D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Meğer o da “cehl-i mürekkep”miş!

Meğer o da “cehl-i mürekkep”miş!

“Erkân-ı harbiye”yi bilirdim de, “erkân-ı bahriye” dikkatimden kaçmışmış meğer. 1962’de basılmış Lütfi Gürçay’ın “Gemici dili” isimli sözlüğünü karıştırırken, “amiral”in şöyle açıklandığını gördüm: “Livadan müşire kadar olan erkânı bahriye”.
“Amiral” erkân-ı bahriyeden oluyor; yani yüksek rütbeli denizcilerden. Liva, sancak demektir. Eskiden paşalığın ilk kademesi “liva paşa”lıktı. Mustafa Kemal, Çanakkale muharebelerine kaymakam (yarbay) olarak girdi, “liva paşa/mirliva” olarak çıktı. Yani tuğgeneral. Müşir ise Cumhuriyet’ten sonra “mareşal”e çevrildi...
Neden bu kadar bilgiyi ardarda sıralıyorum? Çünkü “amiral gemisi” olduğu söylenen ve fakat son zamanlarda İsrail bandıralı muhriplerden oluşan bir filo izlenimi veren grubun kumanda merkezi gazetenin 3. sayfasında yeni bir yazarla tanıştım.
Bu sütunun eski yazarını zaman zaman okur ve “bilgisizlik”, “cehalet” ve “echellik” arasındaki derece farkını anlayabilmek için bu zatın yazılarının yeterli olacağını söylerdim. Echel gitmiş. Yerine gelen ne ola ki diye şöyle bir baktım. Bu “echel” yani bilgisizden iki derece, cahilden bir derece şiddetli cahil değil... Peki ne? Onu yazının sonunda söyleyeceğim!
Selefi hakkında basında yaz aylarında çıkan haberler gazetecilik mekteplerindeki “haber” tarifini alt üst ediyordu. Ne der gazetecilik dersi hocaları: “Çocuklar haber nedir? Haber köpeğin adamı ısırması değildir; adamın köpeği ısırmasıdır!”
Hayda!!! İlk defa bunun tersi oluyor. Bir gazeteci köpek tarafından ısırıldığı için haber oluyor. “Canım adam değil gazeteci, kural değişmez!” deyip geçmeyin! O sıralar bu köpek tarafından ısırılan gazetecinin bir yazısına takılmıştım: “Türk kadını”! Bu yazıdaki yanlışları saymaktan daral gelmiş ve doğruları bulmaya çalışmıştım.
Türklerin İslâmdan önceki dini “şamanizm”miş! Mesela... “Şamanizm” din değildir en önce. Şamanizm esas itibarıyla büyücülük, afsunculuk... Şaman da büyücü, afsuncu rahiptir. Din kurucusu, veya peygamberi, dini teşkilatı yok... Dinî esasları ihtiva eden metinleri yok, itikat ve iman esasları yok ve nihayet o inanışlara uygun ibadeti yoktur!
Eski Türkler külliyen tek eşli imiş! Oğuz Kağan’dan, Mete Han’dan örnekler vererek bunun böyle olmadığını hatırlatmıştım. Hele bir yanlışı vardı ki, halefinin cehalet derecesini hatırlatıyordu. “Kadınlar devlet başkanı bile olabilirlerdi; Delhi Türklerinde Raziye Sultan, Kutluk Devleti’nde Türkan Hatun gibi.” Örnekler, tamamen İslâmî devirle ilgili. Devletler de müslüman Türk devletleri! Coşkun coşkunluktan bunu dahi fark edememişti!
Bizim yazımızdan sonra bu zatın bir defa olsun dişe dokunur bilgi veren bir yazısına rastlamadım. Havada uçuşan laflar, indi yorumlar, perişan kıyaslar, perende atan bir mantık. “Muhakeme” sıfır!
Sonra “asla ayrılmam” dediği gazeteden yüklü bir transfer ücreti alarak savuştu. Şimdi yeni gazetesinde yine uçurup duruyor.
Gelelim köşesini işgal edene!
Obama başbakana “buraya gel!” demiş. (Hani yayın yönetmeni veya patron kendini böyle çağırıyor olmalı.) Devletler arasında “buraya gel” olmaz. Ne ABD Türkiye’nin başbakanına bunu yapar, ne de Türkiye’nin başbakanı bunu kabullenir. ABD Cumhurbaşkanının daveti 29 Ekim’e rastlıyormuş. Başbakan “daveti inceliyoruz, karar vereceğiz” demiş.
Yok dememiş! Kabul etmiş! O zaman echelden bir rütbe yüksek yazar basıyor başlığı: “Cumhuriyet bayramını kasıma alın!”
Başüstüne!
Sonra da örnekler veriyor. Sarkozy 14 Temmuz’da gider miymiş. Papandreu 25 Mart’ta, atlar mıymış uçağa. 4 Temmuz’da herhangi bir ülkenin liderini kabul eder miymiş Obama?
Burada bahsi geçenler, başkan veya yarı başkan konumunda liderler. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı var ve Cumhuriyet bayramının protokolü onun etrafında örülür. Hadi bunu bilmiyorsun. Ya verdiğin örnek?
Bu örneği verirken gerçekten aklın başında mıydı?
“Cuma günü İsrail Başkonsolosu’nu çağırdık canlı yayına, dizi krizini filan konuşmak üzere, “Bugün Şabat, gelemem” dedi. Üstelik, Şabat her hafta var... ‘Bugünlük idare edeyim, bi defadan bi şey olmaz’ demedi.”
Böyle bir örneği ben verse idim kaç cepheden taarruza uğrardım acaba? Laiklik nasıl elden gider, ayaktan düşerdi? Şabat, şabbat yahut da sebt.. Musevilikte her cuma gün batımından cumartesi akşam üstü saatlerine kadar süren kutsal hafta tatili!
Yazı “utanmıyor musunuz” diye bitiyor.
Türk basınındaki bu cehaletperverlikten elbette utanıyoruz!
29 Ekim perşembeye rastlıyor biliyor musunuz? Ertesi gün cuma. Başbakan, ABD Başkanına, “Cuma günü bizim kutsal günümüz, bayramımız gelemem!” diye cevap verse idi, bu sebükmağz nasıl ayağa kalkardı?
“Vay dinî bir günü öne çıkarıyor, laikliği ayaklar altına alıyor!” diye?
Hadi Başbakan demesin. ABD’deki elçimiz cuma günü bir programa davet edilsin, o da “bugün bizim tatilimiz, gelemem” desin!
Kıyas yapacaksan, İsrail’in millî gününü bileceksin, örneği ordan vereceksin. Yoksa İsrail’de millî ile dininin aynı olduğunu biliyor musun?
“Boynuz kulağı geçer” derler, elhak doğru. Bu da Coşkun’u geçmiş.
Buna dense dense “cehl-i mürekkep” denir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi