Bu usule de alışmalıyız
Hangi usule? Haftalık sunduğumuz mesajlarda takip ettiğimiz usule. Vakit okuyucularımızdan ve ikili görüşme yaptığımız kardeşlerimizden bazen şöyle bir teklif gelir: Gazete yazarlarının takip ettiği bir metot vardır. Güncel olaylara farklı açılardan yorum getirmek. Sizin yazılarınızda bir nevi dini içerikli bir hava olmaktadır. Niçin böyle bir usule ihtiyaç duyuyorsunuz?
Biz de bu samimi soruya, samimi olarak cevap vermek istiyoruz.
İnanan insanların değişmez sabitlerinden biri de dünyası için ahireti; ahireti için dünyasını terk etmemesidir. Her iki dünyaya ait vazifelerimizin ihmal ve ihlali söz konusu olmamalıdır.
Elbette güncel olayları yorumlamak iyidir, hoştur. Bu iyinin yanında bir de gerçek vardır ki, o da ağzımızdan çıkan her sözden, kelamdan veya cümleden Rabbimiz bizi hesaba çekecektir. Bu gerçekten hareket ederek, biz de mesajlarımızda olayların üzerine aklımızı, fikrimizi, düşüncelerimizi yoğunlaştırırken, acaba bu olaylara Kitap ve Sünnetin bakışı, dedikleri, emir ve yasakları nedir? Sorusunu cevaplandırmak, vazifemiz olmalıdır. Unutmayalım ki fikirlerimizi, projelerimizi güncelleştirecek, gençleştirecek olan da kitap ve sünnettir. Dünya ihtiyarladıkça, Kur'an hep taze ve genç kalacaktır. Bu tazeliği, bu gençliği Kur'an'dan alma imkanı varken, niçin bu nimeti elimizden kaçıralım ki.
İşte bu dediklerimizi ispatlayan bu haftanın mesajı ile sizleri baş başa bırakıyorum:
Cumhuriyetin ilanından beri, menfaatçi gruplar, çıkarcı zihniyet her zaman laikliği kullanmıştır. Cumhuriyeti kullanmıştır. Azınlıkta kalan bu zümrenin yanlış ve gereçsiz fikir ve tavırlarına karşı, şahsi kanaatlerimizi değil, tüm doğruların ve gerçeklerin temel adresi olan Kur'an'ın açıklamalarını ortaya koymalıyız. Biri çıkıyor, başörtüsü konusu ile alakalı İmam Azam'ı, İmam Ebu Yusuf'u konuşturuyor. Konuşmacı kişisel fikirlerini tasdik ettirmek için mezhep imamlarına müracaat ediyor ve sözlerini, konuşmalarını cami kürsüsünden değil, meclis koridorlarından yapıyor. Hiç de aşağılık duygusuna kapılmıyor.
Rabbimiz de buyuruyor ki: "Allah'ın ayetlerine, Kur'an'a inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?" Casiye suresi/6
Gerek Diyanet İşleri Başkanlığı ve gerekse Din İşleri Yüksek Kurulu başörtüsü ile ilgili Rabbimizi konuştururken, diğerleri şahsi kanaat ve fikirlerini ortaya atıyor ve geriyor.
Allah'ın Nur suresinde başörtüsü ile alakalı ayetleri devre dışı bırakmanın neticesini kim açıklayabilir? Yargı mı? Veya Müftüler mi? Veya Vaizler mi? Yahut da Diyanet İşleri Başkanlığı mı?
İşte neticeyi açıklayacak mercinin kararı: "Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır." Zümer suresi/63
Cumhuriyet döneminde yaşayıp da Allah katından gelen ayetlere, gerçeklere tanık veya şahit olup daha sonra sırt çevirenler... Bayram ve Cuma namazlarını kılmak için camilere gidip, hutbe ve vaaz dinleyenler... Protokol olarak cenaze namazlarına katılıp namaz kılan ve dua okuyanlar... Buna rağmen Allah katından gelen gerçekleri çağların ötesine atmak isteyenlerin durumu ne olacak? üstelik büyük çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkenin sınırları içinde dünyaya gelip, yaşayanlar ve sonra ilahi gerçekleri inkâra yeltenenlerin durumunu kim ele alacak? Diyanet İşleri mi, Din İşleri Yüksek Kurulu mu? Zaten böyle bir yetkileri de yoktur. çünkü devletin resmi kurumudurlar. Bakalım Rabbimiz ne diyor:
"Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, Resulullah'a, sünnetine karşı çıkar, müminlerin yolundan, İslâmi hayat tarzından ayrılıp başka bir yola giderse, onu, tercih ettiği, sorumluluğuna katlandığı yolda bırakırız. Onu cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir yerdir." Nisa suresi/115
Şimdi iyi düşünelim, böyle bir yazı stili, usulü gazeteciliğe uygun değilse, bunun uygun olmadığını kim söylüyor? Söyleyen kaynağın yetkisi nedir? Son bir cümle ile konuyu kapatalım.
YERYüZü COĞRAFYASINDA BEŞ âLEM vardır:
1. İnsanlar âlemi,
2. Hadiseler (olaylar) âlemi,
3. Nizamlar-sistemler âlemi,
4. Fikirler âlemi,
5. Eşyalar âlemi.
İsmi zikredilen bu alemler üzerinde yorum, karar, hüküm söz konusu olduğunda:
a) Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna dair yetki kime ve neye göre olacaktır?
b) Nasların kitap ve sünnetin bakış açısı alınmadığında, Müslümanların sorumluluğu ve yapacağı işlerin meşruiyeti ne derece sıhhatli olacaktır? Düşünelim ve anlamaya çalışalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.