'Militan Liberal'ler!..
Bir yazımız hakkında şu görüşleri dile getirmişti Nazlı Ilıcak Hanımefendi:
“Serdar Arseven ‘ikinci cumhuriyetçiler’ dediği ‘liberal demokratlarla’, ‘militan demokratları’ aynı kefeye koyar ve ortak hedeflerinin din ile dindarlar olduğunu söylerken yanılıyor. Arseven’e göre militan demokratlar, ‘İttihat Terakki’ anlayışıyla toplumu tepeden aşağıya hizaya getirmeye çalışıyor; diğerleri, zinde güçleri devreye sokmak yerine daha rafine ve yumuşak yöntemlerle bu amaca yöneliyor. Arseven: Biri ‘ezerek’, diğeri ‘okşayarak’ diyor. Oysa insanları, ‘ikinci cumhuriyetçiler’, ‘militan demokratlar’, ‘İslâmcılar’ diye kategorize etmek, herkesi ve her fikri birkaç kalıba dökmek yanlış. Bu yüzden, son gelişmelerin rencide ettiği Arseven dostumuzun yanıldığını söylüyoruz. Arseven, samimi ve farklı fikirlere açık bir insan. Bu özelliği ile “ötekine” penceresini sıkı sıkı kapamak yerine, diyalog kapısını aralık tutmalı.”
Evet… O günlerde, sözde liberallerle dindarlar arasındaki “ittifakın” sonuç vermeyeceğini iddia etmiştim…
Militan demokratlarla, liberal geçinenlerin “İslam karşıtlığında” birleştiklerini… Aralarında “yöntem” farklılığı olduğunu… Militan demokratların, İslami kesimleri “ezerek”, liberallerin ise “tüketim toplumunun bir parçası haline getirerek” etkisizleştirmeye çalıştıklarını yazmıştım.
Nazlı Hanım da… Kendilerini “liberal” olarak nitelendirenlere güven duymamı telkin eden bu yazıyla karşılık vermişti bana…
Sayın Ilıcak’ın haklı çıkmasını isterdim. üzgünüm; son gelişmeler O’nu değil, beni doğruladı.
Bugüne kadar, “üniversitelerdeki başörtüsü yasağının sona ermesinden yana olduklarını” söyleyen sözde liberaller… İş ciddiye binince, nasıl da yan çizmeye başladılar!..
“Türkiye’nin bunca problemi varken, türban meselesine kilitlenmek yanlış”mış!..
Tuhaf!.. Başörtüsü serbestisi için memleketin bilumum meselelerinin çözüme kavuşmasını beklemek gerekecek, öyle mi?..
“Tek bir işsiz kalmayıncaya, yoksulluk sınırı altındaki en son vatandaş kurtarılıncaya kadar…”
•
“Türkiye, tam manasıyla AB’ye teslim edilinceye… Durumundan şikâyetçi olmayan papaz, patrik, haham; ‘hakkı’ verilmemiş Bizans varisi kalmayıncaya kadar…”
Türban mürban yok!.. Yani… Aslında “Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasından yanalar” da…
“Bütün problemler çözülsün… Memleket şöyle bir düze çıksın… Ay’a, hatta Mars’a gitsin… Bunların hepsi olsun… Başörtüsüne çözüm… Belki; ondan sonra!..”
•
“Suni ittifak”ın bir yerde tıkanacağı belliydi… Ruhuma sinmeyen kaypak bir işbirliği zemini vardı, ortada… Birbirlerinden hazzetmeyen taraflar, pozisyonları gereği birlikte hareket ediyorlardı…
Rejim baskısından bunalan dindarlar kendilerine meşruiyet sağlayacaklarını düşündükleri sözde liberallere yanaşırken… öteki taraf da, dindar kesimlerdeki bu ihtiyacı “itibara” ve “ranta” çevirebilmek için pozisyon alıyordu…
Kendilerini, AB ile Türkiye daha doğrusu AB ile AK Parti arasında “köprü” olarak yutturan sözde liberaller, doğrusu bu işbirliğinden hayli istifade ettiler…
Bir yazar; “İşin doğrusuna bakarsanız, ‘liberal’ denilen muhteremler de hayatlarının hiçbir döneminde AKP’den gördükleri itibarı görmediler” diyor…
Doğru… Zaman zaman parti kurma, parti destekleme gibi teşebbüslerde bulunan bu zatların, “tabansız” oldukları her seferinde ortaya çıktı…
Liberallere yaslanan “Yeni Demokrasi Hareketi”nin yüzde birkaçlık oyla yetinmek mecburiyetinde kaldığı, hatırlanacaktır.
Vatandaşı oldukları toplumda “ayrık otu” pozisyonunda bulunan sözde liberallerimiz, “Marksizmin” de para etmediği bir dönemde… Muhafazakarlarla çalışmayacaklar da ne yapacaklardı?..
Ben böyle düşünüyorum… Yanlışsa… Bu yanlışlığın ispatı gerek…
Sözde Liberallerin “başörtüsüne” desteği, “şarta” bağlıysa… “üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılmalı” dedikten sonra… “Ama” deyip… “Şartlarını” dile getiriyorlarsa… Nasıl güveneceksin?..
Hem sonra… “Sınava çeker” bir halleri var!.. Dindarların “özgürlükçü” söylemlerinde “samimi olup olmadıklarını” filan sınıyorlar, sanki…
Dindar; demokrasiyi “amaç” olarak mı görüyor “araç” olarak mı?..
özgürlük söylemi, “samimi” mi, “değil” mi?..
Hak ve özgürlük taleplerini “başörtüsüyle” mi sınırlandırıyorlar, “Herkes için özgürlük” mü diyorlar?..
Dindarlar, bunların hâlâ “Marksist-Leninist-Maocu” olup olmadıklarını tartışma ihtiyacı hissetmezler… Ancak… Bu sözde liberaller; birilerindeki değişimin samimi olup olmadığını… üzerlerine vazifeymişçesine… Ya da liberal sistem, kişileri “değişime” mecbur edermişçesine sorguluyorlar!..
O kadar ileri gittikleri oluyor ki; soruları arasında; “Madem özgürlüklerden yanasınız, homoseksüellerin cinsel özgürlüklerine niçin karşısınız?” bile var!..
Sorunun cevabı çok basit...
Yönelten hak ettiği cevabı alıyor da… Konumuz o değil…
üzerinde durduğum; “Kim ne hakla, dindarın samimiyetini test ediyor?..” “Kim ne hakla, dindara sınır çiziyor?..”
Evet öyle… “Türban aslında Müslüman kadının şehirleşmesinin, erkek hegemonyasına direnişinin sembolüdür” söyleminde bile bir “çerçeveleme” var!..
Başörtüsü; niçin sağlıklı ailenin, uyumlu birlikteliğin, “anaç”lığın sembolü olmasın?.. Şehirli “örtündüğünde”, mutlaka “Türbanlı feminist” olacak öyle mi?.. Başka yolu yok mu?.. Liberaller, güzelliklerini “sadece beyefendisine” tahsis eden bir hanımefendinin özgürlüğüne sahip çıkmazlar mı?..
Bildiğim kadarıyla liberalizm, kimin niçin örtündüğüyle filan ilgilenmez!.. Bunu gündemine bile almaz!..
Onun ilgilendiği; başkasının özgürlük alanını ihlal etmeyen bütün özgürlüklerin yaşanabilmesidir!.. “Niyet” asla önemli değildir; liberalizm, bir “şekil” ideolojisidir!..
Lakin… Bizim sözde liberaller (CHP’nin yaptığı gibi) daha ziyade “örtünme amacıyla” ilgilenirler…
Bir hanım, liberalin hiç de hoşuna gitmeyecek bir amaçla örtünmüş olabilir… Liberal, bu amacı “çağdışı” da bulabilir… Onun felsefesi, hedefi ne olursa olsun, özgürlüğe sahip çıkmaktır!..
Bir liberal… “Tamam… Destek vereceğiz ama… Ya bu destek, Türkiye’nin istemediğimiz bir yöne gitmesine sebep olursa” diyemez…
Derse… “Militan demokrat”laşır!..
Derse… Beni haklı, Nazlı Hanım’ı haksız çıkartır.