Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Enver, Talat, Cemal ve İstanbul Baro Paşası (2)

Enver, Talat, Cemal ve İstanbul Baro Paşası (2)

Dünden devam.
“... O zamanlar kalemler kırık, gözler yumuk, boyunlar eğri, ağızlar kilitliydi. ‘Gel’ diyordunuz, halk karnını yerde sürüye sürüye ezile büzüle koşuyor, ayaklarınızın altına sokulup tir tir titriyordu. ‘Git’ diyordunuz, kapıya kendini dar atıyor, merdivenleri dörder dörder atlayarak canını güç kurtarıyordu.
Siz âmir olmadınız, sergerdelik [kabadayılık] ettiniz... Siz valilik yapmadınız, asesbaşılık [polis şefliği] ettiniz... Efelere taş çıkardınız; zorbalara parmak ısırttınız... ‘As’ deyince sıra sıra darağaçları kurulur, ‘Yak’ deyince alev alev meşaleler tutuşur, ‘Bas!’ deyince tabur tabur jandarmalar üşüşürdü...
Elinizde zindan anahtarları, belinizde idam ipleri, sırtınızda darağaçları, vilâyet vilâyet dolaştınız... Ali’ye çattınız, Veli’yi bastınız, Ahmet’i kazıdınız, Mehmet’i kavurdunuz, beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden öbek öbek ziyafetler çektiniz; akbabaları çocuk ölüsü ile besleyip, kartalları artık Âdem etinden tiksindirdiniz.
Muhalif mi? Alaşağı... Muharrir mi? Vur başına... Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? İste parasını... Ermeni mi? Kes kafasını... Arap mı? Çek ipe... Kadın mı? Gönder eve... Haydut mu? Buyurun köşeye... Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma... Yahudi mi? Sor fikrini... Kalan kimseye at sopayı... Paraları koy cebine... İşte sizin programınız bu!
Palalarla sopalarla işe giriştiniz; sürülerle insanları dağ başlarına götürüp satırlardan geçirdiniz; babaları, evlatları yoktan yere harcayarak Anadolu içerisinde dul kadından, yoksul yetimden başkasını bırakmadınız.
Ne oluyordunuz? Bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti? Ne kazanacaktık? Dünyayı mı alacaktık, Mısır’a sultan mı olacak, Hind’e şah mı gidecektik? Sizin sadrazamlıkla, seraskerlikle, nâzırlıkla gözleriniz doymamıştı, a padişah heveslileri...
Şam’da, Halep’te az daha namınıza hutbe okutup, isminize sikke kestirecektiniz. Yiğitlik sizde, kahramanlık sizde, avurt zavurt sizde, caka tavır, hepsi sizdeydi... Şimdi böyle sinsi sansar gibi tavandan tavana nereye?
Evet, nereye gidiyorlar? Mahalle kahvesinden bir adımda sadârete, meyhane peykesinden bir basışta nezârete, tulumbacı koğuşundan bir hamlede valiliğe eren bu türediler nereye gidiyorlar?
Kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular... Halk sersefil cami avlularında yatarken çiftlikler aldılar, kâşâneler yaptılar. Açlıktan ölenlerin lokmasını ağzından çalarak haspalara ziyafet çektiler. Susuzluktan kavrulanların testisini aşırıp havuzlarını doldurdular.
Halk sokaklarda posteki kemirirken, onlar konaklarda ebabil beyni yediler, kuş sütü içtiler. Anamıza sövdüler, babamızı dövdüler, hulâsa bacağından yakalayıp bu devleti yerden yere vurdular, paçavraya çevirdiler. Kasalarına altın doldurdular, bizim ceplerimize kağıt tıktılar.
İşte milleti artık büsbütün öldürdüklerinden emin olsunlar... Zira damarlarımızda bir damla kan, kollarımızda bir zerre kuvvet kalmış olsaydı, yakalarından yapışır öcümüzü alırdık... Halbuki kollarını sallıya sallıya, yüzümüze tüküre tüküre gittiler.
Aşkolsun! At da size yaraşır; meydan da. Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine gelirsiniz... Eteklerinizi öptürüp ciğerlerimizi söndürürsünüz. Biz size: “Kırk katır mı, kırk satır mı?” diye soramadık; yarın sizin bize:
‘Ölümlerden ölüm beğen!’ Demek artık hakkınızdır. Lâyıkımız olan paşalar! Topumuzun başını bir kılıçla çıkarmadan [uçurmadan] nereye?”
Efendim Refik Halid Karay’ın bu muhteşem yazısı burada noktalandı. Yazıyı okuduktan sonra 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve arada bir yayınlanan muhtıralar başta olmak üzere son Nisan ayında hazırlanan komplolara kadar nice Enverler, Talatlar, Cemaller varmış değil mi? Hiç vazgeçmemiş adamlar bu ülkeye ve halka karşı imtiyazları ve cüzdanları için öfke beslemekten. Bu nasıl bir silsiledir yahu milim şaşmadan devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi