Rehber Ara
İslâm ile Müslüman özdeş değil. İslâm hak din, Müslüman aklı, kültürü, firaseti derecesinde o dine bağlı kişi.
Yüzde yüz Müslüman, Peygamber efendimizdir. Salat ve selâm olsun O'na.
Peygamber'den sonra İslâm'ı en iyi anlamış dört kişi Hulefa-i Râşidîn...
Sonra Ashabın seçkinleri. Ehl-i Beyt-i Nebevî. Aşere-i mübeşşire. Ashab-ı Bedr... 'Alâ meratibihim...
Ashab'tan sonra, Tâbiîn, Tâbiînden sonra Tebe-i Tâbiîn...
Eimme-i müctehidîn...
Her asırda yaşamış gerçek ulemâ, gerçek fukaha... Gerçek müfessirler, gerçek muhaddisler.
Gerçek tasavvuf ve tarikat büyükleri.
Evliyaullah.
Sâlihler.
Zamanlarının gavsı olanlar. Aktab, büdelâ, nüceba, nükeba, İmamân ve diğer mâneviyat uluları.
Resulullah'ın vârisleri, vekilleri, halifeleri olan zevat-i kudsiyet-meab.
İlimleri, kültürleri, firasetleri, birikimleri, ufuk genişlikleri, yeterli olmayan avamm-ı müslimîn; İslâm'ı hakkıyla öğrenmiş, anlamış sâlih ve veli kimselere tâbi olurlarsa doğru yolu bulurlar.
Kılavuzu olmayan yolunu şaşırır, tuzaklara düşer, helâk olur.
Din, sadece kendi kendine rasgele kitap okuyarak hakkıyla öğrenilmez.
Ucu Resûllerin Seyyidi'ne ulaşan bir silsileye sahip icazetli üstad ve hocadan öğrenmek gerekir İslâm'ı.
Bir hocaya muhtaç olduğu halde, hocası olmayanın hocası şeytan olur.
Gerçek âlim, icazetiyle Peygambere bağlı ve biatli olduğu için usûlde yanılmaz.
Gerçek icazetli âlimler, kul olarak hasbelbeşeriyye günahları olsa da, din konusunda âdildirler, İslâm'a ve Ümmet'e hıyanet etmezler.
Cumhur-i ulemâ dairesi içinde olan gerçek âlimlere, gerçek fakihlere, gerçek müfessir ve muhaddislere tâbi olanlar, onların nasihatlerini tutanlar Kur'ân'a ve Sünnete bağlanmış olurlar.
Gerçek icazetli şeyhler hidayet kılavuzudur.
Dikkat buyurunuz... Ulemâ-i su' (kötü ve sahte âlimler) demedim... Gerçek şeyh dedim, müteşeyyih (şeyh taslağı, sahte şeyh) demedim.
Gerçek âlimler ve gerçek şeyhler halkı tashih-i itikada, beş vakit namazın dosdoğru kılınmasına,Allah'ın emir ve yasaklarına uyulmasına, Peygamberin buyruklarına itaat edilmesine, Şeriat sınırlarının korunmasına, iyi ve güzel ahlâka çağırır ve yönlendirir.
Gerçek ulemâ ve meşayih insanları, nefslerine ve şeyâtîne uymaktan sakındırır.
Müslümanların Kur'ân, Sünnet,Şeriat'ta birleşmelerini mi istiyorsunuz? Öyleyse onları gerçek din âlimlerine ve gerçek şeyhlere itaat etmeye çağırınız.
Kötü ve sahte ulemâdan, kötü ve sahte şeyh taslaklarından uzak durmaları ve tuzaklarına düşmemek için azamî dikkat etmeleri hususunda onları uyarınız.
Gerçek âlimler ve şeyhler halktan ücret istemezler, riyaset istemezler. Alkış ve pohpoh istemezler. Onlar ücret hususunda mahlûkata değil Hâliq'a yöneliktir.
Veliler Allah dostlarıdır. Derecesi ve rütbesi yüksek olmayanlar, evliyaullahı sevsinler, onların öğütlerini dinlesinler, emirlerini yerine getirsinler.
Evliyaullah Allah'ın erleridir,Resulullah'ın neferleridir.
Onlar Tevhid dininin bayraktarlarıdır.
Onlara dil uzatanlar şakîdir, nasipsizdir.
Yolculuk çetin, yol çok tehlikeli, tuzaklar ve canavarlarla dolu, geceler zifiri karanlık, girdaplar fırtınalar, yağmur dolusu sis, pusular pusular pusular, nefsler sarhoş... Zavallı yolcu, sen bu bâdireleri rehbersiz atlatamazsın. Sen kendi güdük aklınla menzil-i maksuda ulaşamazsın.
