Tarihle oynamak
Sayha Meryem Savunduk soruyor: “Sultan Vahdettin hakkında kafam bir
hayli karışık. Sizce Vahdettin gerçekten hain miydi?”
Tabii ki Sultan Vahideddin hain değildi... Çünkü:
1. Mustafa Kemal Paşa’ya para ve gemi vererek Anadolu’ya çıkmasını o
sağladı...
2. Sürgünde yoklukla cebelleşirken bile Mustafa Kemal ve cumhuriyet
aleyhine tek kelime söylemedi, söyleyenleri de huzurundan kovdu...
3. Sürgüne giderken hazineden istediğini alabilecek durumda olmasına
rağmen hakkı olmayan tek kuruşa el uzatmadı, hatta okumak için aldığı
kıymetli kitapları bile makbuz mukabili iade ettikten sonra vatandan
ayrıldı...
4. Son nefesini verinceye kadar vatanla irtibatını sürdürdü. Seveni
çoktu, isteseydi bir isyan başlatabilir, genç cumhuriyeti en azından zor
durumda bırakabilirdi, İngilizlerin bu konuda el altından teşvikleri
bile olmuştu; ama hiç birine kapılmadı, vatanının selameti, cumhuriyetin
muvaffakiyeti için dua etmekle yetindi...
5. Vatandan ayrıldığı zaman padişahlığı kaybetse bile “halife” kimliğini
koruyordu. İsteseydi İslam dünyasından her türlü yardımı alırdı.
İstemedi, tenezzül etmedi, “halife” sıfatını bile kullanmadı.
O şartlarda başka nasıl “vatansever” olunur?
•
Tarih bir milletin hafızası, şuuru, hatta pusulasıdır, sevgili
dostlarım... Tarihle asla oynanmaz. Zira tarih kendi özgür ve özgün
dinamikleri içinde var olursa geleceği aydınlatır. Müdahale edildiği
anda tüm dinamiklerini kaybeder: Masala dönüşür. O andan itibaren de
topluma zarar vermeye başlar.
Bu açıdan biz en büyük zararı kendi kendimize vermiş bir milletiz. Çünkü
tarihle oynadık. Tarihimizi özgün ve özgür dinamiklerinden kopardık.
Ufkunu ideolojik ve siyasi kalıplara hapsettik. Adeta kendi kendimizi
tarihsizleştirdik. Tarihsizlik talihsizliktir. Hafıza ve şuur plânında
kendini kaybetme halidir. Şimdilerde, kendimizi kimliksizleştirmenin
acılarını yaşıyoruz: Ve her alanda o elim hatanın faturasını ödüyoruz.
Yıllar yılı tarihle oynadık, gerçekleri değiştirdik, doğruları yok
ettik, padişahlara sövüp saydık; kimisini “Kızıl Sultan”, kimisini
“vatan haini” ilan ettik...
Âdeta millî hafızayı ve şuuru devre dışına çıkardık. Kendimizi seksen
yıla (cumhuriyetin yaşına) hapsettik! Tabii pusulasız gemiye döndük.
Batı ile Doğu denizlerinde çalkalanıp duruyoruz. Ve tarihle barışık
olmamız ve tarihten hız almamız halinde yapabileceğimiz atakların hemen
hiçbirisini yapamıyoruz.
•
Osmanlı tarihinin karalanmasını 30’lu yılların şartlarına filan
bağlıyoruz, ama yapılanları şartların nezaketiyle bile izah etmek kolay
değildir. Sultan Mehmed Vahideddin’in “hain”, Sultan İkinci
Abdülhâmid’in “Kızıl Sultan” ilan edilmesinde ve ders kitaplarına böyle
geçirilmesinde şartların ne rolü olabilir?
Nedense Türkiye Cumhuriyeti tarihini yazanlar, Atatürk’ü kahraman yapmak
için Sultan Vahdettin’i “hain” sayma gerektiğine inandılar. Ve tüm yakın
tarihi buna göre değiştirdiler. Tıpkı 27 Mayıs 1960, ya da 12 Eylül 1980
darbelerini yapanlar gibi: Onlar da aynı yolu izlemişlerdi. 27
Mayısçılar “hain” saydıkları politikacıları astılar. 12 Eylülcüler ise
sürgün ettiler. Partiler kapatıldı. Mensupları yıllar yılı horlandı,
aşağılandı. Ama millet aynı partileri başka isimler altında yeniden
diriltti. 27 Mayısçıların astığı politikacıları tarih ibra etti.
Gerçekler gün yüzüne çıktıkça, tarihe sonsuza kadar yalan
söyletilemeyeceği hususu bir kere daha vuzuha kavuştu...
Yakın tarih konusunda da böyle oluyor...
Dürüst tarihçilerden sonra, Bülent Ecevit bile, vefatından iki yıl kadar
önce gerçeği tescil etmek zorunda kaldı. “Atatürk’ü Sultan Vahideddin’in
Samsun’a gönderdi”ğini söyledi. Demirel başta olmak üzere bu “doğru”suna
savaş açanlara da, “Benden daha Atatürkçüsü yoktur” diyerek meydan
okudu.
Keşke bunları çok önce tartışmış ve sonuçlandırmış olsaydık...
O taktirde bugün daha barışçı bir ortamda daha gelişmiş şartlarda kendi
gerçeğimizi yaşıyor olabilirdik. Ama başta tarih olmak üzere her şeye
ideolojinin deli gömleğini geçirenler bu konuları tartışmamıza izin
vermediler...
Atatürk’ün etrafındaki her türlü tartışmayı “hakaret” telakki ettiler ve
hatta özel bir “Koruma Kanunu” bile çıkardılar.
Bu kör dövüşü artık bitmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.