İnsanı batıran bir kelime
İsrailoğullarından birbirine zıt yaşayışlı iki kardeş vardı. Biri ibadete düşkün, diğeri ise günahlara dalmış bir kimseydi. Ne zaman günaha daldığını görürse kardeşi “Vazgeç bundan!” derdi. Birgün yine günah işlerken rastlamış, “Vazgeç” demiş, öbürü de, “Beni Allah’la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?” diye karşılık vermişti.
Öbürü de yemin billâh, “Vallahi Allah seni mağfiret etmez.” Veya “Allah seni Cennetine koymaz!” diye bastırmıştı. Cennet, Cehennem memuru değildi kardeşi. Niçin yemin billâh Cennete giremeyeceğini söylemişti. Belki pişman olacak, tevbe edecek, dönüş yapacaktı. Sonunun ne olacağını ancak Allah bilirdi.
Böylece ikisinin de ruhları kabzedilmiş, Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıktıklarında Allahu Teâla ibadette gayret edene: “Sen Benim elimdekine kadir misin?” diye sormuştu. Günahkâra dönerek de, “Git, rahmetimle Cennete gir!” buyurdu. Diğeri için de: “Bunu ateşe götürün!” diye emretti.
Olayı Resûl-i Ekrem’den (asm) rivayet eden Ebu Hüreyre (ra) o dindar adamın niçin Cehennemlik oluşunu anlatırken der ki: “[Adamcağız Allah’ın gadabına dokunan münasebetsiz] bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de mahvetti.” 1
Evet, bazan insanın ağzından çıkan bir kelime onu âlâ-yı illiyyine çıkarırken, bazan da esfel-i safilîne atabilmektedir. Cenâb-ı Hak, her an meyvesini veren hoş bir ağaca benzettiği kelime-i tevhidle insanı âlâ-yı illiyyine yükseltirken; kökü koparılmış, kökleşip tutunacak bir yer bulamayan kötü bir ağaca benzettiği inkâr sözüyle de2 aşağıların aşağısına düşürmektedir.
Bunun gibi bazan inancı zedeleyen, Allah hakkında sû-i zan mânâsı taşıyan bir kelime insanı mahvedebilmektedir. Allah’ın affediciliğine, mağfiretine, bağışının büyüklüğüne âdetâ inanmama tarzında kullanılan kelimeler insanı tehlikeye atabilmekte, ibadetleri bile kurtuluşuna yetmemektedir. Allah Kur’ân’ında açıkça, “De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir” 3 buyururken bize ne oluyor ki Allah’ın bağışlayıcılığını görmezden gelelim.
Yukarıdaki olay bu açıdan oldukça ibretli değil mi?
İnsan elbet ibadet etmeli. Ama aslâ ibadetine güvenmemeli. Allah ve isimleri hakkında da inancı sağlam olmalı.
Günahkâr da günahını bilmeli, Allah’ın affediciliğine sığınmalı; Allah’ın pişman olan, dönüş yapan kullarını bağışlayacağında tereddüt etmemelidir.
Dipnotlar:
1- İbrahim Sûresi: 24-26.
2- Ebu Davud, Edeb: 51 (Hadis no: 4901).
3- Zümer Sûresi: 53.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.