Neoconların sonbaharı
Irving Kristol, İsrail'in çalısı olarak anılan küçük Bush döneminde Amerikan idaresinin başına çöreklenen Neocon çetesinin fikri duayenlerinden birisiydi. 18 Eylül (2009) tarihinde 89 yaşında toprağa düştü. Bu hesaba göre William Safire'den 10 yıl daha fazla yaşamış oldu. Irving Kristol yine tanınmış Neocon isimlerden birisi olan William Kristol'ın babasıdır.
Dolayısıyla Irving Kristol, Neoconların atası sayılabilir ve zaten tanımında godfather of neoconservatism/neoconların babası olarak nitelendirilmektedir. 89 yaşında ölen Irving'ten sonra bu aleme veda etme sırası Türkiye ve dünyada çok tanınan yazar William Safire'e geldi. İki duayenin ölümüyle birlikte Neoconlar hazan yaprakları dökmeye başladı. Irving'den sonra sıra Bush'un gözdelerinden ve belalımız William Safire'e geldi. Birçok benzeri Yahudinin yaptığı gibi, şarkta bilinen ama garpta bilinmeyen Safir'i garabetten kurtarmak için ona bir 'e' eklemiş; Safir, Safire olmuştu. Sam ile Sami arasındaki harf değişikliği gibi. Adamın ilginçliği ismiyle sınırlı değil. Yahudileri hiç sevmeyen lakin onlar tarafından devrilen Nixon'ın metin yazarıydı. Ve uzun yıllar bu vasfıyla tanındı ve anıldı. Etrafındaki garabet, isminden başlıyor işine kadar uzanıyor.
Noam Chomsky gibi bir dil ustası ya da sihirbazı. Lakin sadece sihirbaz değil kimyagerliği yani kimyacılığı da var. Bu kimyacılık elbette ki, simyacılık anlamında. Kimya ile simya asındaki fark birisinin kurala ve kanuna dayanması diğeri de kanun ve sınır tanımamasıdır. Belki onun yaptığına sihirbazlık da denebilir. 1990'lı yıllarda; Tansu Çiller ile Doğan Güreş Paşa (namı diğer tak-şak Paşa) döneminde izlenen Irak'ın kuzeyiyle alakalı politikalardan hoşlanmamış ve Türk ordusunu ve Türkiye'yi hedef alarak açmış ağzını yummuş gözünü ve adımızı satılık müttefike çıkarmıştı. Sonra oğul Bush 1 Mart tezkeresi çerçevesinde meselenin adını at pazarlığına çıkarmıştır. Boynuz kulağı geçer hesabı. Zaten küçük Bush Safire'in şakirdi sayılmalı. Tevekkeli Bush'un elinden özgürlük madalyasını tesadüfen almadı. Daha doğrusu aslında, Bush'ların metin yazarlığını yapacağına yanlışlıkla Nixon'un metin yazarlığını yapmıştır.
11 Eylül'ün akabinde bütün marifetini ve maharetini ortaya koydu ve operasyonel bir yazar olduğunu ispat etti. Boşuna Cheney'le birlikte Saddam ile 11 Eylül ve Kaide arasında bağlantı aradı ve kendisini ve kalemini bunu ispata adadı. Sonrasında bulunamadı ama Irak operasyonu konusunda Safire'in yazdıklarının epey işe yaradığı, hizmet ifa ettiği ve kafaları bulandırdığı söylenebilir. Dolayısıyla, zıtların kimyasını değiştirdiğinden dolayı pekala kendisine kimyacı ve simyacı denebilir. 1973 yılından itibaren New York Times gazetesinde köşe yazıları kaleme almaya başlıyor. Atışın serbest olduğu en verimli dönemi böylece başlamış olmalı. Watergate skandalı sırasında patronu Nixon'ın yanında yer alıyor veya böyle görünüyor. Lakin daha sonra Nixon'ın dinlettikleri arasında kendi isminin de olduğunu görüyor. Böylece yolları kalıcı olarak ayrılıyor. Acaba bu durum Nixon'ın titizliğine mi hamledilmeli, yorulmalı yoksa William Safire gibilerin güvenilmezliğine mi? 1973 yılında başladığı köşe yazarlığına aynı gazetede 2005 yılında veda etti. Ya da köşe yazarlığından köşesine veya kuşe-i uzletine çekildi. Ve 79 yaşında da pankreas kanseri iken hayata gözlerini yumdu. Geride mahzun bir kitle bıraktı ve İsrailliler onu hep "Herkesin arkamızdan çekildiği sırada bizden desteğini asla çekmeyen inatçı adam' diye hatırlayacak. İsrail basını kendisini sadık Yahudi olarak tanımladı. Bizim tabirimizle İsrail'in kolektif hafızasında 'sıddıklardan' birisi olarak yerini aldı.
Emin Çölaşan'ın Özallarla uğraşması gibi William Safire de Clinton'larla epey uğraştı. Hillary Clinton'ın doğuştan iflah olmaz bir yalancı olduğunu ileri sürdü. Bundan dolayı kocası Bill Clinton'ı çok kızdırdı ve 'Başkan olmasaydım kendisine ne yapılması gerektiğini öğretirdim" diyecekti. Yani William Safire öbür aleme kavgalı gitti ve giderken geride birçoklarının yüreğinde ah izi bıraktı. William Safire bir mukayese ile söyleyecek olursak; bizdeki Coşkun Kırca ve Sabih Kanadoğlu kalibresindeki şahsiyetlerden ve yazarlardan birisiydi. Yılmak bilmiyor ve icabında tuttuğunu koparıyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.