Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hani devlet suç işlemezdi!?

Hani devlet suç işlemezdi!?

Sanırım Cumhurbaşkanı o sözü, “olması gerekir” anlamında söyledi.. Evet devlet, varlık ve meşruiyet gayesi itibarı ile suçu önlemek ve suç varsa cezalandırmak, insanların malını, canını, aklını, inancını, neslini korumak için vardır.. Ama insan gibi, insanlar tarafından kurulan devlet de varlık ve meşruiyet temellerinden uzaklaşarak koruması gereken değerlere karşı bir tehdit aracına dönüşebilir..
Yasa da öyle. Adaleti korumayan bir yasa suç aletidir.. Mahkemeler de eğer hakkı tesis etmiyorsa, suç aletine dönüşür. Mesela Yassıada mahkemesi böyle bir mahkeme değil miydi?
Hitler’in, Musolini’nin, Stalin’in de devleti, anayasa ve yasaları vardı.
“Bana sağcılar-solcular suç işliyor dedirtemezsiniz” mantığı ile bu sorunları çözemeyiz.. Müslümanlık, suçu ve suçluyu korumaz.. Ama Müslümanlar suç işlemez değiller..
Devlet de suç işler, yasalar ve yargıçlar da suça alet edilebilir..
Tam da Cumhurbaşkanının bu açıklamasının ardından Taraf’ta şok bir iddia yer aldı.. Kaza denilen ölümle sonuçlanan olay, bir subayın, bir askeri cezalandırmak için pimini çektiği el bombasını askerin eline tutuşturması ile ilgili idi..
Benim başıma gelenleri biliyorsunuz. Tolon davası, Şişli Terakki Davası, Erkaya davası, Koman davası.. 312 General davası.. Ben bu konuda kimi şikayet ettim AİHM’e?
Apo kimdi, Yeşil kimdi, Çatlı kimdi? Mumcu’yu kim öldürdü? Daha onlarca faili meçhul neyin nesi idi? Ergenekon davası iddianamesindeki iddialar neyi söylüyor.. Darbe rejimleri, çetelerin devleti ele geçirmesi sonucu oluşmuyor mu? Devlet kutsal değil. İnsanlar gibi devletler de suça alet edilebilir..
“Devlet suç işlemez” diyorsanız, insan suç işlemez demek istiyorsunuz. O zaman STK’lar da suç işlemez.. Tamam, suç işleyen birey. Suç işleyen dernek kapatılıyor, ama suç işleyen devlet kapatılmıyor.. Ama o devlet aslında yargıladıklarından daha suçlu bir organizasyona dönüşebilir. Bunu da aklımızdan çıkartmayalım..
Dün, Başbakan aradı, “geçmiş olsun” dedi. Dosyayı inceletiyormuş ve “Hukuk içinde gereken yapılacak” dedi.. Teşekkür ettim.. Hüsnü Tuna da iddiaların gerçekliği ile ilgili bir soru önergesi hazırlıyor..
Bakın bu benim başımdan geçen olay, devletin içinde ortaya çıkan bir hukuksuzluk değil mi? Anayasa değişikliği, hukuk reformu bu yanlışları önlemek adına yapılan çalışmalardan değil mi? Bu değişime birilerinin ayak diremesinin sebebi üzerinde düşünmek gerek aslında.
Yeşil’in oğlu bir mail gönderdi dün, dünkü yazımla ilgili.. Yazıdaki iddialara karşı öfkeli. Dindar bir aile olduklarını söylüyor. Babasının Şemdin Sakık’la birlikte görüntülendiği iddiasına tepki gösteriyor..
Daha önce Çatlı’yı tanıyan biri de onun dine saygılı biri olduğunu anlatmıştı. Zaten Kurtlar Vadisi’nde de o vurgulanmıyor mu, bir bakıma?. Birileri insanları kendi karanlık planlarında acımasızca kullanıyor ve sistem öyle anlaşılıyor ki, bu kişiler deşifre olunca defterini dürüyor.. Tavşana kaç, tazıya tut hesabı. Adı: Kontrollü bunalım stratejisi.. Pankreas güreşi gibi bir şey. Birileri rollerini farkında olmadan içselleştiriyor.. Toplumu düşman kamplara ayrıştırmak, çatıştırmak ve kontrol etmek... Asıl büyük oyun bu..
Her şey derin bir gizlilik içinde oluyor. Bu karanlık dünyanın perdesini aralamaya kalktığınızda bireysel insani tepkilerle karşılaşıyorsunuz.. Toplum “pimi çekilmiş bir bomba” gibi. Toplumun farklı kesimleri kanlı bıçaklı olmuş.. Maraş, Sıvas, Başbağlar.. Yakılan-boşaltılan köyler.. Buna emir veren insanlar..
Her kafadan bir ses. Herkes bir şey söylüyor. Birinin melek dediğine ötekisi şeytan, birinin şeytan dediğine ötekisi melek diyor. Biri de çıkıyor “Kurşun atan da, yiyen de bizden” diyor..
O insanların hayatlarını, o insanların ailelerini, çocuklarının acılarını hesaba katan yok..
İşin ilginç yanı, şehit anneleri ve Cumartesi annelerinin gözyaşlarını dindirmeye dönük her adımda karşınıza yine bu iki kesimi çıkartıyorlar. Başbakan’ın işi gerçekten zor..
Alın size bir haber daha: Ergenekon’un tutuklu sanığı Mehmet Haberal’ın mafyavari işlerini üstlenen Rıfkı Kamburoğlu, tüyler ürperten itiraflarda bulundu: “Para ödemeyen İremtur’un sahibinin kulağını kestik.” Yeşil’in oğlu da diyor ki: “Siz bu insafsız iftiraya nasıl inanırsınız? Benim babam terörle mücadeleye herkesten çok hizmet etmiştir, size mektup yazan o sözde görevli o bölgede 3-5 yıl kalıp gitmiştir, ama benim babam o bölgede 30 yılı aşkın görev yaptı. Sizin o sözüne itimat ettiğiniz kimseler lojmanlarda ailelerinin can güvenliğini temin altına alırken bizler aylarca babamın eve gelmesini Elazığ’ın ücra bir mahallesindeki gecekondumuzda bekliyorduk. Size babam hakkındaki iftirayı söyleyen görevli, acaba bizim evimizin kaç kere bombalandığını biliyor mu? Evimizin duvarlarında kaç kurşun deliğinin bulunduğunu biliyor mu? O görevlinin çocukları babalarını hiç saç ve sakal birbirine karışmış, bitlenmiş, kire bulanmış, perişan bir halde görmüşler midir acaba? Babalarından bit bulaşıp okuldan öğretmenleri tarafından bitlendikleri için kovulmuşlar mı? Benim babam aylarca dağlarda gezerdi. O bölgeyi babamdan daha iyi kimse bilemez, PKK’nın stratejisini babamdan daha iyi kimse bilemez.”
Bu iddialar da gerçek.. Bu sorunun cevabını devlet vermek zorunda.. Bu iddiaların ve gerçeklerin ortaya çıkması gerek.. Toplumun bilgi kirliliğinden kurtulması gerek. Birinin kahramanlık olarak gördüğü şeyi, ötekisi ihanet olarak görüyor. Birinin gözünde kahraman olan, ötekisinin gözünde hain.. Taraflar birbirine karşı çok öfkeli. Bu konuda soru sormaya bile tahammülleri yok.. Bu da gerçeğe ulaşmamızın önündeki en büyük engel.
Yeşil’in oğlunun gözündeki Apo ile DTP’lilerin gözündeki Apo aynı kişi değil.. Her ikisi de bu ülkenin yurttaşı.. Peki gerçek ne? Apo kim?. Ben gerçeği, sadece gerçeği arıyorum, herkesin bildiği şeyleri, birtakım çevrelerin bazı gerçekleri saptırma gayretine rağmen ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum. Bu işe bir şekilde bulaşmış insanlar ve ailelerin de sadece savunmak ve suçlamanın ötesinde, gerçeğin araştırılmasında savcılara ve basına yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu kan ve gözyaşı yumağının bu dünyamızı ve ahiretimizi berbat etmemesi için bu gerçekle yüzleşmek zorundayız..
Devlet suç işler efendim.. Bana göre, adı sanığa çıkmış onlarca kişiden önce, bu kişileri bulup, onlara silah veren devletin içindeki derin ve demir ellerin ortaya çıkartılıp, bu devleti suç makinasına dönüştüren ellerinin engellenmesi gerekir..
Gerçek şu ki, biz zalimlerden olduk (inni künti minezzalimin) Övgü ve sövgülerden kurtulup, hep birlikte gerçeği aramamız gerek. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı durmayı başarmamız gerek. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Ki Allah (cc) öyle buyurmadı mı: Bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin. Ve Peygamber buyurmadı mı: Kızım Fatıma da olsa..
Bu arada Başbakan’a ilgisi ve “hukukun gereğinin yerine getirileceği sözü”nden dolayı teşekkür ediyorum.. Ki benim için bu dava sadece kişisel bir konu değil, bir haksızlığın önlenmesi yönünde topluma umud aşılama çabasıdır.. Zira bir kişiye yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi