Kıbrıs’da Yunan’ın sulh taarruzu
35. yılındayız, kabine de milli görüş, TSK’da 13 yıl da, dört defa Kıbrıs’ı almak üzere yola çıkmış şanlı ordumuzun geri döndürülmüş şimdi hepsi merhum olmuş üst komuta konseyi kumandanları hükümet başkanını Londra’ya uğurlamışlar ve Başbakanvekili Prof. Dr. Erbakan’ın yanına geldiler. Sözü alan Genelkurmay Başkanı Semih Sancar Paşa aldı ve dedi ki: Sayın Başbakan Londra’dan bir netice istihsal edebilir mi? Başbakan vekili cevap olarak: Paşam; her şeyden evvel sayın Başbakan’ın bir netice alamaması, almasından daha iyidir. Çünkü; karşımızda Enosis’i gerçekleştirmekte kararlı bir Yunanistan ve onların temadisi olan Kıbrıs Rumları var. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetini ortadan kaldırmışlar ve Yunanistan’a ilhak çalışmalarına başlamışlar, 1963 katliamının kasaplarından Nikos Sampson’u reisicumhur yaparak, bilahare meclis kararıyla Yunanistan’a ilhak edeceklerdir. Bizim görüşümüz kat’idir ki, bunların yaptığı bu teşebbüs milletimizin tahammül sınırının tükendiğini ve günümüzden (1974’den) 52 yıl evvel yaşayıp hâlâ akıllanmadıkları akıbete bir daha bunları muhatap edelim. Yarın mubarek Cuma’dır. Hayırlı gündür. Milletimiz nice zaferlerini böyle Cuma günlerinde kucaklamıştır. Eğer, sizler birliklerinizi bölgeye kaydırırsanız evel Allah Kıbrıs’a indirme ve çıkartma harekâtına başlayabiliriz. Çıkarma gemilerimiz Kıbrıs’a kaç saatte varır? Diye sorduğunda: Sancar Paşa: Sayın Başbakanvekili; ABD’nin verdiği ve bizim yaptığımız layterlere eski tanklarımızdan söktüğümüz motorları monte ettik. Bunlar tam kapasite dolu olduğunda saatte beş mil yapabiliyor. Kıbrıs ile aramızda 40 mil mesafe var. Bu da, varışımız sekiz saati gerektirir o yüzden Cuma gününe yetiştiremeyiz. Ancak; siz şimdi bize emir verirseniz derhal sefere çıkacak hale geliriz. Ve Cumartesi sabahı şafak sökerken Kıbrıs önlerinde oluruz. Der. İlâve eder; biz bu sefer çok ümitlendik, Genelkurmay olarak sefer’in icraasına girişiriz diye zaman alacak birlik kaydırmalarını çoktan yaptık dediğinde de, Erbakan Hoca: Paşam; mademki böyle bir emrin beklentisindesiniz bu bizim beklentimizle tamamen mutabık olduğumuz hassasiyettir. Şu hâlde arzuladığınız emir tebellüğ ediniz. Sefer hazırlıklarınıza son şekli veriniz.
Merhum Sancar: Sayın Erbakan; ben 13 yılda dört defa Kıbrıs’a çıkmaktan yarı yoldan döndürülmüş bir kuvvetin Genelkurmay Başkanıyım, acaba bizi gene, yarı yoldayken dönün emrine muhatap etmeme sözü verebilir misiniz? Erbakan Hoca; size şerefimle temin ederim ki, bu gidişin dönüşü zaferi kucaklamanızla hitam bulacaktır. İlâve ediyorum; bunun için sayın Başbakanın Londra’dan avdetini beklemeye gerek yoktur. Gâzanız mubarek olsun. Dediğinde çakı gibi Oramiral Deniz Kuvvetleri Kumandanı Kemal Kayacan (merhum) Sayın Erbakan; ben donanma ile iki defa geri döndüm bu sefer de döndürülmeyeceğime emin olmak isterim bize döndürülmeyeceğimizi vaad ediyor musunuz? Sorusunu tevcih ettiğinde, Erbakan Hoca Sancar’a söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Kayacan Amiral, topuk selamı ile Başbakanvekilini selamladı ve ben artık Kıbrıs’a taka ile dahi çıkarım diyerek, kutlu vazifelerinin başına koştular. Elbette ki; KKK Orgeneral merhum Eşref Akıncı Paşa, kimi milli görüşçüler tarafından tavsiye edilen Ada’nın tamamını alıp, sulh masasında asgari toprak verişiyle Ada’nın kısm-ı âzamını almayı benimsemişti. Yine Hava K.Komutanımız merhum Emin Alpkaya’da üzerine düşeni fazlasıyla hazır ve nâzır olarak vazife başına koşmuşlardı.
Evet bu kumandanların öncülüğünde ordumuz 1878’den 1974’e kadar hür ve bağımsız olarak Kıbrıs’ta dalgalanmaktan mahrum Ay-Yıldızlı bayrağımızı, 20/Temmuz/1974’den bu tarafa anla-şanla dalgalandırdığını görmeyi, evvelâ Kıbrıslı dindaş ve soydaşlarımıza ve Ümmet-i Muhammed’e nâsip eyledi. Buna vesile olan şehidlerimizi ve geçen 35 yıl sonunda dâr-ı bekâya intikal eden gâzilerimize nûr içinde yatsınlar temennisinde bulunurken, Gâzi 37. Hükümetin hayatta olanları başta olmak üzere, Gâzi bütün kumandan ve neferatına uzun, sağlıklı ve hayırlı ömürler dilerim. Milletimiz sizlere minnettardır. (yazımızda; Sayın Komutanlar ve Sayın Erbakan arasında gösterilen diyalogun müslümanın hüsn-ü zan içinde olmasından kaynaklanan anlayışıyla tasvir edilmiştir. M.H)
GELELİM GÜNÜMÜZE
Yazımızın başlığındaki ifadenin sebebi; Milli gazetenin 9. sayfasındaki Yunan Dışişleri Bakanı Madam Bakoyanni’nin, Kıbrıs Barış harekâtımızın 35. yıldönümü ile alakalı yazılı açıklamasındandır. Devletin devamlılığı ilkesinden hareket ettiğimiz de, Madam’ın yazılı açıklaması böyle bir devamın kabulü gerektiğinin kaygısını taşımadığını göstermektedir. Benim bu açıklamadan anladığım kadarıyla,1974’ün 20/Temmuz’una tekaddüm eden günlerde Atina-Kıbrıs hattında tezgahlanan, Kıbrıs’ı bir oldu bittiye getirip, Enosis’i hakikat kılma niyeti taşımayan bir Yunan politikası varmış rahatlığı içindeler yaptıkları yazılı açıklamayla. Ne yapmış? Madam Bakoyanni geçen 35 yılı beşe bölmüş, geriye her biri yedi yıl süren bölümler ortaya çıkmış. 1, 2, 3, 4. bölümlere baktığında, gördüğü manzara şudur: Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri 1974’den 28 yıl sonraya yâni 2002’ye kadar, Kıbrıs üzerinde, milletin iradesinin tecelligâhı olan TBMM’de mecliste grubu bulunan bütün partilerin, Kıbrıs meselesinde ittifak olunmuş ve bir devlet politikası hâline gelmiş istikamette yürütüldüğünü görmüş bulunduğundan dolayı Sayın Madam, gözünü son yâni 5. bölüme çevirmiş ve orada Türkiye’nin 28 sene devam eden istikrarlı tutumunu sarsan bir ifadeye rastlamış. O ifade şudur: “Çözümsüzlük, çözüm değildir.” Bunu söyleyenler; kim ne derse desin, MSP’nin içinde olmadığı hiçbir hükümet 20/Temmuz/1974 indirme ve çıkarma kararını alamaz ve Kıbrıs Barış Harekâtımızı realize edemezdi fikriyatının bağlıları olan Milli görüş kaçkınları idi. Madam Bakoyani, bu ifadenin altında yatan kırılmayı fark etmeyecek kadar meselelerden uzak bir siyasetçi elbet değildir. Hele, söz sahiplerinin bu kanaate getirilmelerine vesile olan lobilerin, elverişli hale geliyorlar müjdesini ne Yunanistan’a dolaysıyla da Madam Bakoyanni’ye vermelerine gerek vardı. Günümüz de, dışişlerine AKP tarafından getirilen sayın Yaşar Yakış bey’in, internet ortamında, AKP için; ben kendilerinden olmadığım için beni kabine dışına koydular şikâyetlerinin olduğu haberlerini duyuyoruz. Nitekim; Sayın Yakış; bir meclis konuşmasında galiba TSK Ada’da işgalci duruma düşebilir dediğinde bir de baktık ki, Sayın Baykal; bu sözü ülkede en son söylecek kişi olmalısın ikazını yapmıştı. Acaba bu ikazla Sayın Baykal: “Ne yapıyorsun? İşi patlatıyorsun mu?” demek istemişti de bizler mi anlayamamıştık. Fakat geriye dönüp baktığımda gördüğüm. Çıkarma kararı oylamasında sekiz MSP’li hep birlikte, çıkarma derken onlara iltihak eden Deniz Beyle, Önder Bey idi. Eğer onlar sekiz MSP’liye katılmasalardı, belki Amerikanofil CHP’li bakanların bloku aşılamayacak, kellim kellim la yenfa yine Kıbrıs yollarından dönüş başlayacaktı… Neyse bunları bırakalım da Madam Bakoyanni ne diyor ona bakalım: “Kıbrıs’ta, tüm Kıbrıs halkının çıkarına olacak ve kabul görecek barışçı bir çözümün varlığına inanıyoruz..” diyor.
İktidar ve taraftarları hariç, bizler de, sizinkilerin Helenizm uğruna siz Sayın Madam’ı dahi çılgıncasına harcarlar. Hamd olsun yetmiş milyon Türkiye insanının çok büyük kısmı, müslüman, aynı delikten iki defa kendini ısırtmaz hadisinden haberdardır. Kıbrıs’ın 2002 /3/ Kasım öncesi statüsü, sulh içinde olmayı sağlamıştır. 35. yıl da o istikamette devam gerekir. Hafta sonunda İnşaallah "Milli Görüş Zaviyesinden 1974 Barış Harekâtı" adlı çalışmam, kitap hâlinde yayın dünyamızda yerini alacaktır. Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.