Beklenen konuşma ve sonrası
Genelkurmay Başkanı erken Zafer Bayramı açıklaması yaptı! Daha doğrusu, Zafer Bayramı bahane edilerek yapılan bir açıklama idi bu. Bize göre, Genelkurmay, askerî bürokrasinin Ergenekon dâvası ile yıpranan imajını tamir için bir zamandır bayağı çaba sarf ediyor. Başkanın bu hususla ilgili ilk çıkışı, Ergenekon davasını küçümseyici-önemsizleştirici açıklamaları idi. Bunun için soba borusundan farksız olduğunu söylediği boş bir lav silahını aksesuar olarak kullanmıştı.
Daha önemli çıkış ise, birkaç ay önce kamuoyuna mal olan “İrtica ile mücadele eylem planı” konulu gizli belgenin sahteliği, dolayısıyla imzası bulunan subayın suçsuzluğu yönündeki “kâğıt parçası” açıklaması idi. Bu hamlelerin, Askeri Şûra’da tahkim edilerek sürdürüldüğünü görmemek mümkün değildir. Terfilere, terfi edemeyenlerle ilgili açıklamalara bakarak, askerî bürokrasinin alanını tahkim ederek bir mücadeleye hazırlandığını görmemek mümkün değildi.
Şimdi 30 Ağustos, yakın tarihte önemi inkâr edilmez bir günün yıldönümü dolayısıyla daha güçlü bir hamlenin planlandığı yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Basına sızan ilk haberler, 30 Ağustos’ta ilk defa bütün sancakların Ankara’da toplanacağı yönünde idi. Böylece bir millî heyecan meydana getirilmek isteniyordu. 30 Ağustos kutlamalarının bununla sınırlı olmayacağının işaretleri de şu günlerde verildi. Daha öncekilerle kıyaslanamayacak görkemli kutlamalar yapılacak…
Neden böyle bir yola girildiği sorusunun cevabını bulmak zor değil. Silahlı bürokrasi, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bilinen siyasî ağırlığını, ki bu ağırlık sadece tek parti döneminde sözkonusu değildi, sürdürmek ihtiyacını hissediyor. Türkiye’de silahlı bürokrasinin güçlü bir siyasî aktör olduğunu görmemek mümkün değildir. Bu ağırlık zaman zaman farklılaşsa da, demokratik hayata geçişten beri sürekli hissedilmiştir. Bu hissettirişin doz aşımı olarak 27 Mayıs 1960’tan beri yapılan müdahale ve darbeleri görebiliriz.
Siyasetin geri plan aktörünün ön plana çıktığı, ülkeyi böylece yönetmeye kalkıştığı zamanlar, ülkenin ekonomisi dahil her şeyi sarsıntı geçirmiştir. Son 28 Şubat yarı müdahalesi aynı olumsuz etkilerle hatırlanmaktadır ve hâlâ bu müdahalenin oluşturduğu olumsuzların tasfiyesi tamamlanamamıştır.
30 Ağustos Zafer Bayramı, askeriyenin bayramıdır, “silahlı kuvvetler günü”dür. Bugün halkın katılımını sağlamak için tatil ilan edilmiştir. Eskiden bu bayrama halk katılımı ve bu vesileyle ortaya çıkan heyecan güçlü idi. Son yıllarda bu etki tedricen kaybolmaya başladı. Bunun üzerine afişler, büyük duvar reklamları (bilbordlar) katılımı sağlamak için bastırılıp şehirlerin duvarlarına asıldı. Dünyada örneğinin olup olmadığını bilmediğimiz, reklamla, ciddi bütçe kullanılarak halk bir millî bayrama katılmaya çağrılıyordu. Sonuç çok fazla değişmemiş olmalı ki, bir defasında, halkın katılımı zayıf bulunduğu için bütün subaylar talimatla sivil giydirilerek “halk yürüyüşü” yaptırılmıştı.
Halkın katılımının zayıflığı giderilmemekle beraber, bu sene törenin geçit ve gösteri bölümünün güçlendirilmesine yönelindiği anlaşılmaktadır. Bunun anlamı nedir? Bayramla sona erecek bir aktivite sözkosu ise, yorum kolaydır. Yok, sancaklarla, törene katılan yeni unsurlarla farklı bir başlangıcın mesajı veriliyorsa o zaman meselenin üzerinde dikkatle durmak lazımdır.
Daha önce bu sütunlarda yayınlanan Askeri Şûra kararları ile ilgili “Yaş siyaset” başlıklı yazımızdaki yorumu tekrarlamakla yetineceğiz:
“Türkiye’nin iç siyasetinde rol almak için çok önemli bir konu gündemdedir. ‘Demokratik açılım’ veya ‘Kürt açılımı’ olarak adlandırılan başlangıç ve ardından gelecek uygulamalar, iç siyasette rol almak için altın bir fırsat verebilir. Nitekim, silahlı siyasetin sağ ve sol ayakları olan partiler bu konudaki tutumlarını dışa vurmuşlardır. Bu o kadar önemli bulunmayabilir. Çünkü bu siyasî partilerin boy göstermek için böyle bir muhalefetten başka çareleri yoktur. Asıl önemlisi, silahlı siyasetin yakın kalemlerinin ufak ufak, konuyla ilgili Atatürk çözümünün terk edilmemesi gerektiğini yazmaya başlamalarıdır. Yeni bir mevzi, yeni bir direniş noktası olarak böyle bir seçim yapılması, sonuçlara itibarıyla sadece orduyu yıpratmakla kalmayacak, Türkiye’nin parçalanmasına gidecek bir sürecin kıvılcımlarını tutuşturacaktır.
Böyle bir vasatda silahlı siyaset ateşle oynamaktan başka bir şey değildir!” (Vakit, 6 Ağustos)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.