Benden isim ve adres sorma... Sadece birkaç ölçü vereceğim.
1. Para istiyorsa kaç.
2. Ben ben ben diyorsa kaç.
3. Şeriata uymuyorsa kaç.
4. Kendisini uçuranları engellemiyorsa kaç.
5. Onda vahim bid'atler varsa bucak bucak kaç.
Gerçeğini ara, sahicisini ara...
Rehber, ihlâslı ve takvalı olur.
Rehber, doğru olur.
Rehber, âlim ve âriftir.
Rehber, Peygamberin vârisidir.
Kaderi inkâr
Temiz, hattâ şık giyimli bir zat. Oldukça zeki olduğu anlaşılıyor. Ağzı lâf yapıyor, epey kültürü var. Fiziğinden onun din hocası olduğunu anlayamazsınız. Ne sakalı, ne bıyığı var. Frenk gömlekli, kravatlı, şık kostümlü. Mühendis olabilir, doktor olabilir, iş adamı olabilir veya veteriner...
Hayır hayır o bir Müslüman oryantalisttir. Bazıları onu din konusunda üstad kabul ediyor.
Ve bu zat üzerine basa basa "İslâm'da kader diye bir şey yoktur" diyor. Ona göre imanın şartı altı değil, beştir, kadere iman şart değildir.
Nasıl oluyor bu iş? Bütün ilmihal kitaplarında, bütün akaid kitaplarında, bütün din kitaplarında kadere iman etmek gerektiği yazılı değil mi? Bu adam nasıl oluyor da bu kadar sağlam bir şartı inkâr edebiliyor?
Sahih-i Buharî'de, Sahih-i Müslim'de ve onlardan başka daha dört hadîs imamının eserlerinde zikr edilen bir hadîs var, "Cibril hadîsi" denilen bu hadîsteHazret-i Ömer el-Faruk efendimiz rivayet ediyor. Bir gün Peygamberimiz bazı ashabı ile Medine Mescidi'nde otururken, Cebrail aleyhisselam insan kılığında gelmiş ve Efendimize bazı sorular yöneltmiş. "İman nedir?" sorusuna Resulullah sallallahu aleyhi vesellem: "İman Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe ve Kadere iman etmektir" cevabını vermişler.Cebrail aleyhisselam da "Doğru söyledin" diyerek tasdik etmiş.
Kadere iman 14 asırlık bir icmâ-i ümmettir.
Bir Müslümanın, İslâm'ın temellerinden biri olan kaderi kolayca ve ucuz bir şekilde inkârı, doğrusu inanılacak bir şey değildir.
Ülkemizde çok tutulan Pakistanlı merhum bir zat var. O da imanın temel şartlarını beşe indiriyor, kaderi zikr etmiyor.
Acaba onun tesiri altında mı kaldılar?
Doğrusu çok üzülecek bir durum.
Bir takım ilâhiyatçılar Yüce İslâm dininde tenzilat (indirim) yapıyor.
Kadersiz... Cihadsız... Fıkıhsız...Şeriatsız...Hilafetsiz bir İslâm.
Light İslâm, ılımlı İslâm, evcil İslâm, AB standartlarına uygun İslâm...
Ne günlere kaldık, "Din Dairesi" (DD) bu duruma bîgâne kalıyor, kaderi inkâr edenlere cevap vermiyor.
Atatürkçü bir ilâhiyatçı var, kendine göre bir İslâm çıkartmış, adını "Gerçek İslâm" koymuş, asıl İslâm'ı "İlmihal Müslümanlığı" diye hafife alıyor.
Kendi kendime soruyorum: Asıl büyük felâket, yerli oryantalistin kaderi inkârı mıdır, yoksa ilim sahiplerinin bu adamı red ve tekzib etmemeleri mi?
Ne günlere kaldık!
Mâzeret
Bütün oruç tutanların Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyorum. Oruç tutsunlar, kulluk etsinler, sıhhat bulsunlar, hayırlara nâil olsunlar. "Allah'ın farzlarını dosdoğru yerine getir, itaatli kul ol..." buyurulmuştur.
Ayrıca çok rica ediyorum:
1. Yaşlılık ve sağlık sebepleri (şekerim yükselmiş) dolayısıyla iftar davetlerine katılamayacağım. Mâzur görülmemi, bağışlanmamı istirham ederim.
2. Hiçbir TV programına da yukarıda arz ettiğim sebepler dolayısıyla katılamayacağım. Yine bağışlanmamı rica ederim.
Dâvetlere icabet etmek gerekir.Bir mâni, meşru bir mâzeret yoksa... Sanırım mâzeretlerim meşru ve mâkuldür.
Selam eder, hürmetlerimi sunarım.