Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Erkaya davası

Erkaya davası

Dün baktım, Erkaya davası ile ilgili binlerce sayfalık haber vardı internette.. “Dilipak-Erkaya” diye girin google’a, 46.000 sayfa gelecek.. Bu haberlerde, bu dava ile ilgili kanaatlerin kimden yana olduğuna bakın bir de..
Bu skandal bir dava. Hukuk tarihimiz için bir yüz karası..
Hemen belirteyim, satışa itiraz edeceğiz. 125 m2’lik bir daireyi 88 m2 diye ilanen satışa çıkarttılar..
Öte yandan dava AİHM gündeminde ve dava karar aşamasında..
Bu arada yüzlerce mesaj aldım. Bu dostlara teşekkür ederim. Ama mesela üyesi olduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden beni arayan olmadı. Basın Konseyi de görmezden geldi, sendika ve diğer meslek örgütleri de sessiz kalmayı tercih etti..
Vatan gazetesi, evi alanın Vakit gazetesi çevresinden biri olduğuna odaklanmayı tercih etti. Mazlum-Der, en sıcak tepkiyi veren kuruluşlarımızın başına geliyordu..
Bu davayı açan avukatlar da, bu kararı veren hakim ve bu kararı onaylayan Yargıtay üyeleri de, bu kararı ve sonucu vicdanlarına kabul ettiremeyeceklerdir.. Çocukları, torunları, komşuları bu işi onlara soracaklardır ve yanlış hesap dönüp gelip, onları bulacaktır..
Bu karar beni değil, onları zorda bırakacak..
Satış iptal edilecek diye düşünüyorum. AİHM’in kararı da benim taleplerim doğrultusunda olacak diye düşünüyorum.. Zaten Adalet Bakanlığı, daha önce hukuksuzluğu kabul ederek kanun yararına bozma talebinde bulunmuş. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da bu yönde görüş bildirmiş.. Bakalım, konu belki dostane çözüm yoluyla hallolur..
Ha ben hâlâ aynı fikirdeyim. Erkaya’ya da, bu davayı açanlara da, bu sonuçta sorumluluğu olanlara da hakkımı helal etmiyorum.. Evet hâlâ aynı kanaatteyim, hukuka uygun olmayan yasa, hukuku korumayan yargı suç aletidir. Yoksa Hitler’e, Musolini’ye, Stalin’e, Saddam’a niye kızıyorsunuz ki? Anayasa’nın 90. maddesi niye var?.
Bu durum 28 Şubat’ın önümüze koyduğu bir fatura..
Bu dava gıyabımda görüldü.. Oysa aynı kişiler suç duyurusunda bulunarak hakkımda bir de ceza davasının açılması talebinde bulundular. Ceza davası İstanbul’da açıldı. Tazminat davasını Ankara’da açıyorlar.. O mahkeme davetiyesi bana ulaştı. O dosyada açık adresim var. Aynı adres Basın Kartımda, Basın Konseyi’nde, Gazeteciler Cemiyeti’nde de var.. Benim nüfus kaydımdaki adres, o günkü ikamet adresimdi.. Beni bulamıyorlar.. Onun için dava gıyabımda devam ediyor ve kararı da ilanen tebliğ ediyorlar..
Hani ceza davası hukuk davası için bekleme sebebiydi? Açıkça hukuka karşı hile yoluna başvuruluyor.. Karar kesinleşir kesinleşmez de, hemen evimi bulup ev eşyalarını haczediyorlar.. Ardından ev haczedildi, son olarak da satış gerçekleştirildi..
Mesela malum media, bunları hiç görmüyor mu? Vatan’ın odaklandığı detay bir başka konu..
Burada sadece bana yapılan bir haksızlık söz konusu değil. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden bir şey bu.. Bir yıldırma, caydırma, bastırma operasyonu, Ergenekonvari bir durum sanki..
Unutmamak gerekir ki, bir kişiye yönelik bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
Zulm ile abad olunmaz. Ne denmiştir: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..
Şunu hiç unutmayalım: Kaderden, rızıktan, ecelden ötesi yok.. Her şeyin bir karşılığı vardır. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir..
Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
Ne yani, o kadar şey söyleyecek ve hiçbir bedel ödemeyecek miyiz? Hem Allah (cc) bizden zulmen alınan şeylerin, ya da adalet, barış, özgürlük mücadelesinde ödenen bedellerin karşılığını bize, on katı, yüz katı, hatta 700 katı fazlası ile ödemeyecek mi?
Yani demem o ki, zengin olduk a dostlar. Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.” Onlar düşünsün, kaybeden, yüreği acıyan onlar.. Kazanan ben, kaybeden onlar olacak.
Bu dava ile onlar, korumaya çalıştıkları değerlere, kişilere, kavram ve kurumlara çok daha büyük bir zarar verdiler..
Bu tartışmalar ışığında aslında ülkede toplumsal bir bilinç oluşuyor. “Türkiye neden böyle” sorusunun cevabını arayanlar için bu tartışmalar işaret taşı görevi görüyor.
Hani derler ya; “Sen yanmayacaksın, ben yanmayacağım, o yanmayacak, o zaman bizi kim aydınlatacak”
Petrol kaçakçılığında yılda milyar dolarlar gidiyor. Benim sesim çıkıyor, birçok mazlumun sesini bile duymuyoruz, çok daha ağır bedeller ödemelerine rağmen.. Benim başıma gelen, onların yanında devede kulak.. Ama ben bu konuyu, sadece kendi özel meselem olarak değil, örnek bir dava olarak sonuna kadar ve gittiği yere kadar götüreceğim. Ahirette bile peşlerini bırakmayacağım bunların.. Aynı ülkenin çocuklarının, kanları, gözyaşları, acıları, çalınan alınterleri üzerine kendilerine, iktidar ve servet, mutluluk üretmeye çalışanların tehditlerine pabuç bırakmayacağım..
Bu sonuçtan benim anladığım şu: 28 Şubat hâlâ devam ediyor..
Son bir söz daha: “Benim katlanmak zorunda olduğum güçlükler, mazlum kardeşlerim için baht kaynağı olsun.”
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi