ama mukadder değilmiş ve kader buna izin vermedi. Lakin Osmanlı sonrasında kurulacak olan Filistin devletinin başına bir şehzadenin getirilmesi planları yapılmış. Keza Doğu Türkistan'a yine şehzadelerden birisinin getirilmesi ve Osmanlı soyunun ve saltanatının yeni bir filiz olarak orada devam etmesine yönelik teklif ve gayretler gösterilmiş. Bununla birlikte, bu çabalar ve gayretler lihikmetin başarıya ulaşamamış. Filistin'e bir Osmanlı şehzadesinin atanması meselesini ilk önce haftalık Sebil gazetesinde Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil'in seri makalelerinde okumuştuk. Bu makaleler bilahare Yahudi Davası ve Filistin adıyla kitaplaştırıldı. Kitabı yayına hazırlayan Cafer Barlas oldu. İngiliz işgalinden sonra kargaşaya son vermek için Filistin'de ortaya bir tez atılır. Araplarla Yahudilerden müteşekkil müstakil bir Filistin Kraliyeti kurmak. Bu işe Emir Şerif Abdullah Bin El Hüseyin taliptir. Baş namzed Hânedan-ı Âl-i Osman'dan Şehzade Mahmud Şevket Efendi idi. O sıralarda Kahire'de ikâmet eden bu genç şehzade, hârice çıkan Hanedan azası arasında en zekisi ve en hareketlisi idi. Bu teklife de bu kere Büyük Müftü rıza göstermedi. Bu hususla alakalı olarak Kadir Mısıroğlu Tarih ve Düşünce Dergisinde vesair yerlerde mustakil bir makale yazdı ve meseleyi analiz etti.

Amerikalıların Irak'tan çekilmesine benzer bir biçimde İngilizler 1948 yılında Filistin'den çekilmeyi planlamaktadırlar. Bunun için ön hazırlıklar yaparlar ve kendilerinden sonraki idareyi hazırlamak isterler. Bunun için birçok siyasi eskiz ve fizibilite çalışmaları yaparlar. Buna göre Araplarla Yahudiler arasında bir federasyon düşünülmektedir. Bu federasyonun üçte ikisini Araplar üçte birini de Yahudiler teşkil edecektir. İşte bu federasyonu bir baş gereklidir. Baş arama çalışmaları sırasında çekişmeleri giderme babından Osmanlı hanedanlığı üyeleri de gündeme gelir lakin bu fırsat teğet geçer. Araplar üçte iki ekseriyetle temsil edileceklerdi. Devlet reisinin Arap olmasını Yahudiler, azınlık olan Yahudiler'den bir devlet reisi seçilmesini ise Araplar kabûl etmezdi. Çâreyi İngilizler'le Yahudiler müştereken şöyle buldular: Federal Arap-Yahudi Filistin devletinin, devlet reisi bir Osmanlı şehzâdesi olmalıdır. Bunu Yahudiler uygun gördüler. Araplar'ın da uygun bulacağı düşünüldü. Mısır'da olan Şehzâde Mahmud Şevket Efendi üzerinde karar kılındı. Şevket Efendi, Sultan Aziz'in oğlu Seyfeddin Efendi'nin mahdûmu idi. Hânedân, ülkeden tard edildikten sonra Mısır'a yerleşmişti. İyi yetişmiş, siyâsî ahvâli kavramakta ve tahlil etmekte mâhir ve faal bir insandı. Bu vasfı sebebiyledir ki, daha sonra Nâsır ondan endişe edecek ve kendisini Mısır'dan kovacaktı. Şevket Efendi, Mısır'dan çıkarıldıktan sonra Fransa'nın bir kasabasında ikamet etmeye başladı. İngilizler ve Yahudiler bu teklifi önce Mısır Hidiv hanedanlığından Prens Abbas Halim'e götürürler lakin kabul görmeyince teklif adres değiştirir. Hidiv hanedanlığı ve Abbas Halim de bu teklife soğuktur. Bunun üzerine teklif Mahmut Şevket Efendi'ye vaki olur. Lakin onu da Yahudiler kabul ettiği halde Müftü El Hac Emin el Hüseyin ve çevresi kabul etmez. Proje bu noktada tıkanır.

Bu kaçırılmış bir fırsat mıdır yoksa Filistinlilerin basiretsizliği midir? Bunun bugün için cevabı yoktur. Lakin o dönemde Araplar Yahudileri bir varlık olarak kabul etmezken şimdi de Yahudiler ve İsrail, Filistinlileri müstakil bir varlık olarak tanımak istememektedir. Tablo tersine dönmüştür. Bundan dolayı Araplar 2002 yılında İsrail'in daha önce hayal etmeyeceği bir teklifle uluslararası kamuoyunun karşısına çıkmışlardır. Bu da topyekün İsrail'in kabulü karşılığında Filistinlilerin 1967 sınırlarında bir devlet kurma imkanlarıdır. İsrail hala buna cevap vermemiştir. Bunun nedeni, Filistinlileri vekaletle yönetme arzusudur. Veya daha yalın bir ifadesiyle bir Filistin devletine razı olmayışlarıdır. Mahmut Şevket Paşa üzerinde gerçekleşmeyen planı bugün Yahudiler bir şekilde Ürdün Kraliyeti üzerinden yürütme ve gerçekleştirme arzusundadır. Al-Mushahid Assiyasi dergisine göre ( sayı : 695) Arapların bu hayal edilmez sahi teklifine mukabil Netenyahu Batı Şeria'yı İsrail'e bağlamak ve ilhak etmek arzusundadır ve buna ilaveten Ürdün'le de stratejik işbirliği tesis etmek istemektedir. Durduk yerde Netanyahu Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı Lieberman'ın Mahmut Abbas'ın meşruiyetini gündeme getirmesinin ve sorgulamasının başka bir anlamı ve alemi olabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi