Cumhurbaşkanı' nın tarif ettiği 'tek millet'

Cumhurbaşkanı' nın tarif ettiği 'tek millet'

Cumhurbaşkanı, farklılıklara karşı saygıyı ve bu saygının somut olarak yaşayacağı hukuku olağanüstü bir dikkatle dile getirirken "tek millet" üzerinde ısrar ediyor. Kürt sorununun çözümünün temel anahtarı bu yaklaşım. Hem farklılıklar bütün zenginliği ile, kendini ifade ederek var olacak ve yaşayacak, hem de bütün bu farklılıklar "tek millet"in içinde kendine yer bulacak.

Bu sentezi önyargılardan sıyrılıp bütün canlılığı ile kavramak zorundayız. Çünkü bu sentez birbirine zıt iki unsuru barındırmıyor; tam tersine birbirine zıt gibi görünen iki unsurun ancak birlikte var olabileceğini, birlikte anlam kazanacağını anlatıyor. Biri diğerini var eden ve koruyan iki unsur. Şimdi herkesin oturup tek milleti, farklılıkları içinde özgürce yaşatan bir birlik hali; farklılıkları da ancak tek millet içinde kendine yaşama alanı bulabilecek bir zenginlik olarak yeniden kavraması lâzım.

Farklı olanın öbürüne düşman olduğu ve birbirini yok etmek üzere çaba harcadığı bir toplumda demokrasi var olabilir mi? Bu sorunun cevabı yukarıdaki sentezin aynı zamanda demokratik bir sentez olduğunu gösteriyor. Ulus devlete karşı çıkanların, ulus devletin aynı zamanda demokratik devletin ön şartı olduğunu hatırlamaları lâzım. Birlikte, birbirimizden emin biçimde yaşayabilmek için ortak paydalara ihtiyacımız var. "Tek millet" bu ortak paydaları sağlamak için var. Farklı olanın birbiriyle çatıştığı, yani "tek millet"in gerçekleşemediği bir toplum ancak zorba yönetimlerin önünü açar. Ulus devlet, egemenliğin ulusa ait olduğu bir devlet demek. Başka hiçbir unsura veya zümreye değil ulusa ait bir egemenlik kavrayışı demokrasinin hayat kaynağıdır. O zaman sorunun ulus devlet'te değil, ulus devlet'in ulusunda olduğunu fark etmemiz gerekir. Cumhurbaşkanı'nın yaptığı "farklılıkları bünyesinde var eden tek millet" sentezi, ulus devletin dayandığı ulusun demokratik yapısını da anlatıyor.

Hiçbir şey elinizde hazır değil. Demokrasi size uygun araçları sağlıyor. Bu araçları ihtiyaçlarınıza göre akıllıca kullanarak amacınıza ulaşıyorsunuz. Cumhurbaşkanı'nın işaret ettiği gibi "birlik fikrini koruyarak farklılıkları yönetme, modern demokrasilerin en ciddi sınavı". "Birbirinden farklı düşünen ve yaşayan bireyleri kucaklayan, çoğunluktan farklı düşünenlerin de hak ve özgürlüklerini teminat altına alan bir siyasî, kültürel ve hukukî düzen"e ihtiyacımız var. Bunun için de farklılıklara tek millet içinde her farklı olanın rızasının alınacağı bir hayat sunmak; "birlik ile çeşitliliği birbirinin alternatifi değil destekleyicisi olarak konumlandırmak ve korumak modern demokrasilerin omurgasıdır". Bir anayasa hükmü gibi kabul edilmesi gereken bu sentez için şu iki cümlenin ezberlenmesi gerekir: "Demokratik devlet, millet olmanın esası olan 'birlik' fikrini ve düzenini güçlü bir biçimde geleceğe taşırken, sosyal ve kültürel farklılıkları ortadan kaldıran değil, onları zenginlik olarak kabul edip geliştirilmesine imkan sağlayan devlettir. Demokratik devlet, farklı olanı tek bir kalıp içerisinde eritmez ve ötekileştirmez; her bir bireyi var olan değerleriyle birlikte koruması altına alır."

Bu evrensel düstura hayat kazandırmak için Cumhurbaşkanı "yerli" bir bakış öneriyor. Bütün bir tarihi tecrübeye "bizden" bir gözle bakınca var olan farklılıklar birer "zenginlik", "yabancılaşmış" bir gözle bakınca tehdit olarak algılanıyor. Öyleyse sorunu çözmek için en çok ihtiyacımız olan şey bu bakış açısını yakalamak. "Demokratik açılım"ın çözmeye çalıştığı sorunların tamamına "bizden" bir gözle bakmak. Yabancılaşmadan kurtulmak.

Bu "bizden" göze tarih yeteri kadar zengin bir birikim sunuyor. Bize düşen bu birikimin üzerine "farklılıkları özgürce yaşatan tek millet"e dayalı mutabakatı yeniden inşa etmek. Bunun için bu sentezin yerleşeceği bir denge noktasına ihtiyacımız var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi