Hukuk, siyaset ve DTP
DTP gerilimden beslenen bir parti. Bazı milletvekillerinin İfade vermekten kaçınmasının arkasında da bu mantık yatıyor. Ortam ne kadar gerilir, DTP ne kadar odağa alınırsa seçmenlerin karşısına o kadar avantajlı çıkılacak.
İfade vermeye zorla götürülseler bize karşı ayrımcılık yapılıyor, barış çağrılarımız karşılıksız kalıyor diye feryat edecekler. Bunun anlamı, bir arada olmuyor düşüncesini bazı sığ kafalara yerleştirmektir.
Meclis, görevde olan milletvekillerinin ifadeleri milletvekillikleri bittikten sonra alınır diyerek DTP milletvekillerinin izharen celbine mani olan bir yasa çıkarsa, bu defa seçmenin huzuruna mahkemeleri takmamış, yargıya direnmiş olmanın havası ile gidecekler. Her iki halde de DTP nin kazançlı çıkacağına şüphe yok.
Peki ne yapılmalı?
Yargı, DTP nin kar zarar hesabına göre mi hareket etmeli, yoksa hukuk ne diyorsa onun gereği mi yapılmalıdır? Can alıcı soru budur.
Hukuk devletinde, yasalar herkesin üzerindedir. Kimse ben isyan ederim,kan dökerim, arkamda şu kadar destek var, yasaları bana uygulamayın diyemez.
Hukuk devletinde siyasi mülahazalarla paranteze alınıp, hukukun denetimi dışında tutulan alanlar olmaz. Çünkü hukukun görevi siyaset kurumunu tahkim etmek değil, adaleti hakim kılmaktır. Siyasi mülahazalarla, yasaların esnetilmesi, veya askıya alınması demek, hukukun siyasetin altına itilmesi, hukuku toplumsal ihtiyaçların değil, siyasi ihtiyaçların belirlemesi demektir. Bu da hukuku, siyaset kurumunun elinde basit bir politik silaha çevirir, zamanla suç ile ceza arasındaki çelişki ortadan kalkar.
Onun için –yasaları kim ihlal ederse etsin, – sonuçlarına mutlaka katlanmalıdır.
Yasaların şirretliği siyaset haline getirmiş bir parti için sümen altı edilmesi, suç işleme eğiliminde olan başka unsurları da teşvik anlamına gelir.
DTP milletvekillerinin ifadeye çağrılmalarında tartışılması gereken bir başka nokta da şudur.
Uygulamada diğer parti milletvekillerine karşı böyle bir tatbikat var mıdır, yok mudur?Şayet bu genel bir uygulama ise, DTP milletvekillerinin de ifadeleri alınmalı, değilse DTP milletvekillerine farklı bir muamele yapılmamalıdır. Zira, bir partiyi çeşitli sebeplerle hukukun denetimi dışında tutmak ne kadar yanlış ise, siyasi kimliğinden dolayı baskı altına almak da o kadar yanlıştır. Hukuk kimsenin kar-zarar hesabıyla ilgilenmez, kendi hesabına bakar, bakmalıdır.
Meclisin görevi, yasama, yani yasa çıkarmaktır. Yasalara en çok uyması gerekenler de onu çıkaranlardır. Milletvekillerinin yasa tanımaz bir tutuma girmeleri, mahkemelere meydan okumaları bir çok tehlikeyi de beraberinde getirir. Egemenliğin en önemli göstergelerinden biri, bağımsız bir yargıya ve onu düzenleyen bir hukuk sistemine sahip olmaktır. Hukuk tanımamak, o ülkenin egemenliğini de tanımamaktır.
DTP, bu ülkenin bayrağını tanımıyor, İstiklal marşını okumuyor, bağımsızlığının sembolü olan Yargısına karşı çıkıyor ve biz hala kar zarar hesabı yapıyoruz.
Hukuk olmazsa siyaset de olmaz, devlet de olmaz. Hiç bir kayıp hukuksuzluğun verdiği zarardan daha büyük olamaz. Türkiye bu meydan okuyuşlara papuç bırakmamalı, yasalar herkese nasıl uygulanıyorsa DTP milletvekillerine de (ne fazla, ne eksik) öyle uygulanmalıdır.