Yazmaya değil, okuyucuya veda ??

Yazmaya değil, okuyucuya veda ??

Yazmak nedir? Bir tutku, bir bağımlılık mı? İnsan kimin için yazar? Kendisi? Okuyucusu? Olayların muhatapları? Bu sorunun cevabı pek çoktur her halde. Dışa vurulanlar, sinelerde saklı kalanlar. Kimi zaman yorum, kimi zaman bir feryat, kimi zaman samimi bir paylaşım, sitem, yöntem, dışa vurum ne derseniz…
Emek ister, itina ister her şeyden önce sorumluluk ister.
Yağmur yüklü bir bulutun yağmurunu boşaltması gibidir. Kimi zaman bir çöle iner rahmet olur, kimi zaman bir felaket.
Her bir satır, şahiddir ardın sıra ve her daim önüne çıkacak… Söz uçar yazı kalır denmiştir. Söz uçar yazı kalır… Şu ölümlü dünyada geriye ne kalır derseniz kalem erbabından, belki yıllar süren yazma serüveni içinde belki çok şey, belki birkaç kelam, belki bir kitap, belki belleklere kazınan bir mısra…
Bir mümin sorumluluğuyla önemsedim yazmayı en az söylemek kadar. “Kim bir haksızlık görürse eliyle düzeltsin, ona da gücü yetmezse diliyle düzeltsin…”
Ne söylemeli ki? İlk yazma heyecanımı hatırlıyorum da ne kadar da sorumsuz sözlerin peşine düşmüşüm. Her bir satırın altında nasıl da ezilebileceğini insanın kestirmek ne kadar güçmüş o zamanlar. Bir vebaldir aslında yazmak. Dünden bugüne, bugünden yarına ve ruzumahşere…
Hep sahne tozundan, onu yutmanın bağımlılığından söz edilir de yazmanın bağımlılığı neden göz ardı edilir bilmem. Oysa hiç de hafife alınamayacak bir tutkudur yazmak. Elinde kâğıt kalem olmasa da zihnin yazmaya devam eder satır satır. Yolda yürürken yazarsın, arabada, trende, uçakta… Yani karada ya da havada ama her hal ve şartta zihin sayfana satır satır döşersin kelimeleri yeri geldiğinde paylaşmak üzere.
Her şeyi yazmak aslında her şeyi okumaktır aynı zamanda. İnsanı okumak, tabiatı okumak, olayları okumak, olmuşları, olacakları okumak, yaratılış gayeni, hak ile batılı okumak… Resmetmektir kimi zaman, her bir kareyi en uygun yere yerleştirmek, fırça darbeleriyle tabloyu ortaya çıkarmak, bir kameraman maharetiyle okuyucunun zihninde aynıyla canlandırmak…
Hâsılı salt kâğıda ve kaleme dair değildir yazmak serüveni. Yüreğini koymaktır orta yere. O kadar kolay, o kadar ucuz değildir. Olmamalıdır da.
Bir ayrılık kararı benimkisi. Yazmaktan değil, bu köşeden. Haftada bir de olsa yer işgal etmekten. “Ben gidiyorum tâ ki, benden hayırlısı gelsin” demiş Hz. İsa. Tâ ki benden hayırlısı gelsin.
Belki kısa, belki uzunca bir dönem kim bilir?
İçinde bulunduğum yoğun tempolu alandan çalınmış zamanlarda çalakalem yazmak yazmaya ve okuyucuya olan saygımla bağdaşmıyor velev ki hafta da bir gün olsun. O yüzden de bu kararı vermiş bulunuyorum. Sessiz sedasız bırakmayı okuyucuya saygısızlık addettiğim için de bu açıklamayı yapıyorum.
Bu yazmaktan vazgeçmek değil, bu paylaşıma açık olmaktan vazgeçmek. Yine kalemim ve klavyemle hemhal olmaya, bir farkla ki ben de saklı yazılar yazmaya devam edeceğimi biliyorum.
Tüm okuyucularımdan ve gazetemizin tüm fertlerinden helallik dileyerekten en Emin olana emanet olmanız duasıyla…
Ben gidiyorum tâ ki, benden hayırlısı gelsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi