Vakit’i kim, niçin takip ediyor?
Yayın hayatına başladığımız ilk gün deklâre ettiğimiz gibi; “Halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi” olma “misyonu”na bugüne kadar bağlı kaldık...
İnşaallah bundan sonra da, “bu misyondan sapmama” kararlılığımızı sürdüreceğiz...
Böyle bir “misyon”u üstlenmekle üzerimize gelineceğini, “yoğun saldırı”lara maruz kalacağımızı biliyor ve bekliyorduk...
Ve yine biliyorduk ki; “halkın çıkarları”nı savunmak; “kafa konforları bozulanları” veya “tekerine çomak sokulanları” rahatsız edecektir... Çünkü onların “saltanat”ları, “halkın çıkarları” ile çatışmaktadır!.. Onlar, saltanatlarını, halkın emek ve alınteri üzerine kurmuşlardır!.. Halk “köle” gibi çalışıp üretmeli ve sürekli “vergi” vermeli ki; “saltanat düzeni” devam etsin!.. “Halkın uyandığı” ve gidişatı “sorguladığı” bir atmosferde ne “saltanat” kalır, ne “krallık” ve ne de “kaymak tabaka!”
VAKİT’E KARŞI ORGANİZE SALDIRI!
Vakit, yayın hayatına atıldığı ilk günden bu yana, “Hakk’ın ve halkın yanında” oldu... Bu duruş, elbette “bazıları”nın rahatını bozdu... “Rahatı bozulan”lar, “konforlarını kaybeden”ler ve “buyurganlık”ları tehlikeye girenler, zaman zaman Vakit’i “linç” etmeye, “yargısız infaz” uygulamaya yeltendiler!.. Onlar, Vakit’e karşı; kâh “psikolojik harp teknikleri” uyguladılar, kâh “ekonomik linç”le susturmak istediler!..
Bu “psikolojik savaş”ın en belirgin taktiklerinden biri de şuydu: Vakit; kendilerini “kral” zanneden “egemen ve buyurgan”lardan herhangi birinin “kuyruğu”na bastığında, ses “ağızlar”dan çıkıyordu...
Demek oluyordu ki; bastığımız “kuyruk”larla, ses çıkaran “ağız” arasında “organik bir bağ” vardır!..
Demek oluyor ki;
Bu “kuyruk”lar ile “ağız”lar; bir “çete” veya “örgüt” gibi “organize” hareket etmektedirler!..
Bir filmde olduğu gibi; birlikte yaptıkları işler, “organize işler”dir!..
Eğer öyle olmasa; “kuyruk” yerine niye “ağız”dan ses çıksın?.. Ya da ağıza “file” geçirdiğimizde, kuyruk niye “diklenmeye” kalksın?..
Demek ki;
Birbirlerini “koruma ve kollama” gibi görevleri var... Biri tehlikeye girdiğinde öteki devreye girsin ki; “saltanat” tehlikeye düşmesin!..
VAKİT’TEN ANCAK YARASI OLAN GOCUNUR!
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Bugüne kadar “doğru”ların ve “haklı”ların yanında yer alan Vakit’in maruz kaldığı “yargısız infaz”ların, “linç girişimleri”nin ve “bazı generaller” tarafından hazırlanan “Vakit’i yok etme plânları”nın temelinde, hep bu “amaç” vardır...
“Vakit’i boğmalılar” ki, “halkın sesi” hiç çıkmasın!
Bu yöntemi, “yolsuzluk” yapıp “halkın kanını emenler” de uyguladı, “kendi bankalarının içini boşaltıp faturayı devlete ödeten hortumcular” da!..
Bugüne kadar “hırsız”ların da konforunu bozduk, “vergi yüzsüzleri”nin de!..
“Görev” ve “yetki”lerini kötüye kullananlar da “rahatsız” oldu Vakit’ten, “darbe plânları” yapıp “milletin oyuyla iktidar olan hükümetleri devirmeyi” amaçlayan “illegal örgütler” de!..
“Kimlerin rahatını bozmadık” ki?..
Kimlerin “uyku”larını kaçırıp “huzursuz” etmedik ki?
Onlar, “kâbus” gördükleri gecelerin sabahında, hemen bayiye koşup bir Vakit aldılar!.. “Acaba Vakit ne yazdı?.. Acaba, Vakit hangi oyunlarını, hangi yolsuzluklarını, hangi tuzaklarını deşifre etti?..
Vakit, acaba bugün hangi maskeleri indirip, kimlerin gerçek çehresini gösterdi?..”
Hep söyledik, yine söylüyoruz;
Bugüne kadar verdiğimiz “daimi rahatsızlık”tan dolayı, hiçbir kişi ve kuruluştan özür dilemedik, bundan sonra da özür dilemeyi hiç düşünmüyoruz!..
Bu, böyle biline!..
HÜRRİYET’İN BİR KARIN AĞRISI VAR!
Bütün “saldırı”lara, “yargısız infaz” ve “linç girişimleri”ne rağmen, Vakit’in eğilmeyen, bükülmeyen ve daima “dik” olan “duruş”unu sizler zaten biliyorsunuz. Bunu yeniden hatırlatmamıza sebep olan olay ise “Orkestra Şefi Cem Mansur”un, Cumartesi günkü Hürriyet’te yayınlanan “röportaj”daki bir ifadesidir!..
Cem Mansur, söz konusu röportajında demiş ki;
“İdil Biret konserinden beri, camia olarak takip ediyoruz Vakit gazetesini!”
Hemen söyleyelim;
Cem Mansur’un sözlerinde, “kışkırtıcılık” şeklinde bir ibare yok... Ama Hürriyet, söz konusu röportajın başına; “Vakit gazetesinin kışkırtıcı yayımlarına ilişkin olarak görüşlerine başvurduğumuz Cem Mansur” ifadesini koymuş ve böylece röportajın tamamı “Vakit’in kışkırtıcılığı” üzerine bina edilmiş!..
Demek oluyor ki;
“Hürriyet’in derdi” başka...
Hürriyet, patronları Aydın Doğan’la ilgili yayınlarımızdan “rahatsız” olmuş ki; bu defa Cem Mansur üzerinden” saldırıyor Vakit’e!..
Bu saldırı esnasında da, “kışkırtıcılık” gibi bir kavram kullanıyor ki; bu bir “psikolojik savaş tekniği”dir!.. Bu tekniği uygulamaktaki maksatları, “Vakit’i olduğundan farklı göstermek” ve okuyucuyu daha en başta “manipüle etmek”tir!..
Bugüne kadar bunu yapmışlardır...
“Vakit’i olduğundan farklı” göstermeye çalışmışlardır ki; Vakit’in etkisi “az” olsun!..
İşte bu yüzden; sürekli “kışkırtıcı”, “hedef gösterici” ve “radikal” demişlerdir Vakit için!..
Ne var ki;
Onlar ne derse desin, Vakit, ilk günden beri “gazete gibi gazete” olmuştur!..
Ve hep dediğimiz gibi;
İlk günden beri “haksızlık”larla, “yolsuzluk”larla, “soysuzluk”larla mücadele etmiştir!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Yolsuzluk” yapmayan, “milletin emeği ve alınteri”ni çalmayan, “vergi yüzsüzü” olmayan, kitabında “kaçakçılık” yazmayan, “milletin gelenek, görenek ve inancı”na küfretmeyen, “baskıcı, dayatmacı ve despot” olmayan bir insan, niye rahatsız olsun Vakit’ten?.. Niye “Vakit’i boğmaya” ve niye “olduğundan farklı” göstermeye yeltensin?..
Biliniz ki;
Kim “Vakit’ten rahatsız” oluyorsa, o insan mutlaka “çiğ” yemiştir de, onun için “karnı ağrıyor”dur!..
Ve yine, kim “Vakit’ten rahatsız” oluyorsa; mutlaka “gocunduğu bir yara” vardır!..
“Cem Mansur üzerinden Vakit’e saldıran Hürriyet”in “yara”ları sayılamayacak kadar çok olmalı ki; “kendi saldırıları” yetmemiş, şimdi de “başkaları üzerinden” saldırıyorlar!..
Bilmiyorlar ki, Vakit’i korkutamazlar!..
Bilmiyorlar ki, Vakit’i susturamazlar!..
BUNLARI YAZMAK MI KIŞKIRTICILIK?
Vakit’in boynuna “kışkırtıcı” yaftasını asmak isteyenlere sormak istiyoruz;
Vakit’in hangi haberi veya hangi yazısı “kışkırtıcı”dır?.. Ne yani; bazı insanların dışkılarında “gök boncuk” mu vardır ki, “burunlarından kıl aldırmaz”lar?.. Onlar birer “dokunulmaz” mıdır ki, “en ufak bir eleştiri”de, koltuklarına “raptiye” konulmuş gibi hemen havalara zıplıyorlar!..
“Klasik Batı müziği” adı altında icra edilen müziklerin, genelde “kilise müziği” olduğunu yazmak mıdır kışkırtıcılık?..
Birçok insanın “kutsal” saydığı bir mekânda “şarap servisi” yapılmasını eleştirmek midir kışkırtıcılık?..
“Başka mekânlar”da olsa, “astronomik kira”lar ödeyerek gerçekleşecek bir “organizasyon”un, “beleş”e getirilmesini haber vermek midir kışkırtıcılık?..
Açık ve net soruyoruz;
Bu tür “konser”leri organize eden Hakan Erdoğan adlı şahıs, “Topkapı Sarayı’nın avlusu” için “kaç para” ödemiştir?.. Yoksa, o avlu “bedava”ya mı tahsis edilmiştir kendisine?..
Eğer “para” ödemişse ne kadar ödemiştir?..
“Kira faturası”nı gösterebilir mi?..
Eğer böyle bir “fatura” yok da; “Kültür Bakanlığı izin verdi” bahanesine sarılıyorsa; o zaman Kültür Bakanlığı’na sorarız; “Kimin malını, kime peşkeş çekiyorsunuz?.. O avlu, sizin babanızın çiftliği mi?”
Biz biliyoruz ki;
“Topkapı Sarayı Avlusu”nda bir etkinlik gerçekleştirmek isteyenler, “en az 20 bin TL kira bedeli ödemek” zorundadırlar?.. Peki, bu “20 bin TL” ödenmiş midir, ödenmişse “fatura” nerede?..
Ve yarınki Cem Mansur, Ayla Erduran konseri...
Yine aynı soru: Konser verilecek avlu için, “mekân kirası” ödendi mi?.. Ödendi ise, ne kadar?..
Olabilir... “Topkapı Sarayı, yaz aylarında konser vermek için olağanüstü bir mekân” olabilir.. Ama bunun bir “bedeli” olmalı değil midir?..
Aynı konser, bir başka mekânda verilmiş olsaydı, acaba kaça patlardı?..
Bunu sormak mıdır kışkırtıcılık?...
LÜTFEN OLAYLARI ÇARPITMAYIN!
Şunu söylemeye çalışıyoruz;
Vakit’e saldırıp; “Kışkırtıcı, provakatör, uç, radikal ve hedef gösterici” diyenler, milletin karşısına geçip, “milletten neyi gizlediklerini” açık ve net söylesinler!
Açık ve net söylesinler ki;
Millet de bilsin; “saltanat düzeni”nin nasıl sürdüğünü, “rant çarkı”nın nasıl döndüğünü ve Vakit’in de kimlerin rantına “çomak” soktuğunu!..
Bir defa daha deklâre ediyoruz ki;
Vakit’i olduğundan farklı gösterme çabalarına rağmen, bu gazete “doğru” bildiklerini yazmaktan, “gerçek”leri haykırmaktan ve “milletin çıkarları”nı savunmaktan asla vazgeçmeyecektir!..
“Çiğ” yiyenlerin karınları ağrısa da, “yara”ları olanlar gocunsa da!..
Dileriz ki;
Sadece “müzisyen”ler ve “orkestra şefleri” değil, “hemen herkes” takip etsin Vakit’i!..
Belki, “hortumlama”lar ve “zulüm”ler sona erer!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...