Tarihin yazılışına tanıklık ederken
Demokratik açılımın Kürt ayağı dağdan inenlerin silah bırakışlarıyla muamma olmaktan çıktı, elle tutulur gözle görülür somut adımlara dönüşmenin sinyallerini verdi bu hafta. Hükümet, içinin doldurulup doldurulmadığı üzerinden sürdürülen eleştiri oklarının hedefi olmaktaydı açılımı ağzına aldığından beri. Şimdi yolun en azından başı halk gözünde daha belirgin hale geldi. Sonunu henüz göremiyoruz. Bu, sonunun geleceği şüphesini taşımak anlamında kurulmuş bir cümle değil. Açılımın açısının ne kadar geniş tutulacağını henüz bilemediğimiz anlamını taşıyor sadece. Nereye, kimlere kadar ulaşacak bir kucaklaşma olacak, bu merak konusu. Şu andaki resimde görünense şu: Eli silahlı PKK’lılar sınır boylarında peyda olmaya başladı. Son onyıllarımızı kana bulayan bir yapılanmanın gözlerimiz önünde eriyişini seyrederken ister istemez akla birçok soru geliyor. Bu tarihsel süreçten geçişte sormamız gereken sorular bunlar. Milletimiz adına. Demokrasi adına. İnsanlık adına. Türkiye’nin ilerlemesi adına. Bu kadar kolay, bu kadar karmaşıksız, bu kadar yapılabilirdi de neden 2009’un bir sonbahar günü beklendi dağlardan inebilmek indirebilmek için, mesela. Kürtçe iki laf eden siyasetçi, Kürtçe türkü mırıldanan bir şarkıcı, adı Kürtçe’ye tekrar çevrilen bir köy müydü beklenen de açılımın dün değil, üç sene beş sen önce değil ama illaki bugün şimdi olması gerekiyordu? Kürtçe’yle kendini kodeste bulanlardan bugüne ne değişti ki şimdi alkışlanır oldular? O günlerden bugünlere ne değişti? Hangi faktörler bugünkü konuma kapı araladı? Temelde, özde bir değişim miydi yaşanan, yoksa görünürde, binanın dış yüzünde mi taşlar yerinden oynadı? Özde mi sözde miydi evrilme? Halkta mıydı tepede, devlet rejiminde mi? Hangisi ve neden şimdi? Milletimizin yani gerçek milletimizin, bu ülkeyi Türkiye yapan kitlenin Türkü, Çerkezi, Abazası, Ermenisi, Yahudisi, Hıristiyanı bir arada yaşadı da ne zaman Kürtlere olan husumeti başladı? Husumet miydi bu? Öyle ise bu husumet halktan gelen tabii bir reaksiyon muydu yoksa suni olarak mı oluşturulmuştu?
Siyaset bilimciler arasında bir kamp Soğuk Savaşı iki polarlı bir dünyanın etkisel bir açılımı olarak görür ve şunu savunur: ABD tek kutuplu bir güç olmaktan imtina ederek karşısında, gücünü gösterebileceği bir başka güç odağı arzuladı. Bu Sovyetler Birliği formatında oluştu. Karşıda üzerinde güç jimnastiği yapılabilecek bir düşman olacaktı ki bünyede biriktirilen gücün bir manası olsun. Güç egzersizinin yapılacağı karşıt bir odak olacaktı ki gücün ölçümü yapılabilsin. Soğuk Savaş bitiminde kimi bilim adamları biraz daha ileri giderek, işte şimdi tek kutuplu dünyada başı çeken bir fors olarak ABD yeni bir karşıt kutup arayışına gitti ve 11 Eylül 2001 tarihi sonrası da yeni düşmanının doğuşunu kutladı dediler. Artık Sovyetler yerini İslam kaynaklı olduğu iddia edilen teröre bırakmıştı. Bu kısa uluslar arası ilişkiler temel dersini ulus-devlet üzerinden okursak görürüz ki devlet mekanizması da bir nevi kutuptur kimi siyaset bilimcilerinin perspektifinden. Demokrasinin temellerinin sağlam atıldığı ülkelerde bu kutup, sivil toplumun bireyleri tarafından dengelenir. Karşılıklı gövde gösterisine ihtiyaç duyulmadan bilakis karşılıklı dayanışmayla siyaset makinesi yürütülür. Devlet sivil toplumun hizmetkârı olur, sivil toplum da devletin gözü ve kulağı. İşler-demokrasilerde bu nedenledir ki her daim devletin gücünün ispatı gerekmez. Komplekssiz yapılanma kimseye dayanmaksızın ayakta kalmayı doğal dengelerin sonucu olarak başarır.
Oysa...yakın-demokrasilerde bir başka deyişle, işleyen-demokrasi adayı olmaya devam eden gelişmekte olan ülkelerde durum biraz daha farklıdır. Devlet mekanizmasını oluşturan organlardan bir veya birkaçı belli aralıklarla güç gösterisini sahneye koyar. Amaç polariteyi muhafaza etmek, devlet eksenli tek kutubun varlığını ve sürekliliğini garantiye almaktır. Türkiye’ninki gibi çok sık şu veya bu sebepten kendini tehdit altında gören bir rejimde bütün bu dengeler nasıl sağlanır, karşı güçler, tehdit görülecek unsurlar ne sebeplerle oluşur, oluşur mu yoksa aslında oluşturulur mu, Kürtler ve PKK bütün bunların neresindedir sormak, irdelemek lazım. Bugün bunun günüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.