Ali Haydar Öztürk
Ali Haydar Öztürk’ü genç nesil tanımayabilir, yaşı 45 ve üzeri olanlar daha iyi hatırlayıp bilebilirler. Ali Haydar Öztürk ile Hz. Adem’den gelen bağımız ve aynı davada yoğrulmuşluğumuz dışında bir akrabalık ilişkimiz yok, soyadımız bir benzerlik.
Ali Haydar Öztürk Urfalı ve 78 yaşında bir “Bab-ı Ali duayeni.” İkitellici “tellakların” henüz çiçeği burnunda olduğu ve Bab-ı Ali’de yeni yeni ülkenin canına okumaya başladıkları yıllarda, Ali Haydar Öztürk de döneminin en büyük serbest üniversitesi “Büyükdoğu”yu okuyan ve okuduklarını paylaşan, İstanbul’un hakiki münevverleriyle bir arada tarihi ve kültürel sohbetler düzenleyen heyecanlı bir gençtir.
Ali Haydar Öztürk, Türkiye’nin en acılı zamanlarına 13 yaşından itibaren şahitlik etmeye başlar. 1940’ların başında henüz Urfa’da Ankara veya İstanbul’dan gelecek devlet erkanı ya da ağır misafirlerin kalabileceği bir otel ya da konak yoktur. Bu yüzden de kimse gelip gitmez. Urfalılar devlet erkanını, devlet erkanı da Urfalıları görüp bilmez.
Nihayet Urfa, 1940’ların başında ağır misafirlerin kalabileceği bir konağa kavuşur. Ali Haydar Öztürk de Urfa şartlarında öğrenimiyle birlikte işte bu konakta ilk işine başlar. Şehirde kalınabilecek mekan olduğunu öğrenen siyaset ve devletin ileri gelenleri ise “Urfa nasıl bir yerdir ve halkı nasıl insanlardır” diye gelip gitmeye başlarlar.
Gelenler arasında Celal Bayar başta olmak üzere CHP’lilerin tepe noktasındaki birkaç isim vardır. Akşama kadar şehirde siyasi çalışmalar yaparlar, akşam olunca da konağın lokantasında karşılıklı kumar oynarlar. “Gündüz çatışır, akşam kucaklaşırlar.” Ali Haydar Öztürk bu hadiselerin yakın şahididir.
Genç Ali Haydar, siyaseti ve siyasetçileri böylece tanımaya başlar. Bu arada esas özlemini çektiği meselelerin başında ise çok okumak ve yazmak vardır. Bu konuda da imdadına rahmetli Necip Fazıl Kısakürek üstadın dünyaya meydan okuyan “Kafakağıdı” “Büyükdoğu”su yetişir. Büyükdoğu’yu okumak demek, Türkiye’nin milli ve manevi meselelerine sahip çıkmak demektir. Yeniden Büyük Türkiye’nin kurucusu olmak demektir.
Yalnız o dönemlerde bırakın Büyükdoğu’yu okumayı, ele almak bile suçtur. Ali Haydar Öztürk, içindeki bu Büyükdoğu’ya kavuşmak ve onlarla birlikte olmak için İstanbul’a yelken açmaya karar verir ve 1951 yılında İstanbul’a demir atar.
Azimli Ali Haydar’ın renkli kişiliği ve hayatı burada başlar. Önce Necip Fazıl, ardından tarih ve kültür sohbetleri, okumaları ve anlatımlarıyla süren İsmail Hami Danişmend ve Münevver Ayaşlı arasında ne kadar Osmanlı münevveri varsa, hepsiyle birlikte olur, birlikte yer, birlikte içer ve o havayı iliklerine kadar teneffüs etmeye başlar.
İşte gençliğini ve orta yaşlılığını böylesine renkli geçiren Ali Haydar Öztürk, bugün Aydın ilinin en güzel tepelerinden birinde yaklaşık 10 bin kitabın arasında okumaya, yazmaya ve sohbet etmeye devam ediyor. Şimdiye kadar çok canlı hafıza gördüm ama böylesine ilk defa rastladım. Allah nazardan korusun, Ali Haydar Öztürk’te öyle bir hafıza var ki, çocukluk yıllarından itibaren bütün yaşadıklarını çok anlı hatırlıyor ve anlatıyor.
Ali Haydar Öztürk’ün kültürel ve sosyal çalışmaları halen sürmekte fakat siyasi faaliyetlerini 1980 sonrası noktalamış. 80’e kadar da MSP saflarında siyaset yapmış. Dolayısıyla MNP ve MSP’nin liderinden itibaren ileri gelenleri kimler varsa hepsini yakından tanıma imkanı bulmuş. Bu konuda da uzun uzun sohbet ettik.
Sohbet ettik deyince oradan devam edeyim. Ali Haydar Öztürk, bundan tam 10 yıl önce, “Dünden Bugüne Babıali” adıyla o yılların medyasını, siyasi gelişmelerini ve yakın tarihini anlatan harika bir kitap yazmış, bana da imzalayarak göndermişti. Kitabı okuyunca; “Bu zatı mutlaka ziyaret etmeliyim” diye niyetlenmiştim.
Yalnız kimsenin benim gibi niyetlenmesini istemem çünkü ancak 10 yıl sonra gerçekleşebilen bir niyet oldu. Aradan 10 yıl gibi koca bir zaman geçmesi de hiç hoş değil. Epeyce konuştuk, önümüzdeki günlerde bu sohbeti yayınlamayı arzu ediyorum. Bu arada Ali Haydar Öztürk’ün şikayet ettiği ve hemen hepimizin müptela olduğu bir hastalığın adını da zikrederek yazımı noktalayayım. “Vefasızlık.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.