Rus akınlarının kırıldığı nokta
350 yıllık Rus akınlarının nihai hedefi belki de eskilerin tabiriyle cihan hakimiyeti mefkuresi idi. Lakin öncelikli hedefleri Afganistan üzerinden Hindistan, İran ve Anadolu’ya ulaşmaktı. Ve bu bağlamda Bahçesaray ve Astrahan’ı işgal ederek vaktiyle Karadeniz ve Hazar’a inmişlerdi. Ve denizlere yeni halkalar ilave etmek ve denizler hakimi olmak istiyorlardı. Muratları, İran üzerinden Basra Körfezi’ne, Anadolu üzerinden Akdeniz’e ve Hindistan üzerinden Hint Okyanusu’na açılmaktı. Lakin 4 asra yakın yayılma ve genişleme dönemlerinde Orta Asya ve Kafkaslar’a ulaşsalar da İran, Afganistan ve Anadolu çeperini hiç aşamadılar. Buraları Rusya karşısında İslam dünyasının son kaleleri idi. Bu çeperi en zayıf tarafından ve halkasından aşmak istediklerinde ise tarih ters ve geri döndü. Afganistan Rus akınlarının kırıldığı nokta olmuştur. Dolayısıyla, Ruslar yayılma potansiyellerinin de sonuna varmışlardı. Şimdi geri çekilme ve ricat dönemiydi. Lakin Afganistan teşebbüsleri gibi Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’ya inmek istemişlerdi. Keza İkinci Dünya Savaşı sırasında da İran’ı gözlerine kestirmişler ve fiili denemelerde bulunmuşlardı. Yine 19’uncu yüzyılda Rus filosu Lübnan açıklarına kadar gelmiş ve Lübnan iç savaşından sonra bölgeye müdahalede bulunmuştu. Bununla birlikte komunizmin yıkılmasından sonra silah gücüyle ve petrol gücüyle eski şanlı günlerini arasa ve yad etmek istese de tarih sahnesinde İngiltere gibi büzülmek ve kabuğuna çekilmek durumundadır. Zaten İslam dünyasının kuzeyi 19’uncu yüzyılda İngiltere ile Rusya’nın çekişme ve temas hattıydı. Daha sonra bu hatta Amerikalılar varis oldular. Rus taarruzlarının son sınırlarında durdurulmasının mimarlarından birisi şüphesiz Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski idi. Ortodoks Rusların Afganistan’daki rakipleri Protestan Amerikalılar olmuştur.
¥
Bilindiği gibi Amerikalı ünlü tarihçi Paul Kennedy’nin eksen ülkeler adını verdiği (pivot country) bir ülkeler kuşağı veya grubu vardı. Bu ülkeler grubu içinde Türkiye’nin de adı yer alıyordu. Türkiye’ye ilaveten Endonezya, Brezilya gibi ülkeler de bu gruba dahil oluyorlardı. Fukuyama ise tarihin sonu tezi veya senaryosuyla karşımıza çıkmıştı. Şimdi ise daha ayakları yere basan ve makul bir tezi var. Kenar ülkeler tezi. Bu da Paul Kennedy’nin tezinden farklı ve kimilerine göre zıttı. Afganistan ve Somali gibi ülkeler vasıtasıyla tarihin yeniden yazıldığını ifade ediyor ve bunlara kenar kuşak diyor. Aslında bunlar temas noktaları veya başka bir ifadeyle sınır taşları. Haddini aşanlar bu sınır taşlarına tosluyorlar ve tarih yazayım derken tarihe karışıyorlar. Bundan dolayı Afganistan’a imparatorluklar mezarlığı denmiştir. Elbette bütün imparatorluklar burada batmadı, lakin eceli gelen imparatorluklar burada battılar. İngilizler burayı geçerek Orta Asya’ya ulaşmak istediler. Başarılı olamadılar. Bu sınır taşlarını takip ederek Sovyetik Ruslar da tam tersi istikametten Hindistan’a inmek istedi, lakin onlar da sınır taşlarını değiştiremeden tarih sahnesine veda ettiler. Zbigniew Brzezinski tarihin kilit noktasında ulusal güvenlik danışmanlığı yaptı ve onun açtığı çığır sonucu Berlin Duvarı çöktü ve Sovyetler tarih sahnesinden çekildi. Bu 10 ve 11 yıllık bir sürede gerçekleşti. 1978 yılında Ruslar son hamlelerini ve son akınlarını Afganistan’a yaptılar. Brejnev’in durgunluk dönemi içindeki bu hareket geri tepti. Yerini Rus İttihatçısı sayılabilecek Gorbaçov aldı, lakin o da imparatorluğu batırdı. 1978, Rusların Afganistan’ı işgal ettikleri sene idi. Bir yıl sonra İran’da devrim patlak verdi. Aynı yıl Sedat Camp David anlaşmasını imzalayarak İsrail’le sulh yaptı ve Kabe baskını yapıldığında da takvimler aynı yılı; hicri 1400 yılını gösteriyordu. Miladi 1400, Müslümanların taze ve yeni bir miladı olmuş ve Moğolları alt ederek yeni bir hamle gücü kazanarak yeniden tarih sahnesine çıkmışlardı. İşte 1978 yılından 11 yıl sonra 1989’da Müslümanlar yeni bir hamle gerçekleştirdiler. Ve hamle ile birlikte İslam’ın ateşi ve feyzi Mısır yerine Afganistan’dan yükselmeye başlamıştı.
¥
Ayın on dördü gibi yüzyılların on dördü de hep parlıyor ve yerdeki hilale gülümsüyor. Dolayısıyla biz şimdi de hicri 1400’ün yeni fasıllarını yaşıyoruz. Brzezinski Afganistan’la alakalı karamsar bir tablo çiziyor ve bu gidişle Amerikalıların da Afganistan’da Rusların akıbetine uğrayacağını ifade ediyor. Ona göre bunun iki nedeni var. Bunlardan birisi Taliban güçlerinin saflarına yeni elemanlar kazanmaları ve buna ilaveten Afganlılarda NATO askerleri için beliren düşman algısıdır. Çarlık Rusyasının geçmişte bozkırlara hakim olmasının nedeni bu düşman algısının yeteri kadar köklü ve güçlü olmamasındandır. Bu, işgali kolaylaştırmıştır. Sovyetler’in Afganistan’da tutunamamalarının başlıca nedeni de yine düşmanlık algısıdır. Dost ateşi bir istisnadır. ‘Afganistan’da Sovyetlerin akıbetine doğru sürükleniyoruz’ diyen Brzezinski müttefiklerin ABD’yi Afganistan’da terk etmeleri ve yalnız bırakmaları halinde ittifakın da (NATO) çatırdayabileceğini ve çökebileceğini öngörüyor (A Somber Warning on Afghanistan, By ALISON SMALE Published: September 13, 2009, New York Times). Afganistan sınır taşı. O taşı oynatan dünyayı yerinden oynatır ve dünyanın yeni efendisi ve cihangiri olur. Hamleleri yarım kalanlar ise kendi sonlarını hazırlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.