Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dilipak Bahane Din Düşmanlığı Şahane

Dilipak Bahane Din Düşmanlığı Şahane

Abdurrahman Dilipak’ın aleyhinde yazılı ve sözlü kumpanyacı taifelere ve onları destekleyenlere bakarsanız, hiç birisinin sözünde ve eyleminde; akıl, mantık ve doğru düşünce göremez ve bulamazsınız. Böylelerinin tek ortak özelliği ve üzerinde ittifak ettikleri tek mesele; Dilipak’ın inandığı ve iman ettiği dini İslâm’dır.
Bu familyalar ve türevleri, direkt İslâm’a küfredemedikleri, hakaret edemedikleri ve Müslümanlık dinini bir türlü hazmedemedikleri için, Dilipak’ı malzeme olarak kullanıp, var güçleriyle saldırıyor ve saldırdıktan sonra da avını parçalamış aslan edasıyla salına salına gezip, yaptıkları işlerle övünüyorlar.
Yoksa Dilipak’a düşman olsalar ne olur, düşman olmasalar ne olur. İşte Dilipak’ın bütün varı yoğu, 1970’lerin ortasından itibaren biriktirdiği parayla malum evini almıştı. Bu dünyada elle tutulabilen, gözle görülebilen maddi varlığının hepsi oydu.
Abdurrahman Dilipak’ı anlamak ve tanımak için biraz yanına sokulmak ve onu tanımak gerekir. Dilipak’ın bu dünyaya bağlılığı; “alıp verdiği nefes kadardır.” Mal sahibi, mülk sahibi olmak gibi hiçbir arzusu ve isteği yoktur, bugüne kadar da olmamıştır.
Başını sokacak kadar evinin varlığı, çoluğunun çocuğunun kışın kardan, yazın güneşten sığınacakları kadar bir yerlerinin bulunması, Abdurrahman Dilipak için dünyanın en büyük zenginliğidir. Bundan ötesi zaten ona göre fazladır ve fazla olanı hemen ihtiyaç sahiplerine verir, elinde tutmaz. “Benim ihtiyacım yok, ihtiyacı olanlar faydalansın” der.
Abdurrahman Dilipak’ın bildiği tek şey vardır. Yaptığı işte Allah rızası var mı yok mu ona bakar. Bu özelliği onun prensiplerinin başında gelir ve zaten bütün hayatı boyunca, tek prensibini bilirim, o da bu anlayışıdır. Başka hiçbir noktada Dilipak’ı bulamazsınız.
Eğer rızayı ilahi çerçevesinde yaptığı işten dolayı bir Müslümanı küstürmüş, darıltmış, hakkını üzerine geçirmişse, özür diler ve hakkını helal ettirir. Söyleyeceği hakikatten geri adım atmaz ve filan üzülürmüş, darılırmış, ayıp olurmuş diye bir derdi olmaz, “hakikatin kendisine ait olmadığını, kamuya ait olduğunu” deklare ederek, yapacağını yapar, söyleyeceğini söyler.
Bile bile yalan söylemez, iftira nedir bilmez, dedikodunun yapıldığı yerde durmaz, durmak zorunda kalsa da asla mevzuya dâhil olmaz ve susabildiği kadar susar, susamadığı zaman da bulunduğu yeri terk eder veya ikaz ederek konuyu değiştirir.
Bu onun Müslüman olmasından kaynaklanan bir özelliği olduğu gibi, yaratılışı itibariyle de ne yalan söylemeyi ne dedikodu yapmayı zaten beceremez. Beceriksiz ve başarısız olduğu üç şey vardır. Bilerek yalan söylemek, dedikodu yapmak ve iftira atmak.
Kısacası; “Dilipak hatadan münezzehtir” falan demiyoruz ama temiz, iyi niyetli, samimi bir Müslümandır. Şimdi bu insana; “Kin besleyenler, öfke kusanlar, hakaret edenler, küfredenler, sizce Müslüman olmasından başka hangi özelliğine düşman olabilirler?” Bu yapılanların adı, Dilipak üzerinden din düşmanlığı değildir de nedir?
Evet, aklı başında biri çıkıp şunu söylemelidir; “Yanılıyorsun ey insan; şu, şu, isimler, Dilipak’a düşmanlık ederken, aleyhinde yazıp konuşurken, kesinlikle onun dinine düşman oldukları için tepki vermiyorlar, Dilipak’a düşmanlıklarının asıl sebebi …..
Evet birileri bir şey söylesin. Dilipak’ın millete ve devlete verdiği zararlardan söz etsin. Mazlumun yanında olmaktan, haksızlıkların karşısında durmaktan, adalet ve özgürlük istemekten başka Dilipak ne gibi bir suç işlemiştir bilinsin. Bilmediğimiz, görmediğimiz, duymadığımız suçları varsa, ateş püskürenlerin karılarına, kızlarına, çocuklarına, işlerine, ekmeklerine, aşlarına bir zarar vermişse, biz de ona göre tavrımızı belirleyelim.
Yine dönüp dolaşıp geliyoruz Dilipak’a düşmanlığın altında yatan tek sebebin dini İslâm olduğuna. Bundan öte bir suç bilmiyor ve bulamadım. Namusuyla, şerefiyle, hak ve haysiyetiyle, toplumdaki güvenilir ve inanılırlığıyla; “adam gibi adamdır” denilen hiç kimse çıkıp da; Abdurrahman Dilipak’a beslenen öfke ve kinin sebebini, Müslümanlığının dışında herhangi bir nedene bağlayamaz. Keşke böyle birileri olsa da biz de yanlışa düşmekten dolayı özür dilemek zorunda kalsak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi