Eğitimde nasıl bir reform?
Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir genelgeyle lise son sınıf öğrencilerine başarısız oldukları “tek” dersten tekrar imtihana girme imkânı sağlıyor. Öğrencinin eğitim hayatının hangi yılında başarısız olduğu göz önüne alınmaksızın sağlanıyor bu hak. Yani ister ilköğretimin ikinci sınıfında, ister beşinci veya yedinci sınıfında ya da onikinci sınıfta başarısız oldu öğrenci diyelim, hiç fark etmiyor, onikinci sınıfın sonunda bu bir dersten imtihana tabi tutuluyor. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre bu yeni düzenleme, çoğu, liseden mezun olabilen öğrencilere rağmen bir kısım lise son sınıf öğrencisinin tek dersten başarısız olmaları sebebiyle bir türlü mezun olamayışlarından kaynaklanmış. Bununla da şu veya bu sebeple mezun olamayan çocukların bir şekilde mezun edilip hayata kazandırılması hedefleniyor olmalı. Bir yerde akademik açıdan sıkıntı çeken gençliğe bir insentif oluşturacağı düşünülüyor. Her ne kadar bu varsayım doğru kabul edilebilir olsa da aslında bu yeni açılım haksız bir sistemin de temellerini oluşturuyor. Çok çalışıp pürüzsüz mezun olan öğrenci, biraz Ağustos böceği gibi çok çalışıp bitirmek, böylece kenara koymak yerine, oturup eğlenmeyi öncelleyen sınıf arkadaşına, bir şans sayesinde eşitleniveriyor. Tabii burada madem böyle olacaktı, peki çalışanlar neden gece gündüz çalıştı denmek durumunda değil. Mecburen sineye çekiliyor. Ayrıca son dakika atağı ile tek ders imtihanını geçerek mezun olanlarla üniversiteye girebilme “havuzunu” beraber kullanmak zorunda kalan binlerce “zaten başarılı” öğrenci de var. Bir de onlarla eşitleniliyor. Bu uygulama eğitim kalitemizi artırır mı eksiltir mi, bunun üzerinde kafa yormak lazım. Aşağıdakileri yukarıdakilerin hizasına çekmek kadar tam da tersini yapmaya da tekabül etmiyor mu bu yeni uygulama? Oysa haksız rekabeti teşvik etmek haklı rekabetten çıkartılabilecek bir sonuçmuş gibi gözükmüyor...
Öğrencilere bu yolla verilecek destek onların daha da tembelleşmesine, erteleyici bir yapı geliştirmelerine de sebebiyet verecektir hiç şüphesiz. Konu, öğretim kalitesini yükseltmek ve öğrenciyi teşvik edecek politikalar geliştirmek ise bunu başarmanın başka yolları olmalı. Her şeyden önce okul eksenli eğitimi tekrar merkeze oturtacak düzenlemeler yapılmak zorunda. Eskiden çoğu kez lisenin son sınıfında bazen de son iki yılı boyunca başvurulan özel ders(hane)ler şimdilerde eğitimin olmazsa olmazı haline gelmiş durumda. Değil lise, değil orta öğretim, daha ilköğretimin ikinci üçüncü senesinden itibaren startı verilen bu marathon, dinamik bir ülke geleceği değil, olsa olsa içi geçmiş, bitap düşmüş yorgun bir gençliği de beraberinde getiriyor. Bunun dışında, okul dışı eğitime ağırlık verme öğretmen sorumluluklarının tam anlamıyla idrak edilememesine de sebep oluyor. İstanbul’un en seçkin okullarından birinde, örneğin, bir öğretmen çocuklara yaz tatiline girmeden önceki son iki ay zarfında okula gelme mecburiyetlerinin olmadıklarını hatırlatarak okulu “asmaya” teşvik ediyor. Düşünürüz. Aile para dökecek çocuklarımız iyi eğitim alsın diye, okul Nasreddin Hoca misali, kime görünürsen görün de, yeter ki bana görünme havasında olacak. Yine aynı şehirde bir başka okulda ise durum biraz daha farklı. Burası bir İmam Hatip lisesi. Daha yeni öğretim yılının ilk gününde öğretmen “zaten üniversiteye giremeyeceksiniz ki!” yorumunda bulunuyor “her şeye rağmen İmam Hatip” diyen gencecik yavrulara. İçleri fıkır fıkır kaynayan, enerji küpü bir gençliğe en büyük darbeyi en beklenmedik yerden indiriveriyor... Sanırım biz buna içten içe çökertme metodolojisi de diyebiliriz.
Bazı yerlerde siyasetin ilköğretime sokulmuş olmasıysa en büyük toplumsal felaketlerin habercisi olabilir. Yine çok seçkin bir başka okulda din ve ahlak bilgisi dersi öğretmen atanmış olmasına karşın “boş” geçirilebiliyor. Neymiş, burası Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir okulmuş... Veya seçkinler listesinin en tepesinde yerini her zaman muhafaza eden bir diğerinde öğretmen siyaset yapıyor ve ders sırasında ülkenin başbakanı aleyhinde atıp tutuyor. Bu tür gayriciddi tutumlardan, laubaliliklerden vazgeçilmediği sürece milli eğitimde kat edilen yol ortaya çıkacak çatlaklarla bir şekilde sekteye uğrayacaktır, bizden hatırlatması...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.