D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türkler Kürt soyundan mı?

Türkler Kürt soyundan mı?

Bir dostum, “Kürt Türk’ün tersidir” dedi. Meğer, her iki ismin de aynı harflerden oluştuğunu, sadece baştaki ve sondaki harflerin yer değiştirmesiyle birbirine dönüştüğünü söylemek istiyormuş!
Bu bir nevi “etnik hurufilik” doğrusu beni pek sarmadı! Türkiye’de resmî tez mahiyetinde sayılabilecek görüşlerden biri, Kürtlerin Türk soylu bir kavim olduğudur. Bu konuda hayli zengin bir kitabiyat teşekkül ettiğini söyleyebiliriz.
Türkler, hatta “türkçüler” Kürtlerin kendi soylarından geldiğini, kardeşleri olduğunu söyleyerek bir kabulde bulunuyorlar. Acaba Kürtler de böyle bir kabul içinde olmuşlar mıdır? Yani, kürtçü olup da “Türkler Kürt soyundandır” diye fikir öne süren, kitap yazan var mıdır?
Sanmıyorum. Böyle bir şey gecikmiş milliyetçilikler için sözkonusu olmaz...
Yalnız, bir zamanlar “kürtçü” olan bazı kalem sahiplerinin sonra tamamen zıt kutba kayıp, Kürtlerin Türklüğü konusunda kalem oynattıklarını, kitaplar yazdıklarını biliyoruz.
Başta sözünü ettiğim egzantrik dostum, “bir kürtçü intihara kalkışırsa ne olur?” diye bir soru yöneltmez mi?
“Biz burada ciddi mevzularla meşgulüz!” der gibi bakmış olmalıyım ki, hemen ne demek istediğini örnekleriyle açıkladı.
“Diyarbekirli Mehmet Ziya Bey, gençliğinde kürtçü görüşlere sahip olmuştu. Hatta Kürt grameri filan yazmıştı. Bir bunalım geçirdi ve intihar etti. Ne oldu? Ölmedi tabiî, ölmedi ama türkçü oldu! Hatta ‘Türkçülüğün Esasları’nı yazdı.”
Mehmet Ziya Bey, tahmin edileceği üzere, bizim “Ziya Gökalp” diye tanıdığımız meşhur düşünür, sosyolog ve ideolog.
Dostum, galiba “bir çiçekle yaz olmaz” diyeceğimi tahmin ettiği için başka örneklerden bahsetmeye başladı. “Bir diğeri Mehmet Şükrü Sekban. Ergani doğumlu, Askerî Tıbbiye’de okudu. Kürt Terakki ve Teavün Cemiyeti’nin kurucularından. Bağdat’ta meşhur Kürt-Ermeni teşkilatı Hoybun Cemiyeti’nin başkanlığını da yapmış. Şükrü Bey’in intiharı farklı biraz. 1923’te Beyrut’da bir bildiri yayınlayarak Kürtlere muhtariyet (özerklik) verilmesini istemiş ve bunu Cemiyet-i Akvam’a (O zamanın Birleşmiş Milletler’i) da göndermiş. İşte Sekban’ın intiharı böyle! Ondan sonra kendini Kürtlerin tarihini araştırmaya adamış ve 1933 yılında yayınladığı kitapta, 37 yılını uğruna harcadığı Kürtlük hakkında araştırmalarının sonucunu şöyle özetlemiş: “Kürtler asla Ârî değildir, Samî de değildirler. Bazı Alman bilginlerinin iddialarına göre Kürtler Turanîdir... Hakikatde Türk, Kürt birer isimden başka bir şey ifade etmezler; bizim aile adımız Turanîdir.”
Üçüncü bir örnek beklemiyordum. Fakat o da geldi: “Mes’ut Fânî. Hukukçu. İşgal sırasında Fransızlar, Cebeli Bereket (Osmaniye) valiliğine Mesut Fani’yi tayin etmişler. Milli Mücadele’den sonra 150’likler listesinde yer almış. Suriye’ye kaçmış. Oradan Fransa’ya gitmiş. Paris’te Kürtler üzerine doktora tezi hazırlamış. Onun intiharı da bu galiba! Bu doktora çalışması onu Kürtlerin Türk soylu olduğu düşüncesine götürmüş. Yüzellilikler affedilince, Türkiye’ye dönmüş...”
“Bir kitap okudum, bu yazıyı yazdım”! Prof. Dr. Mehmet Bayraktar Hoca, “Kürtler Türklerin Nesi oluyor” diye bir kitap yazmış. Türkçe dışında, fransızca, arapça, farsça kaynaklara da başvurmuş. Batılı oryantalistlerin, Türk ve Kürt ilim adamlarının ve yazarların eserlerini elden geçirmiş. Onun kanaati şu: Kürtler kesinlikle Türk soylu. Konuyu saptırmak isteyen yabancı araştırmacılar, Kürtleri Medlere, Sümerlere, Sakalara, Gurlara vs. bağlıyorlar. Fakat, bütün bu kavimler Turanî’dir, Türktür, diyor.
“Araştırmak, bilmek, öğrenmek kürtçülerin intiharı” gibi bir fikre varıyoruz sonunda! Hadi hayırlısı!
Kürt İlhanı Alp-Urungu adına 7. yüzyılda Elegeş yazıtı dikilmiş. Elegeş Yenisey ırmağının bir kolu imiş... Kitap, başka örneklerle Kürt coğrafyasının Türkiye ve civarı ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Sibirya’dan, Türkistan’dan ta nerelere kadar Kürtlerin yaşadığı topraklar var. Bir bakıma nerede Türkler var, orada Kürtler de mevcut...
Hüseyin Namık Orkun’un “kürt” okuduğu kelimeyi Talat Tekin “körte” diye okumuş, “güzel” demekmiş “güzel il Han?” Biraz tuhaf ama. Bu mevzu ile ilgili bir yazıyı kürtçü olduğu anlaşılan bir sitede buldum, elbette Talat Tekin’e dört elle sarılmışlar. Yazı şöyle bitiyor:
“Kürtlerin dil, tarih veya soy olarak Türklerle hiçbir ilgisi yoktur. Kürtler Türklükten uzaklaşmış bir Türk boyu da değildir.
NOT: Kürdleri Türklerle birleştirmek isteyen forumlara bu yazıyı kopyalayınız. Çünkü bu kanıtlardan sonra Kürdlerin Türklerle hiçbir ama hiçbir ilgisinin olmadığı daha net anlaşılmaktadır.”
Aman ha! Siz siz olun, Türklerle Kürtler arasında bir irtibat kurmaya çalışmayın! Hatta yüzlerce yıllık beraberliklerini de yok sayın!
Bu yazıtlar malum, Yenisey havzasındaki Orkun, Selenga nehirleri etrafındadır. Selenga nehrinin nerede olduğunu anlamak için ansiklopediyi karıştırdım. Türk Ansiklopedisi’nde Selenga-Orhun tek madde halinde verilmişti. Her halde her ikisi tek nehir veya Selenga daha sonra Orhun ismini alıyor. Moğolistan’ın Hangay dağlarından doğar, kuzey doğuya doğru akar bu iki kol Moğolistan’la Rusya’nın Buryat sınırında, Kâhta’da birleşirmiş... Fesüphanallah! Bu işe Kâhtalı Mıço ne diyecek bakalım!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi