M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Korkun Korkun Korkun

Korkun Korkun Korkun

1. İslâm dünyasında fitne ve fesat, nifak ve şikak ayyuka çıktığı zaman.

2. Ümmet şuuru (bilinci) ve birliği erozyona uğradığı, hizipçilik ve fırkacılık çoğaldığı, Müslümanlar birbirleriyle çekişip tepiştiği zaman.

3. Müslümanlar başsız kaldığı veya başlarında sadece şekilden ibaret bir gölge kaldığı zaman.

4. Müslüman halkın büyük kısmı namazı terkettiği ve şehvetlerine uyduğu zaman.

5. İslâm kadınları ve kızları dinin, Kur'ân'ın, Sünnetin, şeriatın emirlerini dinlemeyip; nefslerine, hevalarına ve heveslerine uyup azdıkları zaman.

6. Kitabullah ve Resul'ün Sünneti ile kesin şekilde yasaklanmış ve haram kılınmış olan riba yaygın hale geldiği zaman.

7. Para, mal, servet, çok kazanç din haline geldiği zaman.

8. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmadığı zaman.

9. Müslüman toplum lüks, israf, aşırı tüketim, aşırı konfor, gurur, kibir, gösteriş, saçıp savurma delisi olduğu zaman.

10. İlme ve âlimlere kıymet ve kulak verilmediği zaman.

11. Müslümanlar kâfirlere rahmetli, şefkatli, yumuşak, mü'min kardeşlerine galiz, yavuz, sert, kaba, merhametsiz, tahammülsüz, anlayışsız olduğu zaman.

12. Zenginler ve varlıklılar, zekât ve sadakalarıyla (yardımlarıyla) fakirlere, miskinlere, sefalet çekenlere yardımcı olmadıkları zaman.

13. Dindar geçinenler, mevcut fısk ve fücura bakıp kendilerini dev aynasında görmeye, 'ucb ve gurura kapılmaya başladığı zaman.

14. Rüşvet alma verme, haram rant yeme, beytulmal-i müslimîni hortumlama gibi akçalı günahlar çok yaygın hale geldiği zaman.

15. Din ticareti, din sömürücülüğü, din bezirganlığı büyük boyutlara ulaştığı zaman.

16. Namaz, ezan, tilavet-i Kur'ân, fetva verme, tefsir, hadîs, fıkıh, siyer... bütün ulûm-i islâmiyye ve hidemat-ı hayriyye paraya endeksli olduğu zaman.

17. Bid'atler yayıldığı, Sünnetler hıyanete uğradığı zaman.

18. Halkın önemli bir kısmı insî şeytanlara tâbi olduğu zaman.

19. Sabah namazlarında camiler boş kaldığı zaman.

20. Müslümanların bir kısmı aç iken zengin hacılar tıka basa, israf içinde devamlı şekilde tıkındıkları zaman.

21.Müslümanlar küfre, şirke, isyana, tuğyana, fısk u fücüra, nifak ve şikaka, mütecâhirâne işlenen günahlara alışıp kanıksadıkları ve bunlara tepki göstermedikleri zaman.

İşte böyle zamanlarda şunlardan korkunuz:

* Azap inmesinden.

* Düşman istilâsından.

* Dahilde dehşetli kargaşa, ihtilâl, iğtişaş, anarşi olmasından.

* Salgın hastalıklardan.

* Zelzelelerden, su baskınlarından, çeşit çeşit âfet, felâket, belâ ve uğursuzluklardan.

* Zilletten, esaretten, zebunluktan.

Tarihe bakınız. Çingiz istilâsı fâciaları... Hülagû istilâsı fâciaları... Haçlı seferleri... Emperyalist sömürgecilerin İslâm dünyasını istilâ etmeleri... Türkistan'da Sovyet rejiminin zulümleri...Bugünkü Arap dünyasını düşününüz...

OKUNAMAYAN EZANLAR
Dr. İhsan Alperen'in "Nevşehir'de Sabah Ezanı Özlemi" başlıklı yazısının ilk iki paragrafı şöyle:

"Nevşehir Öğretmenevi'nde saat 06.00 ve ben bilgisayarımın başındayım. Herkesin uykuda olduğu zamanlarda uyanık olmak farklı bir haz yaşatıyor insana... 04.45'te sabah ezanı okundu. Çok yakında bulunan bir camide insanı yerinden fırlatan cinsten yüksek volümlü ezandı. Huşû içinde dinleyemedim, oysa ne kadar çok isterdim. Anadolu'nun bu orta yerinde, bir anne şefkatiyle sabâ makamında, "Haydi evlâdım / haydi cancağızım, sabah oldu, uykudan daha güzel şeyler var"denmesini...

Sabırla ezanın bitmesini bekledim. Bu yanılsamanın (!) ardından, şöyle derinlerden gelecek güzel sesli müezzinler tarafından okunacak sabah ezanlarını bekledim. Fakat boşuna bekledim. Çünkü az önce dinlemek zorunda kaldığım ezan merkezî sistemde okunan bir ezanmış...Koskoca Nevşehir'de sabâ makamında ezan okuyabilecek bir müezzin yok muydu?İşte merkezî sistemi mâşerî vicdanda zorunlu kılan hususlardan biri de bu herhalde!" (Millî Gazete, 9 Ağustos 2009)

Maalesef ülkemizdeki ezan faciası devam ediyor. Diyanet bu işe bir çare ve çözüm bulmak için teşebbüse geçmiyor. Bendeniz yıllardan beri yazıp duruyorum. Yaz yaz faydası yok... Geçen sene Mehmet Barlas da bu konuda güzel bir yazı kaleme aldı. Bari benim gibi musalli ve (bu devre göre) dindar bir kişiyi dinlemiyorlar, üstad Barlas'ı dinlesinler ve bir şeyler yapsınlar.

Fakirhanem Sultanahmet Camii'ne çok yakın. Günde beş kez evin içinde okunuyormuş gibi çok yüksek sesli ezanlar dinliyorum. Ezan demedim, ezanlar. Çünkü civarda hayli cami var. Sultanahmet, Ayasofya (Orada da ezan okunuyor), Firuz Ağa, Yerebatan, İshak Paşa, Cankurtaran...

Bunların hepsi hoparlörleri sonuna kadar açmışlar, karmakarışık bir şekilde ezan okuyorlar. Yüksek sesler birbirine karışıyor. Ezan-ı Muhammediye yazık oluyor. Dinleyenlere, dinlemek isteyenler de...

Ezanların güzel okunması, dinleyenlerin mânevî zevkler ve hazlar alması mümkün değil midir? Bunun için çareler ve çözümler yok mudur?

Bin kere yazdım, bin birinci kere yazayım:

1. İyi ve güzel okunan bir ezan, sonuna kadar açılan hoparlörle bozulur.

2. İyi ve güzel ezan okuyamayan bed sesli kişiler hoparlörle ezan okumamalıdır.

3. Sesi ve musiki kültürü olmayanlar ezan okurken nağme yapmaya kalkışmamalıdır.

4. Birbirine çok yakın mesafelerde birçok cami varsa, bunlardan birinde hoparlörle ezan okunmalıdır.

5. Cami haparlörleri Büyük Okyanus adalarındaki "Kargo Kültü" haline getirilmemelidir.

6. Minarelerde ikiden fazla hoparlör bulunmamalıdır.

7. Yeterli sayıda, usûlüne göre iyi ve güzel ezan okuyan elemanlar yetiştirilmelidir.

Bir Müslüman olarak, vazifelerini yerine getirmeyen sorumlu ve görevlilere hakkımı helâl etmiyorum.

İslâm'ın medeniyet merkezleri listesinin baş taraflarında yer alan İstanbul'da güzel ezan dinlemek istiyorum.

Geçen gün tarihî bir camiye gittim. Giriş kapısının içinde kocaman bir saplı süpürge nizamiye nöbetçisi gibi duruyordu.Böyle rezalet olur mu? Süpürge ve temizlik malzemesi teşhir edilmez, saklı tutulur.

Başka yerleri bilmem, İstanbul camilerinin bahçe ve avlularında bir sürü helâ levhası var. İngilizce, Türkçe... For men, for women... Bir lira, 50 kuruş... Kutsal mabetlerimizin bahçelerindeki bu helâ reklamlarına çok üzülüyorum. Berbat mı berbat levhalar. Bir caminin kadın helâsının kapısında mini etekli bir karı resmi vardı.

Camilerin mihrap duvarlarında Tahtakale'de, Mercan'da 15 liraya satılan iğrenç saatler asılı.

İstanbul'un bazı camilerine Cuma namazı kılmaya gidin, bir saatten fazla uzatıyorlar. Yahu memur var, işçi var, öğrenci var, hasta var, ihtiyar var, acele işi olan var. Cuma namazını bu kadar uzatmak olur mu?

Cuma ezanı okunuyor, namaza başlanmıyor. Cemaati bekletmeye ne hakları var?

Diyanet'e hürmet ederim. Diyanet İşleri Başkanı'na hürmet ederim. Beni mâzur görsünler ve affetsinler, kendilerini, vazifelerini yapmaya çağırıyorum. Küstahlığımı bağışlasınlar.

Talebimin özeti: Camilerde ezan okumayı bir usule, nizama bağlasınlar. Ezanlar iyi ve güzel okunsun. Hoparlör fetişizmi önlensin. Camilerin ve minarelerin ses sistemi akustik uzmanları tarafından ayarlansın.

Kötü şeyler mi istiyorum?

Yapılamayacak şeyler mi istiyorum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi