Arslanlar daha çok konuşmalı
Ortada çeyrek asırdır süren bir mesele var. Meselenin temelinde devletin kimi kusurların bulunduğu bizzat kusurları uygulayanlar tarafından defaatle itiraf ve kabul edildi.
Bu kabulden yola çıkılarak bir yığın yeni düzenleme yapıldı.
Hak ve özgürlükler genişletildi
Mesela Kürtçe'nin öğretilmesi serbest oldu. Artık Kürtçe konuşma yasağı diye bir şey kalmadı. Devlet eliyle Kürtçe yayın yapılır oldu. Üniversiteler Kürtçe bölümleri açmaya hazırlanıyor.
En önemlisi de PKK davasına sahip çıkan bir meclis grubu var. Daha açıkçası PKK artık mecliste temsil ediliyor!
Dağda silah yerine vadide siyaset söylemi eyleme dönüştü.
Ve biz hala Kürt sorununu tartışıyoruz.
Tartışacağız. Çünkü sorun henüz tamamıyla çözülmedi.
Geçmişte iktidarlar sorunu çözmek için kimi söylemler geliştirdiler. Bu söylemler söylem olarak kaldı eyleme dönüşmedi.
AK Parti iktidarı da sorunun adını koydu. Çözme kararlılığı sergiledi. Ancak sorunun sahipliğini üstlenenlere karşı 'bende daha çok Kürt milletvekili var ben bölgeden en çok oy alan partiyim sorun sahibi benim' demeye getirdi. Hatta bu istikamette TRT Şeş gibi dün imkansız görülen bir adımı dahi atabildi.
Yerel seçimlerde DTP ile müthiş bir yarışa girdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi için tarihte eşine ender rastlanan bir seçim yarışı yaptı.
Fakat vatandaş AK Parti'yi değil DTP'yi tercih etti. Üstelik Van ve Siirt gibi Ak Parti elindeki belediyeleri de DTP'ye devretti!
Yani bölge halkı DTP'nin kendisini temsil ettiğini lisanı haliyle ilan etmiş oldu.
Bu da, her ne kadar AK parti bölgede varlığını gösteren ve sürdüren bir parti olsa da Kürt sorununda DTP yani PKK hala söz sahibidir anlamına gelir.
Öte yandan, bir yol haritası ilan edileceği haberleri İmralı'yı tekrar gündeme getirmiş hatta İmralı'ya gündemi belirleme gücü vermiştir.
Dışişleri bakanının, 'Terör sorunu devlet mekanizmalarıyla çözülür. MGK ve Bakanlar Kurulu zemini varken başka şeyler aramayın' açıklamasından sonra yol haritası ilanı sorunu çıkmaza sokabilir!
İşte burada bu noktada bence sorunun siyasi temsilcisinin rol alması gerekir. İmralı'yı göstermesi sorunu çözümsüzlüğe itebilir.
Devlet İmralı ile pazarlık yapmayacaktır, öyle anlaşılıyor. Ama DTP ile sorun masaya yatırılabilir.
Evet hem iktidar hem de DTP çok çetin bir imtihanın arifesinde durmaktadırlar.
İktidar önce DTP'yi tanımalı ve onlarla oturup konuşabilmelidir.
DTP de İmralı'yı adres göstererek sorunu çıkmaza sokmamalıdır.
Ayrıca DTP sorunun çözümünde şartları zorlamamalıdır.
Demokratik özerklik gibi taleplerin inandırıcı olabilmesi için DTP'liler özellikle seçilmiş vekil ve başkanlar Türkiye'nin bütünlüğüne içtenlikle sadık kalacaklarını ispat etmelidirler.
Şehirlerine devletin başbakanı geldiğinde onu karşılama nezaketinde bile bulunmayan seçilmiş siyasetçilerin birlik ve bütünlük söylemleri, demokrasi ve barış iddiaları havada kalır.
DTP'nin kendisini gözden geçirmesi lazım.
İmralı'da ısrar etmeleri kendilerinin lüzumsuzluğuna işaret eder ki o zaman sorunu bizzat DTP kilitlemiş olur.
Bölgenin en büyük partisi AK Parti yerel seçimlerde aldığı sonuçtan ders çıkarmalıdır. Kürt vatandaşlarımızın güvenini kazanmaya çalışmalıdır.
AK Parti'deki özellikle Kürt kökenli vekiller daha çok konuşmalıdır. İhsan Arslan gibi konuya hakim arkadaşların daha aktif rol oynamaları gerekir. AK Parti'de DTP'dekinden daha fazla Kürt kökenli vekil vardır. Onlar konuşmadıkları için meydan DTP'ye kalmaktadır. Meydan DTP'ye bırakıldıkça gündeme de onların hakim olacağı unutulmamalıdır.
1994 seçimlerinde hem Diyarbakır hem de Batman'da belediye başkanlığını başbakanın o zamanki partisi RP'nin nasıl kazandığı da masaya yatırılmalıdır.
Yine unutulmamalıdır ki, bu denli büyük sorunlar devletin içindeki çetelerin kökü kazınmadıkça çözülmez.
HSYK da önemli davalara bakan savcı ve hakimleri tayin ederek emsallerine göz dağı vermek yerine hakim ve savcı bağımsızlığını sağlayacak şekilde göreve devamlarını sağlamalıdır.
Unutmayalım, adalet sağlanmadıkça hiçbir sorunun çözümü mümkün değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.