D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Sancaklar, Ankara’da toplanıyor

Sancaklar, Ankara’da toplanıyor

30 Ağustos Zafer Bayramı, askerî bürokrasinin bütün parıltısını aksettirecek şekilde kutlanıyor son yıllarda. Yalnız bu bayramın ışıltısını, ihtişamını, haşmetini, debdebesini, tantanasını, askerî bürokrasinin anudane sürdürdüğü bir tavır ciddi şekilde gölgeliyor.
Askerî bürokrasi ne sebeple konulduğu henüz bilinmeyen bir yasağın, “başörtüsü yasağı”nın esiri oldu. Bu yasak, bildiğimiz kadarıyla çeyrek asrı buldu. Yasağın bu süre içinde amacına ulaşmak bir yana, tersine bir noktaya doğru geliştiğini, Türkiye’nin seçkin muharip kadrosu keşfedememiş olabilir mi? Siyaset gibi, eskiler askerliği de bir “sanat” olarak nitelemişlerdir. Hiçbir sanat, böyle kaba tertip kararlarla ve aşağılayıcı uygulamalarla sonuna kadar sürdürülemez. Sürdürülürse, sonu hüsran olur. Bu anlamsız yasağın silahlı kuvvetlere neler kazandırdığını açıklayabilecek birine bugüne kadar rastlanmış değildir.
Bu çeyrek asır içinde, orduevlerinde ve askerî mahallerde başlatılan zamanla üniversitelerde sürdürülen bir ara bazı sebükmağzlar tarafından “kamusal alan” kapsamına alınmak istenen yasağın muhatapları, başlangıçta sıradan hanım vatandaşlardı, gencecik üniversiteli kızlarımızdı... Fakat son yıllarda Türkiye protokolünün en tepesi bu yasakla birlikte anılıyor. Güya askeriye, bu tavrıyla Türkiye’nin seçilmiş yöneticilerine nizamat veriyor! Eğer bu yasak, inanca, fikre karşı ise, o inancın, düşüncenin aslî sahipleri, örtülü hanımların eşleri olmalıdır. TSK onlara karşı bir tavır geliştiremediğine göre, sürdürdüğü yasak tamamen kadınlara karşı ayrımcılıktan başka bir şey değildir!
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının bu yasağın gölgesinde kaldığını, halkın katılımını ve coşkusunu ciddi şekilde etkilediğini görmemek imkânsızdır.
Bu durum tesbiti askerî ilgililerce de yapılmış olmalıdır. Şimdi kutlamalara yeni heyecan unsurları katmaya çalışıyorlar. Gazetelere yansıdığına göre, Genelkurmay Başkanı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta bulunan bütün askerî birlik sancaklarının Ankara’da toplanmasını buyurmuş... Habere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onur ve şeref timsali olan, muhafazası silahlı kuvvetlerin mukaddes vazifesi sayılan ve hiçbir sebep ve bahane ile terkedilmemesi gereken 60 sancak, Ankara’daki resmi geçitte ilk defa yer alacakmış...
Şimdi icra edilip edilmediğini bilemediğimiz Osmanlı’dan müdevver “alay marşı” şöyle başlar:
Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı,
Al sancağı teslim etti, Allah’a ısmarladı!
Sancaklar çok önemlidir, değerlidir şüphesiz. Sancakları taşıyan, canı pahasına koruyan, uğrunda gazi veya şehid olan mehmetçiklerin gözü yaşlı annelerin kalbinin kazanılması her şeyden önemlidir.
Annelerin örtüsü bir bez parçası… Kolayca çıkarılıp bir kenara bırakılabilir! Muhtemelen böyle düşünülmüştür! Fakat şurası unutulmuştur ki; başta Maraş olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde hanımların örtüsü Millî Mücadele’nin fitilini ateşlemiştir.
Sonuçta bir bez parçası olan sancağı anlamlı kılan, ona yüklediğimiz değerdir. Peki o değerin kaynağı nedir?
Sancak esasında Osmanlı Devleti’nde hükümdarı, yani devlet başkanını temsil ederdi. Cumhuriyet’ten sonra da, Cumhurbaşkanı’nı temsil etmiştir. Fakat bütün sancakların esası Sancak-ı Şerif’dir. Sancakların ancak onu temsil ediyor olmaları kudsiyet vesilesi sayılabilir. Yoksa üzerlerindeki işlemeler ve yaldızlı saçaklar değil!
Sancak-ı Şerif, Mukaddes emanetlerdendir. Hz. Peygamber’in Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen sancağı, kılıf içinde tutulur; ancak çok mühim zamanlarda padişahın emri ile açılırdı. Son defa 2. Mahmud, Devleti isyancı yeniçerilere karşı korumak için açtırmış ve bugünkü modern ordunun temelleri böylece atılmıştır!
2. Mahmut, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra, bu ocağa ait bayrakları da kaldırmış ve bayrak yerine sancak kelimesinin kullanılmasına başlanmıştır.
Millî Mücadele Meclisi’nin açılışı, 23 Nisan 1920’de Hacıbayram Camii’nde bulunan Hacı Bayram Veli’nin Sancak-ı Şerif’inin Cuma namazından sonra törenle kürsüye konulması ile yapılmıştır.
Askeriyenin Zafer Bayramı’na heyecan katma arzusu elbette sevindiricidir. Artık heyecanını kaybetmiş olan millî bayramları canlandırmak için elbette yapılması gereken şeyler vardır. Sancakları böyle bir vesileyle toplamak da bunlar arasında sayılabilir. Fakat yöneticiler asıl o sancaklarla birlikte, o sancakları tutacak gençleri yetiştiren her biri bir vesile ile aşağılanmış anneleri bir araya getirmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi