Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kışkırtma

Kışkırtma

Aynı şeyi biri Vakit için Hürriyet’te yazınca kışkırtma olmuyor da, Vakit onlar için yazınca kışkırtma oluyor.. Bu çifte standartlı bir uygulama değil mi?
Mesela Vakit’in Biret konseri için verdiği haberi Hürriyet İmam Hatip, Kur’an kursu için verse kışkırtma olmaz..
Vakit bir haber veriyor ve eleştiriyor.. Birileri de bu habere dayalı protesto da bulunuyor.. Bu iki olay arasında nasıl doğrudan bir bağ kurulabilir ki..
Tamam Vakit yazmış, onlar da okumuş, ama eylem kararını kendileri vermiştir..
Hürriyet’teki haberi okuyup ona göre başkasına tepki gösteren birinden dolayı doğrudan Hürriyet’i suçlayabilir misiniz?
Hani silahsız, saldırısız, ama icabında alışılmışın dışında şok edici de olsa eleştiri tahammülle karşılanmalı idi..
Vakit’in yaptığı provokatif eylem de, Biret’in yaptığı ne oluyor?
Birileri de birilerini Vakit’e karşı kışkırtıyor olmasın sakın.
-Biret konseri Anayasaya aykırı. Anayasa “ailenin korunması”ndan söz eder.
-Dahası Uluslararası Sözleşmeye aykırı. Belki birçok kişi “Avrupa Alkol Sözleşmesi” diye bir sözleşmenin varlığından haberdar değil..
-Aslında Tütün ve Alkol Piyasasını Düzenleme Kurulu’nun (TAPDK) bu konuya müdahele etmesi gerekirdi, Alperenler’den önce..
-Yine Yeşilay’ın buna karşı çıkması gerekirdi.
-Aile Kurumunun bu konuya karşı çıkması gerekirdi.
-Mabed ve okul çevresinde içkili toplantı yapılamaz.. Bu konserin hem polis ve hem de Belediye tarafından ve tabii Müze yetkilileri tarafından engellenmesi gerekirdi. Orası sadece bir müze değil, içinde Emaneti Mukaddese’nin de olduğu bir mekan.. TBMM, Diyanet ve Vakıfların bu konuya sahip çıkması gerekir.. Bu konu İslâm dünyasını da ilgilendiren bir konu.. Yarın Uluslararası bir skandala da konu olabilir. Onun için bir an evvel, Saray içindeki Konyalı Lokantası’nda içki verilmesinin de durdurulması gerekir..
En başta da Bakanlığın böyle bir şeye izin vermemesi gerekirdi..
Kültür Bakanlığı’nın, böyle bir mekanda, böyle bir etkinliğe izin vermemesi gerekirdi..
İdil Biret’in bile bile böyle bir etkinlikte yer almaması gerekirdi.
Kayra da suç işliyor, organizatör de..
Bu arada, bu olay bahane edilerek Vakit hedef gösteriliyor..
Görevini yapmayan bu kurumların yöneticileri hakkında işlem yapılması, Adalet Bakanlığı’nın bu konuda kapsamlı bir inceleme başlatması gerekir.. Kurumlar görevlerini yapmıyor, yasa ve yönetmelikleri uygulamıyorlar.
Hem hukuksuzluk yapacaksınız, hem de hukuksuzluğun üzerine giden, bu olayı gündeme getiren bir gazeteyi kışkırtıcılıkla suçlayacaksınız..
Bu biraz da “Kurtla Kuzu Hikayesi”ne benziyor. Hani kurtla kuzu aynı arktan suç içmekteler. Kurt yukarıda, kuzu aşağıda. Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş;
-Suyu bulandırma demiş.
Kuzu:
-Aman efendim, ben suyu nasıl bulandırabilirim ki, siz yukarıdasınız, ben aşağıda.
Demiş. Kurt öfkelenmiş:
-Şuna bak, bir de cevap veriyor.
Demiş ve gitmiş kuzuyu yemiş..
Ergenekon dünyasında işler böyle.. Şikayet etmek bile suç..
Bir gazeteci, Baskın Oran için “Çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş, uyanık geçinen şapşal, salak, tescilli hain, zavallı, T.C. devletine, milletimizin birliğine kalleşçe ihanet hançeri sokan” demiş, Yargıtay ve Yargıtay Genel Kurulu bu sözleri eleştiri saymış, yani hakaret olarak görmemiş.. Prof. Karakaş diyor ki, “Madem eşitlik var bu ülkede, madem bu sözleri söylemek suç değil, biri o yüksek yargıçlar, Paşalar için söylese aynı sözleri yine aynı kararı mı verirler?”
Yoo! Vakit, “Onbaşı olamayacakların general olduğu bir ülke” dedi, 312 General birlik olup dava açtılar.. Ben Güven Erkaya için “Hakkımı helal etmiyorum, toprağı bol olsun” dedim evim haczedildi.. Sahi bugün Vakit’i eleştirenlerin çoğu, o zaman bu olaylar karşısında ne yaptılar?..
Hani meşhur fıkradır, evin hanımı kırınca “hayırdır inşallah” derlermiş. Hizmetçi kırınca da “kör müsün?” Biz evin hizmetçisiyiz ya, bu ülkede kara deriliyiz ya..
Tamam basında argo olmasın, ağır ithamlar olmasın da, ama önce çifte standardı bir kenara bırakalım.. Mesela bakan da kimseye “Yaratık” filan demesin.. Bizde hiçbir yanlışlık yok demiyorum da, mesela aynı konuda Cumhuriyet daha ağır bir dil kullansa, daha agresif yayınlar da yapsa, aynı çevreler aynı tepkiyi veriyorlar mı?
Peki neden?.
O zaman birilerinin derdi, üzüm yemek, değil, bağcıyı dövmek.
Bu çifte standarttır. Bunu da görmek gerek. Kimse bu tartışmaları bahane ederek tarihe kara sürme sevdasına da kapılmamalı.. Osmanlı sultanlarının hanımlarının sarayın havuzunda çıplak yüzdükleri iddiası, tarihi bırakın; harem, İslâm ve geleneği konusundaki cahilliğin bir ifadesidir. “İç oğlanları” vurgusu ile kinayeli bir şekilde başka mesajlar vermek de hoş değil. Osmanlı’da iç oğlan denilen kişilerin “sır katipleri”, yani “kripto bilen personel” olduğunu söylemeye gerek var mı?
Kaldı ki, sarayda, din dışı, ahlak dışı bir şey yapan varsa, onu da kim savunabilir ki? Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi