Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Cehaletin böylesi - 1

Cehaletin böylesi - 1

Bazı insanlar vardır, bilmez, bilmediğini de bilmez. öğrenmek de istemez.. Kendine gerçeği söyleyenlere ise öfkelenir.. Onların bilgiden arındırılmış ön yargıları vardır.. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibidir çoğu.. Sonuçta, gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmezler.. Gözlerine yaklaştırdıkları kibrit çöpünün arkasında bir ormanı kaybederler de fark etmezler.. Söylediklerinin nasıl anlaşıldığı umurlarında değildir çoğunun.. Bir iletişim kaygıları da yoktur.. Kesin bir kanaata dönüşmüş zanlarını, ya da bir dine dönüşmüş ideolojilerini, sloganlarını haykırmak için fırsat kollarlar sadece..
Bunlar her toplumda vardır ve kendi başlarına ortaya çıkmazlar.. Cehaletin bu türü ancak eğitimle mümkündür..
Geçen gün 32. Gün'de, Bilgi üni.'de başörtüsünü konuşuyoruz da, gördüğüm kadarı ile Kemalist geçinenlerin çoğu eminim ne Nutku okumuşlardır ve ne de cumhuriyetle ilgili bir kitap.. Cumhuriyet gazetesini almayı yeterli görüyor olsalar gerek.. Hoş, tirajlarına bakınca onu okuyan da yok ya! Laikliği de bilmiyorlar, Şeriatı da. Tarihten de haberleri yok.. Ama cahil cesurluğu ile kendilerinden çok eminler.. öfkeleri sevgilerinden daha büyük.. çoğunun bilgisi şifahi. Kulaktan dolma.
Hani derler ya, “yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder” diye, işte öyle bir şey..
Mesela bunlar Avrupa'nın tek laik ülkesi olan Fransa'da bile laikliğin Alsas-Loren bölgesinde, yani mesela Strasbourg’da geçerli olmadığını bile bilmezler.. Laiklikle sekülerizmin farkının bile farkında değillerdir. Laikliği din-devlet ayrılığı sanırlar.. Yok böyle bir şey! Laikliğin objesi din ve devlet değildir. Ayrılığı hiç değildir!. Kilise-devlet ilişkisini, diyalog, işbirliği, uzlaşma, çatışmama ilkesi ve paylaşım esasına göre düzenleyen, kaynağını İncil'den (Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya, Sezar'ın hakkı Sezar’a hükmünden) alan, Katolik toplumlardaki kilise-iktidar ilişkisi çözmeye yönelik bir kurum olduğunu, dünyada sadece bir elin parmakları kadar ülkede laiklik olduğunu bilmezler.. Yani laikliğin Katolik teolojisindeki ikilemi (Kilise ile iktidar otoritesi sorunu) çözmeye yönelik, yine çözümün Hıristiyanlığın temel referansına dayalı bir çözüm olduğunun farkında değillerdir..
Bugün bu anlamda AB ülkeleri içinde, bütün ülkede geçerli laiklik uygulaması olan tek ülke yoktur..
Unutmamak gerekir ki, Katolik kilisesi, dünyadaki tek din devletidir ve tüm dünyadaki Katolikler aynı zamanda bu devletin teb’asıdır. Ve tüm dünyadaki Katolik kilisesine ait mal varlıkları ve toprak, Vatikan'ın toprağıdır. Yine bu anlamda Vatikan evrensel bir devlettir..
Fransız laiklerinin karşısında işte bu kilise vardır ve eşit konumdadırlar..
Göreceksiniz AB'de, sonunda bugünkü laiklik anlayışı da tasfiye edilecektir. AB laik olmayacak ve yakın bir gelecekte laisizm ya ortadan kalkacak ya da yeni bir tanıma kavuşacaktır.. Zaten Türkiye hiçbir zaman laik olmadı.. Kemalistlerin hoşuna gitmese de, bilmek istemeseler de, Türk ulusçuluğunun temelinde din vardır. “Anasırı İslâm, Türk Milletinin üssül esası” sayılmıştır. Müslüman halklar Türk sayılırken, gayrimüslimler azınlık kabul edilmiştir. Onun için Araplık, Kürtlük meselesi; çerkez, Arnavut, Boşnak, Gürcü meselesi o gün gündeme gelmemiştir.. Bakmayın siz, “Hacı” “Hoca” lakaplarının bile kaldırılmasına, Hilafet makamını ilga eden yasaya göre, “Hilafet Büyük Millet Meclisi'nin şahsı manevisinde mündemiçtir..” Açın bakın! Ve devletimiz hâlâ Hac yönetmelikleri yayınlar.. İmamlar devlet memuru, camiler devlet dairesidir. Yani kamusal alan!
Bakın Hilafet ilan edilmeden, yani, dindarları temsil edecek bir dini otorite ve makam ortaya çıkmadan laiklikten söz edemezsiniz.. Halife, laiklerin sandığı gibi, Allah’ı (CC) ya da dini temsil etmez. Dindarları temsil eden yercil bir kurumdur.. Bugün dünyada evrensel temsilciliği bulunmayan tek din İslâm'dır.. İşte böyle bir mekanizma oluştuğu zaman, devlet/ler bu mekanizma ile görüşerek, adalet, barış, özgürlük temelinde, paylaşım, işbirliği, çatışmama ilkesine dayalı olarak bir model oluşturabilirler. Laikliğin amacı budur, Hıristiyan teolojisinde, hukukunda, toplumunda.. 1789 tecrübesine dayalı bir anlayışın ürünü olan ve kaynağını yine Hıristiyanlıktan alan laiklik, toplumsal barış amacının aracıdır. Laiklik doğrudan amaç değildir..
Mesela bu gençler “Millet”in Arapça bir kelime olduğunu ve “Millet”in din anlamında kullanıldığını bilmezler. Cumhuriyetin Arapça bir kelime olduğunu da. Bunun Res-publicas’ın tam karşılığı olmadığını ve İmamı Biruni tarafından “çoğunluğu” ifade eden bir kavramdan yola çıkarak üretildiğini de bilmezler.. Hatta bu çocuklara sorun “Demokrasi” ile “Cumhuriyet” arasındaki farkı da bilmezler.. Bakmayın Kemalizmi bu kadar savunuyor gözüktüklerine, “6 ok”u say deseniz sayamaz çoğu..
Bunlar Şeriatın ne demek olduğunu da bilmiyorlar.. Şeriata hakaretin suç olduğunu da, Şeriatın anlamını da bilmiyorlar. Şeriat; hukuk, meşruiyet, geniş yol ve bir dinin emir ve yasakları demek.. Ama onlar bunu bilmiyorlar ve Şeriattan korkuyorlar.. Anlaşılan ömürlerinde hiçbir dini metni baştan sona okumamışlar ve çevrelerinde bunu okuyan da yok!
Türkiye laik değildir, tekrar söylüyorum.. Türkiye 46 TDK sözlüğüne göre Kemalist teokrasidir. Eğer laiklik din devlet ayrılığı ise, o zaman Kemalizmi devletten ayırmanız gerek. çünkü o da bir dindir. Değilse devletin dine / dindarlara hakim olduğu rejimin adı Bizantinizmdir. O zaman Türkiye yine laik değil, Bizantinist bir ülkedir.
Bakın laik, dinsizlik ya da din özgürlüğü anlamı içermez. Laik dediğiniz kişi, din dışı değil, kilise hiyerarşisi içinde yer almayan kişi demektir. Mesela Vatikan'da seküler senyörler vardır.. Bir laik çok dindar olabilir. Kiliseye vergisini de öder.. Kilise iradesini her şeyin üstünde de tutabilir. Ama kilise hiyerarşisinden bağımsız konumda ise bu kişi laiktir.. Şunu unutmamak gerek, 1789'da ayaklanan halk, dine karşı değil, İncil'e göre Sezar'ın hakkı olan servet, silah ve iktidarı zorla ele geçiren kiliseye karşı halkın öfkesinin eseridir.. çünkü kilise Tanrı'nın rızasının aksine hareket etmiştir..
Laiklik, tolerans, hoşgörü filan da değildir. Tolerans ve hoşgörü için laik olmaya da gerek yok. Laiklik daha dünkü bir durum, Hıristiyan bir toplumda Fransız tecrübesi ile sınırlı bir konu.. Biz, bin yıldır bu topraklarda Melek-i Tavus diye bizim Şeytan diye lanetlediğimiz bir yaratığı takdis eden insanlarla birlikte yaşıyoruz. O zaman laiklik de yoktu.. 1000 yıldır kavimler kapısındaki barışın sırrı laiklik değildi. Kendi tarihine bu kadar yabancı ve tabancı tarih tecrübesini, bu kadar çarpıtarak kendi tarihine karşı bu içi boşaltılmış ve saptırılmış ideolojileri böylesine bu gençlerin kafasına sokanlara karşı biz ne yapıyoruz diye düşünüyorum bazan!.
A benim yurdumun laikleri siz bu işin neresinde duruyorsunuz?
Neyse, yerim dar, yarın bu konuya devam edeyim.
Selâm ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi