Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Bir Ramazan daha gelip geçti

Bir Ramazan daha gelip geçti

Ömrü olana bir Ramazan daha gelip geçti. Kimilerinin ömrü Ramazan’ın içinde biterken, kimilerininki de başlar. Ramazan-ı Şerif’i yaşayarak ölenler ile hayır dua ve helal rızıkla beslenip dünyaya gelenlere ne mutlu.
Ölüme “ne mutlu” denilmez elbet. Acıdır, yürek yakar, ciğeri sızlatır, kalbi mahzunlaştırır, yalnızlığa iter, dünyanın bomboş olduğu hissini uyandırarak, hiçbir şeyin hiçbir şeye değmeyeceğini anlatır ama kısa bir müddet sonra da hayatın gerçekleriyle yüzleşince, ölümün bile bir nimet olduğu idrak edilir.
Söz ölümden açılmışken bir dostuma buradan başsağlığı dilemek istiyorum. Hayat Yayınları sahibi Hayati Bayrak, Salı günü babasını kaybetti. Memleketi Ordu’da yaşayan Galip Bayrak amca, teravih namazının 14. rekâtında ruhunu teslim etmiş. Herhalde böyle bir ölüm herkese nasip olmaz gibi. Cenab-ı Hakk’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Ramazan başlarken hepimizin en sık duyduğu söz, sıcaklarda nasıl oruç tutulacağı üzerineydi. Oruca bir korku ve endişeyle başlandı. Kitle psikolojisi böyle bir şeydir işte. Belki hiç endişe etmeyenler de olmuştur ama ben hep endişe edenleri gördüm.
Tabii bizim gibi neredeyse dört mevsimi bir kere devirmişler için sıcaklık ya da soğukluk bir şey ifade etmiyordu, nice sıcaklarda ve soğuklarda oruç tuttuk. Üstelik şimdiki gibi öyle ucuz kolaylıklar da yoktu. Zor günlerde zor oruçlar tuttuk.
Ramazan girerken bir karar almıştım. “Mümkün mertebe şeytana yoldaşlık eden medyadan uzak kalacağım” demiştim. Sözümü bugüne kadar tuttum. Becerebilirsem bundan sonra da tutmaya çalışacağım. Pek güzel oluyormuş onu gördüm, tavsiye ederim.
Şeytan her zaman sefadadır, şeytana arkadaşlık edenler de ömürlerinin sefa içerisinde geçmesini isterler. Yoksa şeytanın dünyasına niye tenezzül etsinler? Bunun için de şeytanın aklına gelmedik yollara başvurarak, görünmeyen şeytanlara fark atıp, görünen “insan şeytan” sıfatıyla, insanlara sürekli saldırmayı, kendilerine asli vazife edinmişlerdir.
Müslüman kimse ise sefa ile cefa arasında kalmış profesyonel satranç oyuncusu gibidir. Sefasını da cefasını da Müslümanca yaşar. “Sevaba yakın” olmayı, “günahtan uzak” kalmayı ister. İyi bir satranç oyuncusu, rakibini yenebilmek için muhakeme kabiliyetine çok güvenmeli ve iyi iz sürücü olmalıdır. İşte kişinin kendisine güvenmesi ve karşısındakini etkilemesi, bu özelliklerini ne kadar kullanıp kullanmadığına bağlıdır.
Ben o kadar becerikli biri değilim, bu yüzden de başarılı sayılmam ama şunu söyleyebilirim. Sadece malum çevrelerin haberlerinden uzak kalsak, ülkemizi ve milletimizi sevmemiz için yeterli. Ramazan-ı Şerif’in mahiyetini yaşayabilmek ve anlayabilmek adına şeytanlardan uzak kalmanın böylesine muhteşem olduğunu bilmiyordum, bu yıl yaşadım.
Yazıyı Kadir Gecesi’nin teravih namazından sonra yazmaya başladım. Bizim mahallenin mütevazı bir camisi vardır. Vakit namazlarında pek dolmaz ama Ramazan ve Cumalarda caddeye taşar. Kadir Gecesi’nde de öyle oldu. Ben de tembellik edip dışarıda namaz kılmayı seviyorum. Caminin ön sokağı epeyce doluydu. Namazdan sonra herkes mutlu ve mes’ut bir şekilde, birbirlerinin gecesini kutlayıp evlerine gitti.
Bu manzarayı görünce kendi kendime; “Türkiye’nin bütün vilayetlerinde, ilçelerinde, beldelerinde, köylerinde ve mezralarında bu fotoğraf aynen yeryüzüne yansıdı. Mesela Kadir Gecesi’ndeki veya bayramlardaki böylesine yükselen kardeşlik değerlerimizi, acaba neden sürekli yaşanır hale getiremiyoruz?” diye sordum ve cevabını da buldum. Sebep şu:
Başta ben de olmak üzere pek çoğumuzun görünen şeytanlara mağlup olmasıdır. Kadir Gecesi’nin en önemli özelliğinden biri de bizim gibi yıl boyunca şeytana yenilen kişilerin tövbe istiğfar ederek, günahlarından kurtulmasıdır.
Yalnız burada çok hassas ve ince bir nokta var. “Kadir Gecesi kurtuluş gecesi ama kul hakkı hariç” deniliyor. İşte insan bu noktada frene basıyor ve şöyle bir ileri iki geri gidip geliyor. İslam adalet ve barış dinidir. Kul hakkına riayet eden kişiler adaletli ve barışçı olurlar. Hepimiz kendimizi bu “terazide” bir tartalım, bakalım kaç kilo geliyoruz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi