Mülayimin sert mesajları
Şimdinin genel başkanı Devlet Bahçeli’yi tanıyanlar, nasıl mülayim bir adam olduğunu bilir. Eski tanıdıklarına sorarsanız, adından önce mülayemetinden bahsederler.
Son zamanlarda çok sert mesajlar vermeye başladı. Böylece herkesi şaşırttı.
Siyasette sert mesaj ne zamanlar verilir? Kitlelerin kaçışı önlenmek istendiği zaman ve koltuk tehlikeye girdiği zaman.
Devlet Bey hangi sebeple bu mesajları veriyor? Muhtemelen birinci sebeple. Çünkü ikinci sebebi izale ettiğini, teşkilatı avucunun içine aldığını düşünüyor. Alparslan Türkeş’in geniş manevra alanına bakıp onun koltuğunda oturan zâtın dar ufkundan ufunete kapılan kitlenin şiddetli korku ile elde tutulması mümkün mü? Göreceğiz.
Başbakan Erdoğan’ın 23 Temmuzda Kürt açılımı için çalışma başlattıklarını açıkladığı tarihin üzerinden altmış sekiz gün geçtiğini ifade eden Bahçeli, bu süre içinde yaşanan bölünme modelleri tartışmaları, sınır tanımayan tehdit ve tahrikler, bölücülük manifestoları ve meydan okumaların siyasî tansiyonu yükselttiğini, toplumda çok tehlikeli bir gerilim ortamı oluşturduğunu iddia etmiş. Türk milleti bu gelişmelerden son derece huzursuz, tedirgin ve endişeli imiş...
Başbakan, Türkiye’nin millî birliğinin temellerine uzaktan kumandalı saatli bir bomba yerleştirmiş! Başbakan’ın ne pahasına olursa olsun dönüşü olmadığını söylediği yol, Türkiye’yi topyekün kaos ve karmaşa ortamına sürükleyecek kör bir çıkmazın adresi imiş! Bunun Türkiye’ye bedeli ve faturasının çok ağır olmasından korkuyormuş. Başbakan’ın hırs ve ihtiraslarına set çekilerek bu gidişatın durdurulması, Türkiye için bir beka meselesi haline gelmiş!..
Projenin amacı, terör örgütünün bölücü taleplerinin AKP hükümeti eliyle hayata geçirilmesi imiş. Terör, Başbakan ve hükümetin eliyle siyasallaşmakta, etnik bölücülük AKP’nin himayesinde meşrulaştırılmakta imiş!
Kamuoyunu aldatmak için “demokratik açılım, millî birlik ve kardeşlik projesi” gibi sahte veya takma adlar kullanılması bu gerçeği değiştirmeyecekmiş.
Bahçeli, bu minval üzere esip savuruyor. İktidarın gizli gündeminden, türkçeyi resmi dil olmaktan çıkaracağından, Anayasa’yı değiştirip Türkiye’yi etniklik ekseninde böleceğinden bahsediyor. Vere vere iki somut örnek veriyor. “İlk planda ‘günah keçisi’ olarak ilân edilen, büyük Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” vecizesinin hedef alınacağı anlaşılmıştır” diyor.
“Ne mutlu Türküm diyene” vecizesi, Türkiye’nin hangi etnik temelden gelirse gelsin, Milli Mücadeleyi yürüten müslüman halkının temel şiarının alanına yerleştirilmek istenmiştir. Nedir bu temel şiar? “Elhamdülillah müslümanım.” Bahçeli, Türkiye’de millî birliğin, kaynaşmanın esas olarak dinî atıflar üzerinde olduğunu görmezden gelerek, diğer muhalefet partisi CHP ile paralel zihniyette olduğunu ortaya koyuyor. Böylece dini milleti yapan esaslı unsur olarak görmeyen, hatta zaman zaman dinî değerlerle mücadeleyi beka meselesi olarak kabul eden CHP ile aynı zemine düşüyor. O zaman çocuklarımıza sabah duası yerine okutulan ve ancak faşist ve komünist sistemlerde normal karşılanabilecek olan totaliter “and”ı da korumaya almak istiyor.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım...”
Türk olmak doğru olmayı, çalışkan olmayı zorunlu kılar mı?
Bütün sahtekârlar, tembeller Türk olmayanlardan mı çıkıyor?
Türk olmak kendiliğinden bir ahlâk kazandırmaz. İnsanı iyi ve doğru yapmaz. Ona bu muhtevayı, inanç verir. İnançsız bir Türk, Allah korkusu tanımayan bir Türk her şeyi yapabilir, yapmaktadır.
Bu andın bir diğer tarafı da, Yaratıcıya ve Peygamberine ait olan kurtarıcılık vasfını Atatürk’e tanımasıdır.
Geniş bir MHP kitlesi, partinin Bahçeli eliyle adım adım CHP zihniyetine yaklaştırıldığını görerek tedirgin oluyor.
Türkiye’de son zamanlarda üç parti başkanının sesi çok yüksek çıkıyor. Bu üç parti de etnik siyasete oynuyor: CHP, MHP ve DTP.
Üç sert liderden mülayim bilinen zata söylenecek şu: Sert olsan ne yazar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.