'Türkiye şer ekseninde'
İsrail'in Anadolu Kartalı askeri tatbikatından dışlanmasının ardından Türkiye ve Suriyeli bakanların iki ülke arasında askeri bir tatbikat yapılması noktasında mutabakata varmaları son dönemde Türkiye-İsrail ilişkilerinin kazandığı seyri yeniden gündeme getirdi. İsrail, 28 Şubat dönemindeki sıcaklığı özlüyor ama bulamıyor. Özellikle de son 10 yıl içinde Suriye ve Arap ülkeleriyle Türkiye'nin ilişkileri hızla gelişirken, ivme kazanırken ve yükselişe geçerken İsrail ile ilişkiler ise tam tersine düşüşe geçmiş ve gerilemeye başlamıştır. İsrailli yetkililer bu hususta duygularını gemlemeye çalışsalar da yine de hakim olamıyorlar. Bu bağlamda, Davos atışmasının ardından İsrail tarafı duygularına gizlemeye ve alttan almaya çalışmıştı. Aynı yaklaşım el'an devam ediyor ve İsrailliler gerileyen ilişkilerin en azından yansımalarını ve yan tesirlerini kontrol altında tutmaya gayret ediyorlar. Lakin yine de kaçakları önleyemiyorlar. Bu bağlamda, Konya'daki askeri tatbikatlardan dışlanan İsrail'in sivri dilli Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman tepkisini, bulunduğu Kazakistan'da dile getirdi ve oradan ses verdi. Türkiye'nin şer cephesine kaydığını ve İran, Suriye ve Hamas'a yaklaştığını ve yakınlaştığını ileri sürdü. İsrail'de bir telaş ve panik havası yaşanıyor. Zira Türkiye-İsrail ilişkileri gerilemekle kalmıyor aksine tam istemediği bir çizgide seyrediyor bu bağlamda Türkiye'nin karşı cephe ile de ilişkileri gelişiyor. Türkiye'nin genel olarak Arap ülkeleriyle ilişkileri gelişirken Suriye ile yakınlaşması daha hızlı seyrediyor. İsrail'in korkularını depreştiren hususlardan birisi sadece Suriye ile yakınlaşması değil Suriye-Irak ilişkilerini tamir etmek için de devreye girmesidir. Bu, bölgedeki İsrail'in etkisini zayıflatmak veya azaltmak anlamına geliyor. İsrail müttefik kaybederken karşı taraf müttefik kazanıyor.
Bundan dolayı Yedioth Ahranot, İsrail'in askeri tatbikattan dışlanmasını stratejik bir kayıp ve darbe olarak nitelendirdi. Teknik olarak değil ama konum ve mahiyet itibarıyla İsrail'in tatbikattan dışlanması stratejik bir darbe olarak algılanıyor. Gazetenin "İsrail'e Stratejik Darbe" başlıklı bir yorumunda, İsrail Hava Kuvvetleri yeteneklerinin bu tatbikatın iptali nedeniyle önemli bir kayba uğramayacağı, İsrail Hava Kuvvetlerinin çeşitli savaş senaryolarına göre tatbikat yaptığı tek yerin Türkiye olmadığı hatırlatıldı. Yorumda, bununla birlikte, NATO'nun Türkiye'deki hava tatbikatına İsrail'in katılımının iptal edilmesi kararının, İsrail'in giderek artan diplomatik izolasyonunun ve yalnızlığının stratejik ve ekonomik sonuçları konusunda güçlü bir işaret oluşturduğu görüşü dile getirildi. İsrail açısından en temel kayıp bölgede giderek yalnızlaşmasıdır. Bu yalnızlığı paylaştığı ender ülkelerden birisi ise yakın zaman kadar Türkiye idi. Oysa ki, şimdi bu denklem de değişiyor. Türkiye'nin uzun yıllar boyu İsrail'in güçlü ve güvenilir bir müttefiki olduğu kaydedilen yorumda, "Ancak şimdi ise bu ülkeyle olan ilişkilerimiz, tepetaklak bir görünüm vermektedir" denildi. Gazetenin yorumu şu minvalde sürüyor:" Ankara'nın şimdilik en azından artık İsrail'in güvenilir bir stratejik ve güvenlik ortağı olmadığı gerçeğinin farkında olmamız gerekir. Bu gerçek, bizim ulusal güvenliğimize önemli bir darbe teşkil etmektedir. Çünkü İran ve Suriye'ye karşı caydırıcı gücümüzü aşındırmaktadır. Bölgesel haritaya bakan herhangi biri, bunu kolayca anlayabilir. İsrail, gerçekten de Türkiye ile ilişkilerinin sağladığı stratejik avantajların yerine geçecek alternatifler arama sürecinde bulunuyor. Ancak bu süreç zor ve karmaşık olmakla kalmıyor; Ankara ile kaybedilen bağlarımızın vereceği zararı da karşılayabileceği kuşkulu..."
İsrail bir taraftan krizi sükutla geçiştirmeye çalışırken diğer taraftan da Türkiye'ye aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor. Bu bağlamda, ikili ilişkilerde alan tarafın genelde Türkiye veren tarafın ise İsrail olduğu ve dolayısıyla bu ilişiklerin karakterinde Türkiye'nin İsrail'e daha fazla bağımlı olduğu ifade ediliyor. Bu bağlamda, Türkiyeli Musevilerden bir kısmı İsrail'de Ermeni anıtı açmaya hazırlanıyorlar. Bir yıl önce Atatürk büstü açan bu kimselerin bir yıl sonra Ermeni anıtı açmak istemeleri elbette ki ikili ilişkileri şantaja dayandırdıklarını ve ilaveten güvenilmezliklerini ortaya koyuyor. Belki İsrail'in kozlarından birisi de Türkiye'ye ileri teknoloji ürünü askeri araç ve gereçler satmaktan imtina etmesidir. 'İleride göğsümüze çevrilecek silahları ne diye Türkiye'ye satalım!' havasındalar.
Ankara'nın İsrail'i aklıselime davet etmesinin ardından İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom misilleme gibi bir cevapla şunları söylüyor "Türkiye İsrail'le stratejik bağları bulunan bir devlettir. Dilerim ki, Türkler akıllarını başlarına alır ve iki ülke arasında ilişkilerin bizim için olduğundan çok onların çıkarına olduğunun farkına varırlar." Bu ilişkilerin gerilemesinde Ahmet Davudoğlu'nun Mescid-i Aksa boyutunu ve faktörünü de gündeme getirmesi önemli ve olumludur. Son günlerde politikalarını tadil eden İsrail, bunun neye mal olacağını idrak etmiş olmalı. Uzun vadede Türkiye ile İsrail'in saf değiştirdiğini, karşı saflarda yer alacaklarını ve gelişmelerin de bunu hızlandırdığını söyleyebiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.