“Tay”lar çalıştı! Alevilik konuşuldu
Arıdilin son “tay”ı “çalıştay” olmalı...
“Tay”lı kelimeler, elbette “kurultay” hariç, 1930’lardan sonra imâl edilmişlerdir. “Kurultay” ise moğolca bir kelimedir. Türkçede fiilden veya isimden isim yapmak için “-tay” diye bir ek olmadığı için F. Kadri Timurtaş gibi hassas dilciler böyle kelimeleri “uydurma” saymışlardır.
Danıştay “Şûra-yı Devlet” yerine, Sayıştay “Divan-ı Muhasebat” yerine uydurulmuştur. Keşke “Devlet Şûrası” veya “Muhasebat Divanı” denilse idi, bu kurumların mahiyeti daha iyi anlaşılırdı. Bu “tay”lar kanun zoruyla yerleştirildi. Bir “tay” ise Millî Şef’in arzusuna rağmen yerleştirilemedi.
“Kamutay”ın macerasını hukuk tarihimizin önemli simalarından Ali Fuat Başgil’in hatıralarından öğreniyoruz. Atatürk 1930’lu yılların başında bulaştığı dil devrimini, ölümüne yakın senelerde buz dolabına koyar. Vefatı sırasında gözden uzak tutulan İsmet Paşa cumhurbaşkanı olduktan sonra dil devrimini buz dolabından çıkarır ve dilimizi kestirip biçtirmeye başlar. Maarif Vekaleti Türkiye’nin o zamanlar biricik üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’ne bir talimat gönderir: “İlim dili öztürkçeleştirilecek!” İstanbul Üniversitesi yöneticileri, Darülfünun emirlere uymadığı için tasfiye edildiğinden, bu talimatı başüstüne eder.
Bu emre yalnız Hukuk Fakültesi Dekanı Ali Fuat Başgil uymaz. Başgil, İnönü’ye şikâyet edilir. Başgil Millî Şef’e emre neden uymadığını şöyle anlatır: Bizim metinlerimiz olan kanunların dili değişmedikçe bizim dil değiştirmemiz mümkün değildir! Millî şefin elinde bütün kanunları değiştirecek sihirli bir değnek olmadığından bir şey diyemez. Fakat, Başgil’in “Kamutay” kelimesine itirazını anlayamamıştır. Çünkü “kamutay” “Türkiye Büyük Millet Meclisi” yerine teklif edilmiş bir kelimedir. Başgil, “kamutay”ın köksüz, derinlikten yoksun bir kelime olduğunu, halbuki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihten çıkan bir isim olarak halkın zihninde yer ettiğini, Türkiye’yi kurtaran mücadeleyi yürüten Meclis’in adının değiştirilmesinin onu zaafa uğratacağını söyler. İnönü bir müddet sonra karşılaştıklarında, Başgil’e “Meclis’i Kamutay olmaktan kurtardık” müjdesini verir!
Hükümet’in bir süredir yürüttüğü açılımlardan alevilikle ilgili olanına dâvet edilmiştik. 4. Alevi Çalıştayı’na gönüllü kuruluş temsilcileri, sendika yöneticileri ve bazı sanatçılar davet edilmiş. Katılım genişti. Konuşmalar da ona göre muhtevalı oldu. Devlet Bakanı Faruk Çelik toplantının açış konuşmasını yaptıktan sonra siyasetçilerin mutadı hilafına çekip gitmedi. Konuşulanları dikkatle dinledi, notlar aldı. Gerektiğinde açıklamalar yaptı. Böylece güzel bir yeni nesil siyaset adamı resmi ortaya koydu. Çalıştayların sorumluluğunu üstlenen ve alevilikle ilgili muhtevalı çalışmaları olan değerli öğretim üyesi Necdet Subaşı da yöneticilik görevini hakkıyla yaptı. Toplantının adı “çalıştay”dı ama, yönetici yerine “moderatör” denilmesi tercih edilmişti.
Toplantıyla ilgili müşahadelerimizi yarın sunacağız. Yazının başında sözünü ettiğimiz “çalıştay” kelimesine dönmek istiyoruz.
Bugün piyasada olan hiç bir sözlükte “çalıştay” kelimesini bulamazsınız. Peki nerden çıktı bu kelime?
Kelimenin ingilizcesi “workshop”. M. Gülbahar’ın İngilizce Türkçe Büyük Lügati’ne göre, bu kelimenin türkçe karşılığı, dükkan veya fabrika. İngilizce-Türkçe Redhouse’da daha farklı bir açıklama var: “Atelye, işlik, çalışma odası; seminer”.
“Workshop” son yıllarda bu tür toplantılar için kullanılıyordu. Elbette, vatandaş “Dil Kurumu uyuyor mu?” sorusunu sorabilir. TDK bu kelimeye karşılık bulmak için uyumamış, ama çabası nafile kalmış. “Yabancı Kelimelere Karşılıklar” kitabının ikinci baskısında (2002) bu kelimenin karşılığı olarak “fikir üretme” veya “fikir üretme toplantısı” denilmiş. Bu kadar uzun karşılık tutmayacağı için, kullanılmamış. Muhtemelen uyanık bir bürokrat, âmiri “ne bu, şunun türkçesini bul!” deyince bastırmış “çalıştay”ı.
“Çalıştay” türkçenin kaidelerine uygun bir kelime değil. Olsa olsa, çalışmak masdarından emir olabilir: Çalış tay! Eğer dil devrimi olmasa idi, bu kelimeye karşılık bulmak için ille de öztürkçe diye tutturmayacaktık. Muhtemelen “atelye” veya “çalışma toplantısı” deyip geçecektik. Belki de arapça kökten yerine oturan tek bir kelime üretecektik.
4. Alevi Çalıştayı’nda dile getirilen hususlar aslında şimdi üzerinde durduğumuz kelime gibi, Cumhuriyet’in çözümleri ve çözümsüzlükleri ile ilgili idi. Cumhuriyet 1920’lerde en mükemmel çözüm olarak ortaya çıkmıştı. Bir çok meseleyi ele almış, devrimler yapmış ve ülkeye, halka yeni bir biçim vermişti.
Bu ayın sonunda cumhuriyetin 86. Yıldönümü kutlanacak. Cumhuriyet’in faziletleri yanında, çözümsüzlüklerinin de dile getirilmesi için hayli geç kalındığına, son “Alevi çalıştayı”nı takip ettikten sonra bir daha kani oldum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.